Savcı Örgüt İcat Etmiş
60 sanıklı dosyayı kapatan Savcı Ekrem Aydıner:- Örgüt kurulduğuna ilişkin hiçbir delil yok- Suçlamalar, 'tape'lerin zorlama yorumundan ibaret, dedi.
Hükümete yönelik 17 Aralık komplosunun 3 ayağından biri olan TOKİ soruşturması sona erdi. Savcı Ekrem Aydıner, aralarında işadamları Ali Ağaoğlu, Mehmet Ali Aydınlar, Ahmet Nazif Zorlu ve eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar'ın da bulunduğu 60 kişi hakkında, 'suç işlemek için örgüt kurdukları, bu örgüte üye oldukları, örgüte yardım ettikleri ve suç işlediklerine dair hiçbir delil bulunmadığını' vurgulayarak takipsizlik kararı verip dosyayı kapattı. Aydıner'in 30 Nisan'da yazdığı kararda, 17 Aralık komplosunun tüm hukuksuzlukları tek tek deşifre edildi. Soruşturmanın, 18 Eylül 2012'de İstanbul Emniyeti'ne gönderilen bir ihbar mektubuyla başladığı ortaya çıktı. İhbarın ardından savcılığın 'dinleme kararı' için İstanbul 16. Sulh Ceza Mahkemesi'ne başvurduğu, ancak bu mahkemenin 'şüphelilerin suç örgütü kurduklarına dair somut delil bulunmadığı' gerekçesiyle talebi reddettiği, bu karara İstanbul 40. Asliye Ceza Mahkemesi'ne yapılan itirazın da reddedildiği belirtildi.
KARAR 3. MAHKEMEDEN ÇIKARTILDI
İki mahkemenin kararına rağmen İstanbul Emniyeti'nin bu kez İstanbul 33. Sulh Ceza Mahkemesi'ne başvurarak telefon dinleme iznini aldığı kaydedildiği kararda, 'Haberleşme hak ve hürriyetini kısıtlayıcı nitelik arz eden iletişimin tespiti kararı, bu çok önemli insan hakkının ihlaline neden olmayı önlemek üzere gerekli özen gösterilmeden, varsayıma dayalı bir örgüt oluşturulmak suretiyle alınmış, bütün soruşturma, başlangıçta hukuki olmaktan uzak bu karar üzerine inşa edilmiştir' denildi.
HUKUK HİÇE SAYILAMAZ
Ceza yargılamasının amacının maddi gerçeğe ulaşmak olduğunu belirten Savcı Aydıner, 'Ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla sınırsız, hukuk kurallarına aykırı ve sanık hakkını hiçe sayan yöntemler izlenemez' dedi. Aydıner kararında, soruşturma dosyasına giren delillerin 'hukuka aykırı' olduğunu vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: 'Hukuka aykırı olarak elde edilen deliller, hukuka uygunluğun baştan sona süreceği ceza yargılamasında kullanılamaz ve hükme esas alınamaz. Bazı delilleri yargılamada kullanılabilir hale getirmek hukukla bağdaşmaz.'
ÇOBAN BİLE PARANOYAK OLUR
'İletişim hürriyetinin özüne dokunmamak ve iletişim tespiti kararlarının kötüye kullanımının önünün kesmek gereğini de kabul etmek zorundayız. Aksi halde dağdaki çobanın dahi telefonlarının dinlendiği paranoyası ile yaşadığı bir toplum yaratırız ki, şu an ülkemizde ortaya çıkan durum aşağı yukarı budur. İnsanların haberleşme özgürlüğünden söz edemeyecekleri bir ortamı yaratmak (...) bir hukuk devletinde kabul edilebilecek bir durum değildir. Birtakım tahmin ve varsayımlardan hareketle, bireylerin haberleşme kayıtlarına girilerek ve esasında adli maksatlı iletişimin denetlenmesi yolunun tercih edilmesi gerekirken, önleme dinlemesi varmış gibi tedbire başvurmak hukuka uygun kabul edilemez.'
ÖRGÜT VARSAYIMIYLA DİNLİYORLAR
'Son yıllarda bir suç soruşturmasının başlangıcında, 'örgütün varlığını iddia ederek soruşturmaya başlamak' delil toplamanın bir yolu olarak kullanılmaktadır. Hemen her suç soruşturmasında suçun işlenmesi için örgüt kurulduğu iddia edilip, mahkemelerden dinleme kararları alınmakta, ancak daha sonra örgütün varlığı kanıtlanamasa bile hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen 'tesadüfi deliller' cezaya gerekçe olarak kabul edilmektedir. Bu soruşturmanın başlangıcında da örgüt varlığı peşinen kabul edilerek, dinleme kararının verilmesi sağlanmıştır.'
Maç bileti istedi 'rüşvet' dediler
Savcı Ekrem Aydıner, 17 Aralık soruşturmasında elde edilen delillerin 'hukuki' olduğu varsayılsa bile, suçlamaların dinleme kayıtlarından elde edilen 'yorumlara dayandığını' kaydetti. Aydıner, kararında şu hususlara vurgu yaptı: '(Dinleme kayıtlarındaki) Konuşmalarda para alışverişine, rüşvet anlaşmasına, menfaatin neyin karşılığında temin edileceğine dair hiçbir konuşmanın geçmediği, şüpheli Hamza Dalkılıç'ın eşi ve kızının maça gitme isteklerini ilettikleri Yavuz Çelik ile aralarında geçen konuşmaların bile rüşvet talebi gibi değerlendirildiği tespit edilmiştir. Bir kamu görevlisinin bir inşaat projesinden uygun koşullarla ev almak istemesi ve ona indirim yapılmak istenmesine dair konuşmaların dahi 'imar probleminin çözümünde suç örgütüne yarımda bulunan kişiye, sözkonusu projeden piyasa fiyatının çok altında daire aldırmaya çalışmak' olarak yorumlandığı görüldü. Ancak bu kamu görevlisinin imar problemlerinin çözümüne ne şekilde yardımcı olduğu veya olacağının açıklanmadığı anlaşıldı.'
Yeni Şafak
HABERE YORUM KAT