Sandık açılınca, hidayete eriyorlar!
Bu işte sizce bir yanlışlık yok mu? Seçim öncesinde, gaz veriyorlar.
Neredeyse megafonları alıp, meydanlarda bağıracaklar: “Geliyor, geliyor Kılıçdaroğlu geliyor...”
Yaşlarına başlarına bakmadan..
Gazeteci kimliklerini görmezden gelerek, “Türkiye, Anayasa değişikliğine ‘Hayır’ diyerek, sivil diktaya boyun eğmeyecek” diye yazdılar.
Biri, ikisi değil.
Hürriyet’te hemen hepsi..
Haberturk’ün yarısı.
Milliyet’in çok büyük bir çoğunluğu.. Vatan’ın hakeza.. Cumhuriyet’in tamamı.. Akşam’ın yarısı.. Radikal’in tamamına yakını..
Yazdılar, çizdiler, Kemal Bey’i şişirdiler..
Seçim sandıkları açıldı.
Sonuçlar önümüze döküldü.
11 Eylül günü Kemal Bey’i şişirenler, 13 Eylül günü bambaşka bir kimliğe büründüler..
Kimisi “Bu sonuç, CHP’yi Kurultay’a götürür” diyor.
Düne kadar Kılıçdaroğlu rüzgarı estiriyordu oysa..
Kimisi; CHP’nin kazanacağını, AK Parti’nin kaybedeceğini kendisi de yazmamış gibi, “AKP nasıl kazandı, CHP neden kaybetti” diye yazılar döktürüyor..
Kimse sormuyor bu adama, AKParti’nin nasıl kazandığını biliyorsan, CHP’nin neden kaybettiğini biliyorsan, 11 Eylül günü döktürdüğün o yazılarda niye bunun işaretini hiç vermedin.
Kimisi ise “Görünen köyün yol haritası” diye yazmış!
Ama nedense, göründüğü söylenen yol haritası, sandıklar açılmadan önce bir türlü görülmüyor!.. Görülemiyor.
Daha doğrusu, bu zevat tarafından görülemiyor.
Yoksa görenler çok..
Çok da, bunlara anlatmak mümkün olmuyor.
Sandıklar açılınca, birdenbire hidayete eriyor, bu mübarekler de!
Yıllardır bu iş böyle gidiyor.
Adamların öngörüleri, tahminleri, değerlendirmeleri hep yanlış çıkıyor..
Ama, hiçbir şey olmamış gibi, yaptıkları yorumlar dört dörtlük doğru çıkmış gibi, yollarına devam ediyorlar.
“Muhtar bile olamaz” diyorlar...
Muhatapları, önce milletvekili, sonra Başbakan oluyor...
Hiç utanmıyorlar, hiç sıkılmıyorlar, gazeteciliğe devam ediyorlar..
Oysa şunu söylemeliydiler: “Biz bir siyasetçinin, Başbakan olup olamayacağını tahmin etmekte yanılmayı bir kenara bırakın; muhtar bile olamayacağını, iddialı şekilde dile getirmiştik. Muhtarlık nire.. Başbakanlık nire.. Muhtarlık, belediye başkanlığı, milletvekilliği.. Hepsini geçtik, Başbakan oldu, yol arkadaşını Cumhurbaşkanı seçtirdi.. Bu tablodan sonra, bizden ne köy olur, ne kasaba... Bırakalım bu işi, gidip Bodrum’da yatalım!”
Çok biliyorlarmış gibi, yine ahkâm kesmeye devam ettiler.
Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirmemek için organize edilen Cumhuriyet mitingleri sırasında, “AKParti bitti. Kendi kuyularını kendileri kazdılar. Cumhurbaşkanlığı’nda ısrar edince, halk şimdi ret cephesinde birleşti.. Şimdi sandıkta alaşağı edilecekler” dediler.
Ama tam tersi oldu. Halk, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmemesi için yapılan o mitinglerdeki dayatmaları, elinin tersi ile itti.. Halk, ret cephesinde değil, AKParti cephesinde buluştu.. % 35’lik AKParti’ye, halk % 47 oyla destek verdi..
Ama bizim kartel gazetecileri, yine utanmadılar.
Açın bakın, 22 Temmuz öncesindeki kartel gazetelerine.
Sonra da 22 Temmuz sonrasındaki U dönüşlerine..
Kadroları aynı.. Yazarları aynı. Yazı İşleri aynı.. Söylemleri aynı..
Yedikleri tokatın şiddeti ise, her seferinde katlanarak artıyor...
Sabıkalarına, 12 Eylül de eklendi..
% 49.5’a, % 50.5 diye yaptıkları tahmin, % 58’e % 42 çıktı..
Şimdi hayır için verilen % 42 oranındaki oy, tek partiye ait imiş gibi, “CHP, oylarını artırdı” söylemi ile, oy kullanmasını bile beceremeyen adamı şişirmeye devam ediyorlar..
Bunların gazı ile Kemal Bey de açıklama yapıyor: “İki kişiden birisinin desteği ile yapılan Anayasa değişikliği, uzlaşma eseri değildir!”
Hiç aklına getirmiyor bu adam, “Biz de hayır oyu isteyerek, eski Anayasa’nın devam etmesini istedik. Bizim aldığımız oy da, iki kişiden birisinin desteği ile sınırlı! Hayır fazla çıksaydı bile, bu da uzlaşma ürünü olmayacaktı.Ama eski Anayasa, uzlaşma eseri imiş gibi, uygulanmaya devam edecekti!”
Aklına mı gelmiyor, yoksa getirmek mi istemiyorsun, Kemal Bey?..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT