Say-lan
Aslında yazmayacaktım. Birçok açıdan öyleydi çünkü. Yazmamak yazmaktan çok daha iyiydi. Bir sefer ortada bir ölüm vardı ve –eğer inanıyorsanız- Türkan Saylan adaleti zerre miktar hata barındırmayan bir adaletin önündeydi artık. Biz ölümlülerin abartma ya da küçümsemeleriyle etkilenecek bir makam da değildi orası. Ne denirse densin hikâye olacağı bir durumdu bu zira.
Yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla hesaba çekileceği bir makamda iken, bizlerin onu yargılaması anlamsız ve hatta komik olacaktı. Ve fakat iş öyle bir noktaya getirildi ki. Başta Ergenekon davasını sulandırmak adına kırpa ekleye bir 'azize' çıkarmayı deneyenler Türkan Saylan'ın ölümünün ardından tam bir ruhani figür ve onu-onun gibi olanları sevmemenin neredeyse vatan hainliği ile eşdeğer olacağı anlamına gelen yayınlar yapmaya başladılar. Türk jakoben ve faşistlerinin en büyük madrabazlıklarından birisi de, ölünün sırtına binmektir.
Uğur Mumcu'nun cenazesinde gazetesi için tiraj isteyeninden tutun da, başka bir cinayeti salt menfaat ve ticari kaybı uğruna ideolojik gibi göstermeye kalkanlar oldu bu ülkede. Abdi İpekçi'den Çetin Emeç'e kadar uzayan epey uzun bir liste bu. Danıştay saldırısının yıldönümünde yapılan konuşmalara bakın ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Hablemitoğlu cinayeti mesela... Ölümden ideolojik çıkar sağlamak kadar mide bulandırıcı bir şey olabilir mi?
Andıç medyası günlerden beri öylesine gözü dönmüş bir yayın politikası izliyor ki akla ziyan. Türkan Saylan'ı yüceltmeleri, abartmaları, köpürtmelerini anlayışla karşılıyoruz. Olabilir; ideallerindeki sivil lider, kanaat önderi, memleket kurtaran figür olabilir Saylan. Ve elbette ölümüyle üzüntü duyulacaktır. Ne ki ölümü sonrasında birbiri ardına 'aslında ne denli dini bütün bir insan, ne denli sağlam bir Müslüman olduğu' şeklindeki yayınları da bir noktaya kadar anlayabiliyoruz. Başta da dediğimiz gibi kimsenin İlahi adaleti kandırabilmesi mümkün değil. Ama bizi yanıltsınlar, yönlendirsinler bir sakınca yok.
Ama... Be güzel kardeşlerim Türkan Saylan'ın –bırakınız sevmeyi, muhabbet beslemeyi- cenazesine katılmamayı bir ayıp, hatta suç olarak göstermeye kalkışmak nasıl bir soytarılıktır? Gece gündüz, bıkmadan usanmadan, sayısız konuğa mikrofon uzatıp mazeret almak, sonra hep beraber 'yuhlar olsun katılmamış' dedirtmeye kalkışmak densizlik değil midir? Utanmasalar ekrana çıkan her konuğa 'Say lan, saysana lan!' diyerek zorla saygı duyduracaklar, saygı duruşunda bulunduracaklar.
Şahsen Türkan Saylan'ın yaşamı ve ölümü benim için çok önemli dersler içeriyor. Ne kadar doğru bilemiyorum ama Sayın Saylan'ın (bakın saydım beni aforoz etmeyiniz) ölmeden hemen önce 'Bütün görevlerimi yerine getirdim. Artık ölebilirim.' demesi beni müthiş etkiledi. Kendi kendimi sorguladım: 'Aynı şeyi ben söyleyebilir miyim?' Şimdi siz değerli okurlara da soruyorum; var mı aranızda bu kadar içi rahat ölüme gidebilecek bir babayiğit? Kaçınız/mız 'üzerimize düşen tüm vazifeleri yaptık, artık rahatlıkla ölebiliriz' diyebiliriz? Bir yazıda iki mevzu yazmak âdetim değildir ama, iki gün sonraya bırakırsam gündemden düşmesinden de çekiniyorum. Ama RTÜK Başkanı Zahid Akman ve Holding medyasının Akman hakkındaki yayınlarına değinmesem olmayacak. Son iki gündür Zahid Akman yine bunların manşetlerinde. Açıkçası işin iç yüzünü bilmiyorum ama sanırım Akman bu grubun işlerini iyice bozmuş, tekerlerine soktuğu çomak epey sağlam bir şey. Yoksa bu kadar manşetten ve ısrarcı öfkeyi anlamak mümkün değil. Memleketi istedikleri gibi dizayn etme hastalığından muzdarip gazete ve halaybaşı bile bizzat Arınç'ı kullanarak bindirdi Akman'a. Nihayet duymak istediklerini söyletmişler Arınç'a! Öyle yor manşetleri; 'Arınç'tan duymak istediğimiz sözler!'
Dediğim gibi, işin iç yüzünü bilemem. Gerçi bizim ülkemizde onun da foyası meydana çıktı ama (Bkz. Cumhurbaşkanı'nın yargılanma tiyatrosu) yargı illa ki bir şekilde hak ve hakikati ortaya çıkaracaktır. Ama eski zaman kartelcilerinin Zahid Akman nefretinin altında başka nedenler olduğu apaçık belli! Üstelik Saylan'ı saymak gibi ideolojik bir faşizanlık da değil bu sebep, tamamen duygusal sanırım....
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT