1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Şanlı bir direniş karşısında Esed'in etki ajanlarının çaresizliği
Şanlı bir direniş karşısında Esed'in etki ajanlarının çaresizliği

Şanlı bir direniş karşısında Esed'in etki ajanlarının çaresizliği

Turgay Yerlikaya, Esed katilinin etki ajanlarıyla inşa etmeye çalıştığı söylemin devrimle birlikte nasıl yerle bir olduğuna dikkat çekiyor.

16 Aralık 2024 Pazartesi 15:00A+A-

Turgay Yerlikaya / Yeni Şafak

Mazen Hamada ve Esed rejiminin etki ajanları: Sosyal medya ve güvenli Suriye söylemi

Yıllara sari şanlı bir direnişin ardından 8 Aralık Devrimi ile sonuçlanan Suriye’deki toplumsal hareketlilik, birçok açıdan analiz edilmeye devam ediyor. Bir önceki yazıda Sednaya Hapishanesi üzerinden bir azınlık diktasının eliyle üretilen dehşeti ve bunun rejimle ilgisi üzerine bir analiz yapmıştım. Hiç kuşkusuz bugün rejimi bütün çıplaklığıyla anlatmaya yetecek kadar somut göstergenin olması, hakikatin inkara yer bırakmayacak şekilde gün yüzüne çıktığını göstermektedir. Bu yönüyle Sednaya, on yıllardır devam eden baskı ve şiddetin tescili noktasında bir tür malumun ilamı idi aslında. Öyle ki 1982 Hama’daki katliam, 2000 ve 2005 yıllarında rejim karşıtı protestolarda göz altına alınan ve yıllarca işkence edilen insanlar, rejimin karanlık yüzünü göstermeye yetiyordu aslında.

Özellikle 2011 Mart ayı sonrasında ortaya çıkan toplumsal talepleri kulak ardı eden ve bu tür hareketleri baskılama yoluna giden rejim, farklı yollarla bu baskının tartışılmasını da engellemeye çalışıyordu. Türkiye’de çok fazla tartışılmasa da özellikle Rusya ve İran’ın da etkisiyle, Türkiye’nin Suriye politikası ile ilgili ciddi manipülasyonlar yapılıyordu. Diplomasi alanında somut kazanımlar söz konusu olmasına rağmen, etki ajanlığı ve beşinci kol üzerinden icra edilen faaliyetlerin en önemli ayağı ise dijital platformlardı.

Son yıllarda rejime yönelik uluslararası baskının artması, doğrudan rejim eliyle icra edilen bir sosyal medya dezenformasyonunu da beraberinde getirdi. Özellikle 2020 sonrasında, hem Türkiye’den hem de yurtdışından Suriye’ye getirilen ve rejimin gölgesinde kontrollü bir Suriye gezisi yaptırılan Youtuber ve İnfluencerlar, rejimin karanlık yüzü yerine Suriye’deki “normal” üzerine içerikler ürettiler. Halen Youtube’da yer alan bu içeriklere bakıldığında, Suriye’de gözlemlerde bulunan içerik üreticileri, Suriye’nin yaşanabilir bir ülke olduğu tezini ispatlamaya çalışıyorlardı. Özellikle gece hayatının dinamik olduğu Lazkiye ve Şam gibi şehirlere yoğunlaşan bu Youtuberların zaman zaman yanlarında onlara vesayet eden bir rejim görevlisi ile hareket ettikleri ve sınırlı bir alanda üretilen videolarla geniş kitleleri etkilemeye çalıştıkları bilinmektedir.

REJİMİN ETKİ AJANLARI

Bugünden geriye dönük bakıldığında, bu tür tartışmaların Türkiye’de iki amaca matuf ilerlediği görülmektedir. Birincisi, rejimle yakınlaşmasının kaçınılmaz olduğu tezini ısrarla dile getirerek Türkiye’nin sorunlu ve maliyetli bir dış politikada ısrar ettiği argümanını işlemek. İkincisi ise 2019 sonrasında başlayan ve özellikle 2023 seçimleri öncesinde çok baskın bir gündem olan sığınmacılar üzerinden hükümeti baskılamak. Bazı partilerin doğrudan gündem ettikleri bu konu, hükümetin dış politikadaki yaklaşımlarla ilişkilendirilmekte ve Türkiye’ye maliyeti üzerinden tartışmalar yapılmaktaydı. Ekonominin kırılgan olduğu dönemlerde dolaşıma sokulan ve yoğun biçimde gündem edilen sığınmacılar konusu, seçmen davranışını manipüle etmeye dönük birtakım dezenformasyonlar üzerinden de tartışılmaktaydı.

Beşinci kolun çok yoğun biçimde işlediği bu tür tartışmalarda, dijital içerik üreticileri ile senkronize hareket eden etki ajanları, rejimin af ilanlarına karşılık verilmesi ve güvenli olan Suriye’ye dönülmesi gerekliliği fikrini yoğun biçimde işlemişlerdir. Bu tür video ve söylemlerin etkili olduğu, bazı muhaliflerin rejime inanarak Suriye’ye döndükleri bilinmektedir. 2012 yılındaki protestolarda gözaltına alınan ve ağır işkencelere maruz bırakılan aktivist Mazen Hamada bu konuda önemli bir örnek. Gözaltına alınıp hapse atıldıktan sonra birçok uluslararası örgüt devreye girmiş ve çeşitli diplomatik baskıların ardından serbest bırakılmıştı. Fakat 2020 yılında rejimin af çağrısına uyarak gittiği Suriye’de tekrar gözaltına alınmış ve devrimin ardından Sednaya Hapishanesi’nde cesedine ulaşılmıştır.

Farklı saiklerle 2020 sonrasında artışa geçen bu propagandayı deşifre etmek için çeşitli çalışmalar yapıldı. 2022 yılında El Cezire’nin haberleştirdiği bu konunun özellikle Türkiye ayağına yönelik daha fazla eğilmek gerekiyor. Bir hakkı teslim adına 2023 yılında Ahmet Arda Şensoy’un bu konuya doğrudan temas eden yazısı ve Yeni Şafak’ın haberlerini dışarıda bıraktığımızda, konu ana akımda gündem edilmemiştir. Hangi amaçlarla bu videoların çekildiği, Suriye’ye girişlerin nereden yapıldığı ve hangi tur şirketlerinin bu gezilere eşlik ettiği gibi bilgiler bu konuda önemli. Nitekim rejim kontrolündeki Suriye’ye turist olarak girmek rejimin akredite ettiği tur şirketi ve rehberler aracılığıyla mümkün olabilmekte idi. Bu durumda, rejimin kimleri akredite ettiği, bu dönemde Suriye’de rejimi aklama amacıyla kimlerin ne tür içerikler ürettiği gibi bir takip söz konusu olmalıdır.

Etki ajanlığı tartışmalarının yapıldığı şu günlerde, muhtemel otoriter eğilimleri gerekçe göstermek suretiyle bu alanda herhangi bir düzenleme yapılmasını engellemek hiç kuşkusuz rasyonel değil. Özellikle kritik süreçlerde, Türkiye’nin güvenliğini riske edecek bu tür faaliyetlerin yasal düzenlemelere konu olması ve belirli müeyyidelerle engellenmesi büyük önem arz etmektedir. Aksi takdirde, siyasi iradenin güçlü olmadığı ve devletin zaaf içerisinde olduğu dönemlerde bu tür müdahaleler, tahribatı yüksek ve telafisi zor sonuçlar üretebilir.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum