Sayısız nimetlerin şükrü, ibadetleri yerine getirmekten geçer
Süleyman Gülek ibadetlerin bir Müslüman için bağlayıcılığına dikkat çekiyor.
Süleyman Gülek / Yeni Akit
İbadet bilinciyle yaşamak
Yeryüzündeki her şey insanlar için, (Bakara, 2/29) insanlar da Allah’a kulluk/ibadet için yaratılmıştır. (Zariyât, 51/56) Allah Teâlâ’ya Kulluk/ibadet yapmak için yaratılan insan, bu temel görevini yerine getirirse dünyada da âhirette de huzur ve mutluluğa kavuşur. İbadet, Allah’a saygı ile boyun eğmek ve emirlerine itaat etmek demektir. “Kim Allah ve Rasûlü’ne itaat ederse, büyük bir kurtuluşa ve mutluluğa ermiş olur." (Ahzâb, 33/70-71) Ayette, Allah’ın emir ve yasaklarına uymak suretiyle mutlu olunacağı bildirilmektedir.
Kim de Allah Teâlâ’ya kulluk görevlerini yapmazsa, İslâmî hayatı terk ederek İslâm’a aykırı bir hayatı tercih ederse, dünyada huzura, ahirette de kurtuluşa eremez. Allah’a kulluk, Allah’ın emrettiğini yapıp yasaklarından sakınmakla, yani İslâm’a teslim olup gereğini yapmakla mümkündür.
Kulluk/ibadet, insanı Allah’a yaklaştırır ve O’nun sevgisini kazanmaya götürür. Allah’ın sevdiği kişiler de dünya ve ahirette mutlu ve huzurlu olurlar. İbadetlerimiz, kalplerimize Allah sevgisini ve saygısını yerleştirir. Bizleri her türlü fenalıktan uzaklaştırır ve ahlâkî güzelliğe ulaştırır. Kalbimizi çeşitli sıkıntı, üzüntü ve stresten korur. Çünkü gönüller, ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur. Kur’ân-ı Kerim, bu gerçeği,“Onlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ı anmakla huzura erenlerdir. Biliniz ki kalpler, ancak Allah’ı anmakla (Kur’an’a uymakla) huzur bulur” (Ra’d, 13/28) şeklinde açıklar.
İbadet, sadece Allah’a ve O’nun rızasını dilemek için yapılır. Bu gerçek, gönderilen bütün peygamberlere bildirilmiş ve Kur’ân-ı Kerim’de şöyle açıklanmıştır: “Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, O’na, ‘Benden başka ilah yoktur; şu halde Bana kulluk edin.’ diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiyâ, 21/25)
Yüce Allah, bizlere sayısız nimetler ikram etmekte, buna karşılık da, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamamızı ve kendisine ihlâsla ibadet etmemizi istemektedir. Çünkü iman ve ibadet, kalbe ferahlık ve huzur verir. İnsanî yetenekleri geliştirir. Aşırı duygu ve meyilleri sınırlandırır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İslâm beş temel üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka bir ilâh bulunmadığına, Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır." (Buhari, İman 1)
Farz olan ibadetler, sorumluluk yaşı olan ergenlikle başlar. Bülûğa erme, dinde sorumluluğun başlangıç işareti olarak kabul edilmiştir. Bu durum, bu dönemin önemini arttırmaktadır. Ergen, din nazarında yetişkin kişi statüsünde yer alır; o artık dinin emir, yasak, görev ve kuralları çerçevesinde davranışlarının sorumluluğunu yüklenmiş birisidir.
Belirlenmiş ibadetlerin başında gelen namaz, insanın kötülüklerden alıkonmasını sağlar; en azından bu hedefe yardımcı olur. Müslüman, namazda Allah’ın huzurunda olmanın manevî zevkini yaşar, dünya meşgalelerinden uzaklaşarak ruhen huzur bulur. Oruç; nefsin terbiye edilmesi ve insan iradesinin güçlendirilmesi! Zekât; toplumda ekonomik yapının düzenlenmesi ve insandaki mal tutkusunun frenlenmesi için bir araçtır. Hac; dünyanın her tarafından gelen; dilleri ve renkleri ayrı olan Müslümanları kutsal topraklarda bir araya getirerek İslâm kardeşliğini evrensel bir hale getirir. Kuşkusuz bu ibadetlerin daha başka dünyevî faydaları da vardır. Esas faydaları da ahiret mutluluğuna sebep olmalarıdır.
Fakat unutulmamalıdır ki, nice yararları olan tüm ibadetleri biz, bu faydalarından dolayı değil, Allah'ın emretmesinden dolayı, O'nun rızası için yerine getiririz. İbadet; hayatın bütününü kuşatan bir kulluk göstergesidir. Bu itibarla Allah’a ibadet ve kulluk; namaz, oruç, hac ve zekât gibi dinen belirli şartlara ve vakitlere bağlı olan bazı özel ibadetleri kapsadığı gibi; kişiye Allah katında sevap kazandırıcı, Allah rızası için yapılan her türlü güzel davranışları da kapsamaktadır.
Allah Teâlâ’ya kulluk görevini terk eden, helâli-haramı düşünmeden zevkine, keyfine göre yaşayanlar, yaptıkları kötülüklerin, günahların zararını dünyada ve ahirette de göreceklerdir. (Zilzâl, 99/8) Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Kim de Benim zikrimden (Bana ibadet etmekten) yüz çevirirse, onlar için (dünya ve ahirette) sıkıntılı, üzüntülü bir hayat vardır.” (Tâhâ, 20/124); “Bana ibadet etmeye tenezzül etmeyenler, aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min, 40/60)
‘Ben de Müslüman’ım, kalbim temiz’ diyerek ibadet görevlerini terk edenler, günah işlemeye devam edenler, yaptıkları kötülüklerin, günahların zararını görmeyeceklerini zannedenler, sadece kendilerini kandırmaktadırlar.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İman edip faydalı işler yapanlara (kulluk/ibadet yapmaya gayret edenlere), altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” (Burûc, 85/11)
Ruhlarımızın gıdası, gönüllerimizin huzur ve mutluluğu, maddî ve manevî sıkıntılarımızın ilacı, Yüce Allah’ın ihsan ettiği sayısız nimetlerin şükrü olan ibadetleri yerine getirmekten geçer. Yine, ahirette cezadan kurtulmanın ve ebedi mutluluk yurdu olan cennete kavuşmanın yegâne vesilesinin de Allah’a ibadet ve kulluk olduğunu unutmamak gerekir.
Kur’ân-ı Kerim’de; “Bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl” (Tâhâ, 20/14) buyrulmaktadır. Namaz, Yüce Yaratıcıya karşı yapılan kulluğun en güzel göstergesidir. Dolayısıyla bir kişinin Müslüman olduğunun en bariz özelliği ve işareti namaz kılmasıdır. İbadetler, Allah'ın onlara ihtiyaç duymasından dolayı değildir. Bilakis fert ve toplum olarak, insanın kendisinin onlara ihtiyaç duymasından; fert ve toplum olarak hayatının düzene girmesi, dünya ve ahrette mutlu ve huzurlu olması içindir. Bu sebeple bir Müslüman ibadetlerini bilinçli bir şekilde yapmalı ve ibadet bilinciyle yaşamalıdır!
HABERE YORUM KAT