Tevhid ve adalet kavramlarının anlamlarını vererek sunumuna başlayan Yılmaz KARAKIŞ Tevhid akidesinin Adalet ile içice bir durumunun olduğunu ve adaleti tesis etmenin ön koşullarından birinin ve belki de en önemlisinin Tevhid olduğunu söyledi.

Tevhidin kısaca Allahı birlemek olarak anlaşıldığını vurguladıktan sonra aslında tevhid bu şekilde bilinse de sayısal bir durumu anlatmadığını önemli olanın hayatın içerisinde neyin öncelenip neyin ötelendiği ile alakalı olduğunu belirtti.

Modern toplumlara ve zamanlara gelmeden önce de adaletin çok önem arz eden bir kavram olduğunu adalet terazisini bozan toplumların ifsada müsait bir hale geldiklerini Kur’anı kerimde adaletin olmadığı yerde zulmün olacağının ve ifsadın yaygınlaşacağının belirtildiği vurguların olduğunu söyleyen KARAKIŞ: Kur’anı Kerimde Allah’ın gökleri ve yeri var ettiğine vurgu yapan ayetlerde gökler deyince Allah’ın uluhiyeti yani tevhid yerler deyince ise rububiyet yani adaletin anlaşılabilir. İnsanın insanla ilişkisinde ve insanın iktidarla ilişkisinde en önemli kavram adalettir. İnsanın Allah’la ilişkisinde de olmazsa olmaz olan şey tevhiddir. dedi.

Konuyla ilgili ayeti kerimeler ışığında sunumunu tamlayan Yılmaz KARAKIŞ’ın programına yapılan katkılar ve sorulan sorular ile devam edildi. Bu bölümde sıklıkla üzerinde durulan şey tevhid ve adaleti yitiren İslam toplumlarının her açıdan geri kaldıklarını düşünce dünyalarının daraldığı ve en önemlisi de İslam’a yapılan saldırılar ve oryantalist etkilere karşı da savunma mekanizması geliştiremedikleri vurgulandı. Kadercilik ve taklitçiliğin tevhidin ve adaleti ötelenmesinde en önemli iki hastalık olarak vurgulandığı bu son bölüm bu iki hastalığın yansımalarının değerlendirilmesi ile son buldu.