Şarlo’nun Hitler’i
İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı’nın yaptığı ‘hayırlı eylem’ bizim medyamızda geniş yankı buldu. İsrail’de ise küçük çaplı bir siyasi deprem oluşturdu. Çünkü bu tür hayırlı eylemler bir tür ‘gestalt switch’ etkisi yaratıyor. Belki ancak sezgisel olarak farkında olduğunuz bir durumu bir anda tamamen farklı algılamanıza yol açıyor. Aynen CHP Genel Başkan Yardımcısı’nın Dersim katliamı ile ilgili ettiği sözler gibi... İsrail devletinin Obama sonrası dünyasına adapte olmakta zorlanacağı belliydi ama herhalde kimse diplomatik düzlemde zekâ eksikliği numuneleri ile karşılaşılacağını sanmıyordu. Neyse ki orada da Ayalon diye biri var... Devletin giderek alçalmakta olan koltuğu öyle rahatsız edici olmuş ki çare olarak muhataplarının koltuklarını alçaltmayı düşünebilmiş. Belki de bugüne kadar altına yastık koyuyordu da biz fark etmiyorduk.
İdeolojik alanda kaybedenlerin çaresizlik içinde fiziksel yaptırıma başvurmaları yabancı olduğumuz bir görüntü değil. Hele kendi üstünlüklerinin ebedi olduğuna dair bir önyargı ile beslenenlerin, yüksek koltuktan düştüklerinde saldırganlaşmaları gayet anlaşılabilir. Türkiye bu ‘yüksek koltuk’ metaforunu örneğin yargı mekanizması içinde onyıllardır yaşıyor. Bilindiği gibi bizde sadece hâkimler değil, savunma avukatı ile aynı düzlemi paylaşması gereken savcılar da yüksekte otururlar. Çünkü savcılar aslında ‘devlettir’... Savunma ise aslında ‘vatandaş’. Bu ülkede devlet bir ‘Ayalon’dur. Bizi alçakta oturtur, masaya da sadece kendi ‘bayrağını’ koyar. Makbul sayılmayan kimliklerin dışlanmasından öte, bu yaklaşım, bayrağın da topluma değil, devlete ait olduğunu gösterir. Devletin ‘millet’ söylemi aslında toplumun dolduruluşa getirilmesi ve alçak koltuğa razı kılınmasıdır. Nitekim ‘cumhuriyet’ denen rejim bizde ‘asimetrik koltuk düzeni’ anlamına gelir. Bürokrasi ve özellikle askeriye yüksek koltukta oturup, çatık kaşlarla aşağıdakileri gözler. Yerinden kalkma özgürlüğüne tahammül gösterilemez, çünkü bunun arkasının nasıl geleceği belli olmaz. Ama tedbir olarak irtifa farkını buna göre ayarlamak mümkündür. Örneğin mahkeme salonlarında vatandaş ayağa kalktığında bile ‘devlete’ bakmak için başını kaldırmak zorundadır.
Peki, yüksek koltukta oturanlar koltukların eşitlenme ihtimalini görünce ne yaparlar dersiniz? Belki önce biraz tehdit ve şantaj yolu seçilebilir ama sonrasında sarıkız, ayışığı, yakamoz, eldiven der yürüyüp gidersiniz. Bu sanıldığı gibi siyasi bir operasyon değil, psikolojik bir ihtiyaçtır. Çünkü yükseğe alışmış olanlar için alçak koltukta oturmanın utancı ile başa çıkmak zordur. Onlar için ‘eşitlik’ ancak alçak koltuklar arasında geçerli olabilecek bir olgudur. Dolayısıyla da yüksektekileri de içine alan bir eşitlik fikrine tahammül edemeyen bir ‘cumhuriyet’ üretmişlerdir...
Bugün İsrail’in Ayalonuyla haklı olarak dalgamızı geçiyoruz. Bizimkilerle henüz geçemiyoruz, ama onun da zamanı gelecek.
***
Farkında değildim, memlekette ‘sivil vesayet’ diye bir şey başlamış. Yani siviller yüksek koltuğa oturmaya teşebbüs etmiş. Bu hayırlı gelişme beni çok umutlandırdı. Demek ki doksan yılın sonunda nihayet sivil karaktere sahip olmayan unsurlar o koltuklardan inecekler. Burada bir yanlış anlamaya meydan vermeyelim: Sivil karaktere sahip olmayanlar alçak koltuklara oturacak değiller... Mesele sadece sivil/asker veya seçilmiş/atanmış meselesi değil. Sivil nitelikten değil, karakterden bahsediyoruz. Yani sivil nitelikte olmayan askerlerin ve atanmışların da sivil karakterde olma zorunluluğundan. Kısacası bu karaktere sahip olmayanların koltuğu da olmamalı. Cumhuriyet aslında böyle bir rejim... Ayalonlara geçit vermeyen bir rejim.
Sivil vesayetin bir tür baskı rejimi olduğunu savunanlar ve ‘demokrasi’ adına buna karşı çıkanlar ise, kendilerini yüksek koltuklarda hayal edenlerle, hak etmeyen insanların yüksek koltuklara meylettiğini düşünenlerden oluşuyor. Bence bunlar hafif megaloman ve epeyce kıskanç kişiler.
***
Unutmuşum, bir dostum hatırlattı. Şarlo’nun Diktatör filminde Hitler rolündeki Şarlo Mussolini ile buluşacaktır. Yardımcısı ile birlikte odayı hazırlarlar... Ne var ki Hitler kısacık biridir. Oysa Mussolini enine boyuna bir adam. Çare eşit yükseklikte olmayan iki koltuk koymaktır...
Ayalon da öyle yapmış, Şarlo’nun Hitler’i olmuş... Bizde ise memleket Şarlo Hitler’i dolu. Bazısı içeride, bazısı dışarıda...
TARAF
YAZIYA YORUM KAT