1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Savaşın ortasında bir bayram daha
Savaşın ortasında bir bayram daha

Savaşın ortasında bir bayram daha

Ramazan bayramını hüzünle ama aynı zamanda mutlulukla karşılıyoruz.

01 Nisan 2025 Salı 22:04A+A-

Wesam Thabet’in We Are Not Numbers’da yayınlanan yazısını Barış Hoyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.

 

“Bir sonraki bayramın savaşsız geçeceğini düşünüyor musun? Evimizde?” diye sordu kuzenim Şatha, gözyaşları yanağından usulca süzülürken titreyerek.

Kız kardeşim Maram, bir sandalyeye uzanmış haberleri karıştırırken cevap verdi: “Olabilir, eğer hâlâ hayatta kalabilirsek.”

Onların konuşmalarını görmezden gelmek için rastgele kaktüs fotoğrafları çekerek kendimi oyalamaya çalışıyordum. Gözyaşlarıma engel olmak için alt dudağımı ısırdım. Kalbim hızla çarpmaya başladı ve vücudumun her yerinde tüylerim diken diken oldu.

Saat sabahın 7'siydi, Ramazan Bayramı sabahı, 10 Nisan 2024. Uyumanın tek ve en iyi kaçış olduğunu keşfettim. Uykuya dalmadan önce, savaş olmasaydı şimdi ne yapıyor olacağımızı düşündüm.

'Normal' bayramların anıları

Normal bayramlarda, annemin yaptığı, sıcaklık ve huzur veren en iyi Arap kahvesinin kokusuyla uyanırım. Sonra misafir odasında farklı şekil ve renklerde çikolataları düzenlemeye başlarım. Ana tatlı olan maamoul'u (hurma dolgulu tereyağlı kurabiye) ortaya koyarım ve bu sevilen ikramın en iyisini kimin yaptığı konusu akrabalarımın sohbetinin merkezi haline gelir.

Annem her zaman çocukların bayramlıklarını bir gece önceden hazırlar. Sabah, göz alıcı aksesuarlarla tamamlanmış yeni elbisemi giyerek günün kraliçesi olmak için acele ederim. Güzel olması için onlarca kez değiştirdiğim güzel bir başörtüsü modeli seçerim.

O günü beklerken, bayramda ışıltılı olmak için bir ay öncesinden hazırlanırım. Maram ve ben güzelce hazırlanırız. Son bir dokunuş olarak, en sevdiğim parfümü hoş kokusuyla sıkarım.

Tütsüyü yakmak için kız kardeşimin önüne geçmek üzere hızla odadan çıkar ve kokusunun her köşeyi doldurmasına izin vererek evimizin içinde yürürüm. Mahallenin sokakları, koşuşturup oynayan, enerji dolu, gülümseyen çocuklarla bezenmiş. Kahkahaları sokaklarda yankılanıyor ve yüzüme bir gülümseme getiriyor.

Minik kızlar kabarık pembe elbiseleri içinde neşeyle dans ediyor, saç kurdeleleri kıyafetleriyle mükemmel bir uyum içinde. En büyük korkuları yeni beyaz ayakkabılarının kirlenmesidir. Küçük hanımları taklit ederek, ellerinde şeker, bozuk para ve çikolatalarla dolu parlak plastik çantalarını sallıyorlar.

Her köşeden, çoğunlukla mavi tonlarında parlak gömlekler ve pantolonlar giymiş erkek çocukları beliriyor. Sesleri ağızlarında çikolata ile bayram tekbirleri ile çınlıyor. Bağlanmamış ayakkabı bağcıkları arkalarından sürükleniyor çünkü bağlamak bekleyebilir ama gün sadece koşmak ve oynamak içindir.

Evimiz Gazze'nin kuzeyinden ve güneyinden gelen akrabalarımızla dolup taşıyor. Bütün gün gülmek, sarılmak, gülümsemek ve fotoğraf çektirmekle geçiyor. Ben bayramı böyle hatırlıyorum.

Bu yıl Gazze'de bayram hazırlıkları

Şimdi zihnim günümüze yöneliyor. Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar mart ayının son günlerinde Ramazan Bayramı'nı kutlamaya hazırlanıyor - Gazze hariç.

Burada her geçen gün yiyecek ve temiz su aramakla meşgulüz. En önemli eşyalarımızı küçük çantalara doldurmak için çabalıyoruz, böylece onları taşıyabilir ve acil durumda kaçabiliriz.

Anneler yeni doğan bebeklerine veda etmekle, enkaz altında kocalarından geriye kalanları aramakla meşgul olacaklar. Babalar günlerini çocuklarını geceleri sıcak tutabilmek ve fasulye pişirebilmek için yakacak odun aramakla geçirecekler.

Yerinden edilme ve ölümden kaçma düşüncelerimizin ve enerjimizin çoğunu tüketiyor. Bayram kutlamalarına hazırlanırken neşeli olma lüksüne sahip değiliz.

Savaş o güne kadar devam ederse, çalar saatimiz olarak füzelerin patlamasıyla uyanacağız. Masada çikolata ve şekerleme olmayacak, giyecek yeni kıyafet ya da ayakkabı ve çocuklar için oyuncak da olmayacak. Çoğu çocuğun kıyafetleri yıpranmış ve yırtık, saçları dağınık, ayakları çıplak ve toz içinde olacak.

Tenimiz solgun. Yüzlerimiz uzun ve zorlu ayların endişe ve yorgunluğunu yansıtıyor. Gazze Şeridi İsrail ordusu tarafından yeniden ikiye bölündüğünden beri aramızdaki kısa mesafeye rağmen Gazze'nin kuzeyinde hala hayatta olan akrabalarımızı ziyaret etmek yok.

Kan ve barut kokusu temiz havaya karışacak ve istesek de unutamayacağımız çirkin gerçeği bize hatırlatacak. Hastaneler şehit ve yaralılarla dolup taşacak, her sokakta ambulans sirenleri çalacak.

Bir sonraki bayram savaşsız mı geçecek?

Şimdi, 2025 yılının Mart ayının sonunda, Şatha'nın sorusuna cevabım var:

“Canım, bir sonraki bayram bu. Soykırım hala devam ediyor ve eskisinden daha sert. Hala her gün bir yerden başka bir yere sürülüyoruz. Yürürken, yemek yerken, hatta uyurken bile ölümümüzü bekliyoruz. Genç erkekler ailelerinin gözleri önünde vuruluyor. Bu bizim kaderimiz.”

Ancak annemin lezzetli Arap kahvesi geçmişe özlem duymamızı sağlamak için orada olacak. Hiçlikten mutluluk çıkarmak için elinden geleni yapacak. Elinde ne varsa onunla tatlılar hazırlayacak, tıpkı geçen bayramın tarçınlı çörekleri gibi.

Çocuklar titrek sesleriyle tekbir getirecek ve bu sesler dronların uğultusuyla boğulacak. Bir katliamla daha yüzleşirken en karanlık ve kötü anlarda bile güzel anılar biriktirmeye ve insan gibi yaşamaya çalışacağız.

Bayramı mutlulukla karşılıyoruz ama tek duamız ise ailelerimizle birlikte savaşsız bir bayramı daha yaşayabilmek.

 

* Wesam Thabet, serbest çevirmen, yazar ve altyazı yazarıdır.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum