CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçaroğlu’nun Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olmasıyla beraber ittifak dışından en büyük destek HDP’den geldi. Kayıtsız, şartsız destekle seçim stratejisini Kılıçdaroğlu üzerine kuran HDP, tüm bileşenleriyle Erdoğan karşıttı bir mücadeleye girişmiş vaziyette.

Bu süreçte Kılıçdaroğlu’na en büyük desteği veren HDP’lilerin başında ise şüphesiz Selahattin Demirtaş geliyor. Hem sahip olduğu sol-sosyalist ideolojisi hem de hapisten çıkma olasılığı nedeniyle Kılıçdaroğlu’nun seçim ofisi gibi çalışan Demirtaş, tutuklu olmasına rağmen muhalefet liderlerinden daha fazla efor sarf ediyor.

Sosyal medya hesabından barış maskesiyle yaptığı paylaşımlarla sol-Kemalist medyanın manşetlerini süsleyen Demirtaş’ın biraz geçmişine bakıldığında aslında PKK baronlarının savaş politikalarına ayak uyduran biri olduğu görülecektir.

Çözüm süreci olarak tanımlanan dönemde Kürt meselesinin parlamentoda çözülmesi gerektiğine ilişkin imalarda bulunan Demirtaş, Kandil’in “silahın gölgesinde siyaset yaptığını unutma” tehdidiyle karşılaşmıştı. Son olarak PKK’nın Taksim’deki bombalı saldırısını dolaylı olarak kınayan Demirtaş, bu sefer de PKK yöneticilerinin “ukalalık yapma” çıkışlarına muhatap oldu. Tabii özgürlükçü ve demokrat Demirtaş, PKK yöneticilerini tehditleri karşısında boyun eğdi ve susmayı tercih etti.

Şimdiye kadar PKK’nın katlettiği binlerce genç, işçi, kadın, çocuk ve sivillere dair tek eleştiri yapmayan Demirtaş’ın özellikle bu süreçte Erdoğan’ı zorba, diktatör ve Kürt düşmanı olarak tanımlama cehdi hem Kürtçü hem de sol-Kemalist kesimlerde alıcı buluyor. Suriye’de emperyalist Amerika’yla birlikte iş tutan PKK’nın siyasi uzantısı olma şerefine nail olan Demirtaş, Afganistan’da uzun bir mücadeleden sonra Amerika’yı ülkeden def eden Taliban’a yönelik hazımsızlığı da paylaşımlarına yansıyor. Cumhur İttifakı’na Taliban ittifakı diyen Selahattin Demirtaş, aslında Taliban üzerinden İslam düşmanlığını sergiliyor. Müslümanların güçlenmemesi için Kemalizm ile ittifak yapan HDP’nin bu yoldaki mimarlarından birinin Demirtaş olduğu aşikâr.

Kobani’de yaşanan olayları bahane ederek PKK yandaşlarını sokağa davet eden Demirtaş, 6-8 Ekim diye tabir edilen olaylarda onlarca kişinin katledilmesine, şehirlerin savaş alanına dönmesine neden olmuştu.

O süreçte Kandil’in telkinleriyle savaş çığırtkanlığı yapan ve ülkeyi kaosa sürükleyen Demirtaş, şimdi ise sol-Kemalistler arasında “suçsuz yere hapiste”, “barış için çabalayan biri” ve “Kürt sorununu demokratik yollardan savunan adam” yakıştırmalarıyla topluma yeniden pazarlanıyor. Olay o kadar ileri bir boyutta taşınmış ki Demirtaş’ın yazdığı kitaplar malum çevrelerce satın alınarak reklamı dahi yapılıyor. Hani Kürtçe kaset çıkaracağını söyleyen Ahmet Kaya’yı linç eden çevreler var ya.

Kürt sorununu ideolojik emelleri doğrultusunda kullanan Demirtaş ve benzerlerinin “gerici” olarak tanımladıkları Müslümanların tüm tonlarına karşı Kemalizm ile iş birliği yaptıkları ortada. Kemalizm’in Kürtleri yok sayan ve Kürtlere yönelik icra ettiği zulmünü görmezden gelen HDP veya şu anki ismiyle Yeşil Sol Parti, Kürt sorununun asıl müsebbibi AK Parti’ymiş gibi bir hava estiriyor. İşin garip yanı bu algı belli bir kesim arasında kabul görmüş durumda.

Sol-Kemalistler çevreler de “Erdoğan’ın gitmesi için her yol mubah” mantalitesiyle hareket ederek Demirtaş’ı “masum siyasi tutuklu” olarak lanse ederken, PKK’yı da nötrleştirmeye çalışıyorlar.

Demirtaş ve HDP’liler ise bu süreçte Kürtlere büyük travmalar yaşatan Kemalizm ve uzantılarıyla yaptıkları seçim ittifakı dolayısıyla tarihsel gerçekleri manipüle ediyorlar. Sol-sosyalist ideolojiyi ayakta tutmak adına Kürtlerin geçmişte yaşadıkları acıları istismar eden Kürt solu, seküler kimliğinden dolayı Kılıçdaroğlu’nu kendi ideolojisi için bir fırsat olarak gördüğü ortada. Bu yüzden herhangi bir beklenti içine girmeden Kılıçdaroğlu’nu canla başla savunuyorlar.