Şapşalca ve Ahlaksızca Bir Operasyonun Otopsisi
17/25 Aralık süreciyle başlayıp 15 Temmuz darbesiyle tavan yapan süreçle birlikte tarihin yeniden yorumlandığına ya da yazıldığına şahit oluyoruz. Çamur at izi kalsın mantığıyla hareket edip akıldışı iddialarda bulunmaya teveccüh gördürülmeye çalışılıyor. İktidar erkini arkasına alma görüntüsüyle medyada yer edinmiş yeni dönem şebekeler istihdam ettikleri trollerle nobran tavırlarda bulunuyorlar.
Ergenekon’u Aklama Operasyonuna Son Örnek
Çıkar, menfaat çarkının devamı ve güçlendirilmesi için hiçbir fırsatı kaçırmayan bu “kalemşörler” iktidarı kutsallaştırma manevrasıyla küçük eleştirileri dahi kirli çıkarlarına hizmet için değerlendirmekten çekinmiyorlar. Nitekim bu durum son olarak Etyen Mahçupyan’a yönelen linç örneği üzerinden yaşamakta. Kendine has bir duruşu ve entelektüel birikimi olan Mahçupyan bir müddettir AK Parti hükümetinin bazı icraatlarına yönelik “içeriden” eleştirilerde bulunuyor. Durumdan vazife çıkaran yeni konjonktürün menfaat şebekesi kalemşörleri “acaba Mahcupyan’ı nereden vurabiliriz?” derin düşüncesiyle yeni edindikleri yalılarından Boğaz’ın serin sularına bakıp bakıp duruyorlar. Bu kadar derin düşünce çabası boşa gidecek değildi ya! Son derece parlak bir keşif ve deşifre operasyonuyla ahlak ve zekadan ne kadar nasip aldıklarını ortaya koydular. Meğer Hrant Dink’in katledilmesinde en yakın arkadaşı Etyen Mahçupyan’ın da parmağı varmış.
Hatta Mahçupyan o kadar kötü bir adammış ki, menfaat için Agos’un başına gelmiş, gazetenin hisselerini üzerine almış. Ama Hrant’ın ailesi bu saçmalıklara inanmıyormuş. Olabilir yüzsüzler için fark etmez ki? Dün Hrant Dink’i katledenler ve katledilmesine sebebiyet veren ortam üzerine gayet makul yazı yazanlar bugün aparatçik ve oportünist ahlaklarının gereği olsa gerek akıl ve mantık sınırlarını ayaklar altına alan iddialarda bulunuyorlar. Her zaman yapılan yine karşımıza çıkıyor, en müptezel haliyle üstelik. Mahçupyan’ın fikirlerini, önermelerini, itirazlarını tartışacak kapasite olmayınca kestirmeden bir yola sapılıyor.
İtibarsızlaştırmanın, kirletmenin, nefret odağı haline getirmenin hesabı işletiliyor alel acele. En yakın arkadaşının katledilmesinde rol oynamak. Bu tarz bizim öteden beri Ergenekoncu ve Fethullahçı cuntadan bildiğimiz bir tarz: Kavgayı en ahlaksız iddia ve zeminlere çekmek. Oysa Mahçupyan’ın kabul edilemez, yer yer çelişkili hatta takıntıya dönüşmüş tezlerini tartışmaya açmak pekâlâ mümkündür. Ancak bu iş gereksiz ve yeterince provokatif sonuçlara yol açmayacağı için hiç gündeme alınmaz.
Bu Akıl’la Neyin Üst’esinden Gelinebilir?
Bugün Anadolu’nun yetiştirdiği sağduyu sahibi yazarlarından Hrant Dink’in ölüm yıldönümü. Resmi ideolojiye mensup örgütlü kesimlerin estirdiği şovenist rüzgârın sonucunda katledilen Dink’in ardından birçok şey söylendi. Ama güya ne onun “arkadaşları” ne de iktidar unsurları asıl katilleri işaret ettiler. Sol, Kemalist unsurlar cinayeti hükümeti yıpratma amaçlı bir manivela olarak kullanacak kadar ahlaksızlık içerisinde iken, Fethullahçılar ise emniyet, asker, istihbarat kadrolaşma politikasında kullanmaktan çekinmedi. AK Parti hükümeti ise ne bu menfur cinayete yol açan resmi ideoloji sopasını gördü ne de Dink’i derin dehlizler adına tehdit eden devlet görevlilerini.
Şimdi ise bütün hakikatleri alt üst etmeyi göze alarak Hrant Dink cinayeti yeniden yazılmaya çalışılıyor. Konjonktüre uygun yeni suç ortakları, asıl failler bulunmaya çalışılıyor. Dink’in ailesinin bile çirkin ve ahlaksızca bulduğu iddialar eldeki imkânlar kullanılarak piyasaya sürülüyor. Tutar mı derseniz? Kuvvetle ihtimal. Tutarlılıktan, doğruluktan, mantıktan uzak iddialara inanan o kadar çok insan var ki… Amma velakin iktidarın gözüne girmek, güce dalkavukluk etmek üzere sergilenen bu çirkefliklerin ömrü pek kısa olur. Ne iktidarın bunlar gibi dalkavuklara ihtiyacı var ne de toplumun bu gibi dalkavuklara tahammülü oysaki.
Toplumu balık hafızalı sanmak, aldatılabilir ve gaz getirilebilir sanmak hususunda Ergenekon ve Fethullahçı cuntalar nasıl bir bataklığa saplandılarsa Pelikan ismiyle maruf sonradan görmelerin de aynı bataklığa saplanmaları kaçınılmazdır. Adalet ve merhamet duygusu son derece güçlü bir toplumda yaşadığımızı idrak edemeyen medya trollerinin en büyük açmazı kendilerini çok zeki âlemi sersem zannetmeleridir. Onlar görmezden gelse ve inkâr etse de kavganın da bir namusu vardır, düşmanlığın da bir ölçüsü vardır.
Daha düne kadar Fethullahçı Cunta ve işbirlikçisi sol-liberal cephenin tetikçiliğiyle piyasa yapmış isimlerin yeni dönemde kendi günahlarını unutturmak üzere hemen herkesi kirletmek üzere kapsamlı kampanyalar düzenlediği kimse için sır değil. Unutulacak kadar eski zamanlardan, silinip gidecek kadar izlerden bahsetmiyoruz. Sessizlik sindirilmişliğe, teslimiyete, tasvibe, ikna olmuşluğa değil biriktikçe biriken öfkeye işaret ediyor, bizden söylemesi. Siz istediğiniz gibi operasyon yapmaya, şımarmaya, kamuoyunu hizaya çekmeye kalkışmakta serbestsiniz elbette.
YAZIYA YORUM KAT