Şam Zindanında Şehadet
“Kollarımı elleyemiyorum. Kemiklerimin yumuşadığını hissediyorum. Geçende elime geçen soğanı sakladım. Yarısını diğer güne bıraktım, mideme bir şeylerin girmesini sağlayacağım böylece.
Mecburuz…
Biliyor musun? Burada ölen arkadaşlarımızı gardiyanlara vermemek için direndik, zorla gelip aldılar. Yanıbaşımızda günlerimizi, yıllarımızı beraber geçirdiğimiz arkadaşlarmızı yemeyi düşünnecek kadar açız, hatta birini…”
Karşıdaki ses hıçkırıklarıyla susturdu, biteviye sonu gelmeyecek sesi!
O an her şey sustu!
Cezaevi duvarları ve demir kapıların gıcırtısı, gardiyanların sesi, mahkûmların çığlıkları kadar inletici her ses birbirine karıştı. Her şey büyüdü, büyüdü, büyüdü Cihan’ın dünyasında.
…………..
Yıl 1980…
Henüz bir delikanlıdır Muhamed-Fawzi Yosef…
Baba Esed rejimi en hain planlarının kurgusunu yaparken, onu da İhvan-ı Müslimin üyesi olarak tutuklatır. Şansı yaver gider ve üç ay sonra hiç umulmadık bir şekilde bırakılır. Fakat yargılaması sürecektir.
Ailenin ısrarıyla Suriye dışına Yemen’e gider, eğitimine orada devam eder ve öğretmen olur. Fakat korkuyla yaşamaktadır. Bir yolunu bulup Almanya’ya hicret eder.
Rahattır artık. Genç delikanlı, akıllıdır ve kendine özgüveni sonsuzdur. Ama Almanya’da eğer onların eğitimini almaz, dillerine hâkim olmazsan bir hiç olarak algılanırsın. İstediğiniz kadar hatta çantalar dolusu diplomalarınız dahi olsa bir işe yaramaz. Muhamed-Fawzi bunun farkına çabuk varır. Ve daha sonraları diplmasını iyi bir notla bitireceği üniversitenin, Tarih ve Din Bilimi bölümüne kaydını yapacaktır. Lisansüstü eğitimini de tamamlar.
O artık Alman vatandaşıdır da. Kürtçe, Arapça, İngilizce ve Almancaya hâkim zekâsı onu tercümanlık mesleğine yöneltir.
Hali vakti yerinde, sıcak bir yava kurmanın hayalinde iken, kendi memleketinden Cihan Hanım’la izdivaç gerçekleştirir.
Yıl 1993’tür.
Zaman hızla akıp gider, takvimler tarihi 2005’i gösterdiğinde Hani, Roujeen, Perwin ve Evin adında dört çocukları vardır.
Memleket hasretinin dışında bir dert ve kederleri yoktur ailenin.
Ülkesinden ayrılmasının üzerinden tam 25 yıl geçmiştir. Güzel haberler arada bir gelir kulaklarına fakat inanamazlar. İyi bir araştırmadan sonra Suriye’ye gidebileceğini, affedildiğini, bir sorununun kalmadığı bilgisine ulaşır. Baba Esed rejimi diktatoryası sona ermiş, oğul Esed dönemi başlamıştır.
O yıl giderler ailecek ve hiçbir sonunla karşılaşmadan dönerler. Henüz dönüş yolundayken bir dahaki yaz, memlekete gitmenin hayalini kurarlar. Hayallerini gerçekleştirirler ve 2006’da yaz tatilinde yine Suriye’de Halep’tedirler. Polisin rutin sormalarına alışıktır aile. Zira genelde gelen misafirler hele de uzak diyarlardan gelmişlerse, gelip kimin geldiğini sorar, notlarını alır gider polisler.
Aradan birkaç gün geçer ve Şam polisinin onu ufak bir ifade için çağırdığı bilgisini Halep polisi ulaştırır. Kendinden o kadar emindir ki, gider ve bir daha bırakılmamak üzere zindanın yolunu tuttuğunu hiç ama hiç düşünemez.
Ailesi, eşi, çocukları şaşkındır. Hemen Alman makamlarıyla irtibata geçer Cihan Hanım.
Der Spiegel, der Stern, WDR, RTL ve Bayerische Zeitung gibi birçok medya organlaryla irtibata geçer ve röportajlar verir. Ne de olsa kendi vatandaşıdır bu devletin, kurtarırlar diye umut eder. Yoksa nice arkadaşlarının, tanıdıklarının alındıktan sonra hiç dönmediğini, ailelerine yıllar sonra döndüğünü de bilir. Mesela Abdulkarim’in 20 yıl sonra dönüşü ile eşinin bir başkasıyla evlenip çoluk çocuğa karıştığını görmesini hiç unutmamıştır. Yine 14’ünde polisin evinden aldığı Mervan’ın, 26’sında evine geldiğinde babasının onu tanıyamadığını da bir bir zihninden geçirir. Bilir bunları ama onlar farklıdır…
Alman Konsolosluğunun devreye girmesiyle ancak 8 ay sonra izine ulaşılır. O güne kadar ne bir ses ne de bir haber alamamışlardır. Yaşıyordur, fakat koşullar kötü, henüz hiçbir mahkeme süreci başlamamış, tek bir kelime dahi ifadesi alınmamıştır. Öylesine Yusuf misali zindana atılmıştır Muhamed-Fawzi Yosef…
100.000 Avro karşılığında bırakılacağını kendisine ilettiklerini paylaştığında, tutukluluğunun suçun sabitliğine bağlı olmadığı ortaya çıkmıştır.
Uluslararası anlaşmalar, ülkelerarası ilişkiler bir müslünanın suçsuz bir şekilde yıllarca zindanlarda kalmasını mazur gösterebilir, bunu öğrenirler bu süreçte. Ayda bir 10 dakika görüşmelerle, ailenin evini Suriye’ye de taşımasıyla umutlar tükenecek gibidir.
Yıl 2010…
Mahkûmiyet kararı idam olarak belirlenir, ceza müebbete çevrilir.
Cihan Hanım, 400 km. cezaevi yolunu, ayda bir 10 dk. için yıllarca kateder. Cezaevi Şam’ın dışında ve belirli bir mesafeden sonra arabasız yürüyerek ulaşılabilinir, zor ve meşakkatli bir yerdedir.
Suriye’de savaşın patlak vermesi zindadaki yiğidi korkutur, ailesi için tedirgin olur, endişelenir. Ailesine yeniden Almanya’ya gidip yerleşme hususunda baskı yapar. Eşine ve çocuklarına bir zarar gelmesinden korkar ve kendini hiç düşünmez.
Yıl 2012…
Eşi dört çocuğuyla Almanya’ya hüzünle dönüp yeniden yerleşir, hayat arkadaşını zindanda bırakarak hem de…
Her gün erimeye başlar zindandaki eş. Tam 82 kilodan 42 kiloya düşer.
Ve tarih Ocak 2015’i gösterdiğinde eline posta yoluyla bir zarf ulaşır Cihan Hanım’ın. Mektupta eşinin Ağustos ayında yeniden sorguya alındığı ve sorguda öldüğü, önce Lübnan’daki Alman Konsolosluğuna, oradan da Almanya’daki yetkililere bildirildiği iletilir.
Ve bir bir anılar canlanır, hayatın soğuk zindanlarda sonlanışının akabinde.
Aradan tam beş ay geçmiş ve şehadetini yeni öğrenen aile inanmak istememektedir.
Çocuklar babalarının‚ sözünde duran bir Müslüman olduğunu, onlara döneceğini söylediğini ve bir gün döneceği ümidini taşıdıklarını, düşünerek, olanlara inanmak istemezler.
1960’da Afrin’de başlayan zorlu hayat mücadelesi, Şam’ın kan kokan zindanlarında şehadetle sonuçlanır. Aile Alman makamlarına avukatları aracılığıyla cenazesinin iadesi için başvurma girişimlerini başlatır.
Almanya’da gıyabi cenaze namazı bazı duyarlı Müslümanlar tarafından kılınan Muhamed-Fawzi Yosef kardeşimizin şehadetini Allah kabul etsin, ailesine sabır ve metanet versin.
Dualarınızla âmin sedalarınızı yükseltmeniz temennisiyle…
YAZIYA YORUM KAT