Savunmama
Veli Küçük’ün mahkemede yaptığı savunmayı okuyunca şaşırdım.
Çünkü savunma yapmıyordu.
İnandırıcı olmaya çalışmıyordu.
Tam aksine.
Çok açık olan gerçekleri bile inkâr ederek “ben doğru söylemiyorum” diye bağırıyordu sanki.
“JİTEM yoktur” diyordu.
JİTEM’in varlığı mahkeme kayıtlarına bile geçip resmîleşmişti halbuki.
Sami Hoştan ve Sedat Peker’in “organize suçla ilgisi yoktur” diyordu.
İkisinin de ilişkileri ve işleri polis ve mahkeme kayıtlarında vardı.
“Benim olduğum yerde faili meçhul cinayet olmadı” diyordu.
Onun alay komutanı olduğu bölge, Türkiye’de “ölüm üçgeni” olarak tanınmış, bir dönem bütün faili meçhuller o bölgede işlenmişti.
O zamanki gazetelere bakmak bile yeter bunu görmeye.
Veli Küçük, neden kimsenin inanmayacağı bir şeyler söylüyor mahkemede?
Neden “inandırıcı” bile olmaya çalışmıyor?
Hayatı bu işlerin içinde geçmiş emekli bir general söylediklerinin nasıl algılanacağını iyi bilir.
İnandırıcı olmamayı seçtiyse bir nedeni vardır.
Söylediği başka tuhaf şeyler de var.
“Yaptığı her işi devlet için yaptığını” her zaman vurgulayan sanık, birdenbire hiç umulmayacak bir cümleyle çıkıyor mahkemenin karşısına:
“Devlet bana komplo kurdu.”
Ne demek bu?
Devlet neden JİTEM’in kurucularından olan bir emekli generale “komplo” kursun?
Küçük’ün “devlet” dediği kim?
Genelkurmay’ın, diğer sanıklardan iki emekli orgenerale resmen ziyaretçi gönderirken Küçük’ü “ziyaret edilecekler” arasına almaması mı komplo?
Askerî lojmandan çıkarılması mı komplo?
Tutuklanması mı komplo?
Komplo olan ne?
Veli Küçük, tutuklanmasını da garip bir nedene bağlıyor.
Diyor ki, “Kürt meselesi yoktur, Ermeni meselesi vardır ve ben Ermeni meselesinin üstüne gittiğim için başıma bunlar geldi.”
Burada da anlaşılması zor bir denklemle karşılaşıyoruz.
Veli Küçük’ün anlatımına göre, ona “komplo” kurulmuş.
Kuran kim?
Devlet.
Neden kurulmuş?
Ermeni meselesinin üstüne gittiği için.
O zaman onun anlattıklarından şöyle bir sonuç çıkıyor:
Devlet, “Ermeni tezlerine karşı çıkan Türk kahramanlarına” komplo kuruyor.
Niye söylüyor bu tuhaf şeyleri, bilmiyorum.
Doğrusu nedenini anlamadım.
Sanırım, o âlemdekilerin anlayacağı bir dille birilerine mesajlar yolluyor.
“Kendisini ciddiyetle savunmayacağını” ortaya koyuyor.
Daha önce okuduklarımızdan, Küçük’ün Azerbaycan’da “devletten bağımsız” işlere karıştığını ve yeraltı dünyasıyla fazla sıkı fıkı ilişkiler kurduğunu biliyoruz.
Susurluk raporlarında da onun “suç dünyasının” elemanlarıyla ilişkileri ortaya çıkarılmıştı.
Belki de yanılıyorum ama bütün bu anlamsız konuşmalardan benim çıkarabildiğim şu:
Küçük, şu anda devletin elinde bulunan belgelere karşı kendini savunamayacağını biliyor.
Onun için o iddialara karşı ciddi bir savunma yapmıyor.
Kendisini daha önce görevlendirenlere, “Ermeni meselesi” vurgusuyla bir şeyler söylemeye uğraşıyor.
Belki tehdit ediyor.
Belki pazarlık ediyor.
Ama her ne yapıyorsa bunu tuhaf bir biçimde yapıyor.
Davayı izleyen Yıldıray Oğur, “Veli Küçük, bir numara, iki numara değil, on numara bile olamaz Ergenekon’da” diyor.
Gerçekten de konuşmalarının insanda bıraktığı izlenim bu.
İddianameyi çürüten, iddianamenin yanlışlarını gösteren, belgelerin gerçek olmadığını anlatan, ilişkilerinin bulunmadığını söyleyen bir konuşma yapamayan bir “eski görevlinin”, ciddiye alınması çok zor laflar söyleyerek kendini savunmaktan vazgeçtiğini ilan etmesi pek beklenen bir iş değildi.
Bu “savunmadan” ya da “savunmamadan” anladığım, Küçük’ün bu mahkemeden kendi lehine bir karar çıkmasından umudunu kestiği ve birilerini “şifrelerle” yardıma çağırdığı.
Bu laflardan kendince anlamlar çıkartacak “birileri” Küçük’ün yardımına koşabilir mi?
Doğrusu bu pek zor gözüküyor bana.
Hele bugün mahkemede söylediklerinden sonra.
“Devletin gücünü arkama alır, o gücü daha sonra kendim için kullanırım” sananlar varsa, Küçük’ün mahkemede düştüğü duruma daha iyi baksınlar.
“Devleti kullanacağım” derken “devlet bana komplo kurdu” deme noktasına gelme de var işin ucunda.
“Derin devletin” bugün hâlâ görevde olan adamları...
Küçük’ün mahkemede söylediklerini iyi izlesinler.
“Devletin” ya da “derin devletin” adamı olacağım derken sonunda, “JİTEM yok, mafya yok, Kürt meselesi yok, ben de turşu kurmaya meraklıyım” diyecek hale gelmek de yazılı haritada.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT