Sapkın ritüellerin "inanç" diye yutturulduğu bir dünya...
İsmail Kılıçarslan, Münevver Karabulut cinayeti üzerinden yaşanan tartışmaların "inanç" bağlamına hapsedilmesini eleştiriyor...
İsmail Kılıçarslan / Yeni Şafak
‘Mayasız’ değil, mayası bozuk
2009 yılının ve bence sonraki pek çok yılın Türkiye açısından en korkunç cinayeti, şüphe yok ki Münevver Karabulut cinayeti idi. İşadamı Hayyam Garipoğlu’nun yeğeni Cem Garipoğlu, tasarlayarak ve “törensel” şekilde Karabulut’u öldürmüş, babasının ve diğer başka aile üyelerinin de ona yardım ettiği mahkemece tespit edilmişti.
Garipoğlu ailesinin kızı Sena Garipoğlu’nun instagramda bütünüyle o “törensel şiddeti” anıştıran bir heykel paylaşması sonucunda o kanlı cinayet yeniden Türkiye gündemine girdi. Serbestiyet’te Onur Erkan imzalı araştırma haberinden öğreniyoruz ki bu “ürkünç heykel”, İtalyan sanatçı Valeriano Trubbiani’ye ait ve “şiddet”in etrafında dolanan bir imgesel referansla üretilmiş.
Diğer yandan, Garipoğlu ailesinin Münevver Karabulut’un kanının olduğu kanepede verdiği poz da korkunçtu. Sanki bütün dünyaya “siz hepiniz, biz tek” diyordu o fotoğraf ve bunun kesinlikle zenginlikle değil bir “kesin inançlılıkla” alakası var.
“Törensel” dedim, evet. Cinayetin işleniş biçimi de, Cem Garipoğlu’nun Karabulut seçimi de, cinayet sonrası Cem’in Karabulut’un cesedini Bahçeşehir’den Etiler’e, babaannesinin evinin önündeki çöp kutusuna götürüşü de baştan aşağı törensel.
Türkiye, hemen her şeyin “sulandırıldığı” bir ülke olduğu için bu törensel cinayeti de başka, bambaşka bir yerinden konuşuyoruz birkaç gündür.
Karabulut’un avukatının iddiası şu: “Efendim, bazı Yahudilerde bir Mayasız Ayini var. 18 yaşına giren Yahudi delikanlı, rüştünü ispat etmek için bir bakire kız kurban ediyor. Cem’in bu cinayeti bu sebeple işlemiş olabileceğinin üzerinde duruyor mahkeme. İhtimallerden biri de bu olabilir yani.”
Şimdi avukat böyle deyince tabii Yahudilik’te gerçekten böyle bir ayin olup olmadığına bakılmaksızın, aldı mı milleti bir telaş? “Yahudilere karşı nefret suçu” başlığı atanı da gördük medyada, “bunlar zaten böyle sapkın işte” demeye getireni de.
Hâlbuki durum bariz şekilde şudur: İnsanlığın en eski “heterodoks”, daha doğrusu sapkın inanışlarından biridir “bakire kız kurban etmek.” Bugün dünyanın dört bir yanında kökünü Satanizm’de, okültik Kuzey inançlarında, Kabalacılık’ta, bazı Afrika dinlerinde bulan bu inanış, bir kâbus gibi dünyanın dört bir yanında kurban bulmakta ve insan kesmektedir. Geçen yıl Nijerya’da Chidera Agbo 10 yaşındaki bir kızı “Tanrımız bizden bakire kanı istiyor” diyerek törensel şekilde kurban etmişti mesela. Yine geçtiğimiz aylarda Batı medyasının duyurduğu şekliyle haber şuydu: “İki ritüalist, Nijerya’da iki kız çocuğunu törensel şekilde katledip çocukların cinsel organlarını aldı.”
Meseleme geleyim. Münevver Karabulut cinayetini “insandan inancını alıp inanma isteğini yerinde bırakan modern durumun yol açtığı bir patoloji, bir sapkınlık” olarak değerlendirmek dururken Yahudilere iftira olduğu apaçık olduğu halde Yahudilik üzerinden konuşup magazinleştirmek, hatta karikatürleştirmek olacak şey değildir.
Jim Jones’undan Osho’suna, Manson’ından Moon Tarikatı’na kadar pek çok “örnek” bize açıklıkla gösteriyor ki inanç krizini yönetemeyen insanların bir kısmı rahatlıkla “kullanışlı sapkınlar”a dönüşebiliyorlar.
İşlenen sapkınlığın kaynağının modern ya da klasik bir teoloji metni olması inanın fark etmez. Hatta bir referansının olup olmaması bile fark etmez. Burada yegâne sorun günümüz insanının “inanç” yaklaşımını bütünüyle “bana göre” alt parantezine almasından kaynaklanır. FETÖ’cülüğü de böyledir, Scientology’si de böyledir, bilmem ne zıkkımı da böyledir.
Cem Garipoğlu’na ve ona yardım eden sapkın aile fertlerine “göre” Münevver Karabulut’un “törensel şekilde” öldürülmesini tanrı, şeytan, melek, tarikat lideri, üstat, gelenek falan talep etmiş olabilir. Oysa mesele nettir: Bunu, “kendi inançsızlığını inanç zanneden bir sapkınlık” dışında hiçbir şey emretmez. Mayasız Ayini falan değil, doğrudan mayası bozukluktur yani bu durum.
Yine açık konuşmak gerekirse günümüz “modern”inin inanç dizgelerine bakınca irkilmemek elde değil. Tam bir “bana göre” silsilesiyle neye, nasıl ve niçin inandıklarını bilmediğimiz, bilemediğimiz milyarlarca insanın tam ortasındayız. “Ateist olduğumu kimseye ispat etmek zorunda değilim, kurban olduğum Allah her şeyi biliyor” cümlesini şaka zannetmeyelim, onu diyorum.
Şunu da ekleyeyim: Cem Garipoğlu isimli pislik katilin kız kardeşi belli ki “aynı yolun yolcusu” bir sapkın. Yeni bir Karabulut cinayetine sebebiyet vermeden ilgililer umarım gerekli tedbirleri alırlar.
HABERE YORUM KAT