1. YAZARLAR

  2. Abdulhamit Bilici

  3. Şam ve Halep niye sessiz?
Abdulhamit Bilici

Abdulhamit Bilici

Yazarın Tüm Yazıları >

Şam ve Halep niye sessiz?

17 Nisan 2012 Salı 00:52A+A-

"Suriye, kendine yardım et!" başlıklı yazı, üzücü de olsa bugün Suriye dramının geldiği noktaya 9 ay önceden dikkat çekmek amacıyla bu sütunda yayınlanmıştı. (Zaman, 2 Ağustos 2011)

Birinci açmaz, bölge ve Suriye'de Türkiye'ye dönük yüksek beklenti ile Suriye'deki kötü gidişi durdurma noktasında Türkiye'nin gücünün sınırlılığı arasındaki çelişkiydi. Özellikle dünyanın seyirci kalması halinde Türkiye tek başına krize müdahil olsa başına dert açacak; sessiz kalırsa itibarı zarar görecekti.

İkinci sorun, zor iç dengeleri, küresel güçlerin aralarındaki içindeki rekabeti ve soruna zayıf müdahalesi yüzünden Suriye'deki kriz, 20 yıl önceki Bosna trajedisine benzeyebilirdi. Sırpların elindeki devlet gücünü korumasız Boşnaklara karşı kullandığı o vahşete, ancak 200 bin insanın kanı döküldükten sonra dur denebilmişti. Hiçbir makul teklife uymayacağı çoktan belli olan Baas'a, adeta katliama devam etmesi için dünyanın mühlet üstüne mühlet vermesi maalesef Bosna'yı hatırlatıyordu.

Üçüncü açmaz ise Lübnan'dan Filistin'e; İran'dan Irak'a; Kürt meselesinden Şii eksenine ve küresel güç mücadelesine girift bir denklem olan Suriye'de Esed sonrasına dair tereddütler, içeride Suriye halkını dışarıda ise uluslararası aktörleri aşırı temkine zorluyordu.

Tunus'ta Bin Ali'yi veya Mısır'da Mübarek'i deviren Tahrir gibi büyük çaplı kitlesel eylemlerin Şam ve Halep gibi merkezlerde yapıl(a)mayışının önemli nedenlerinden biri de bu sonuncu açmazdı. Ama bu durum Şam ve Halep'in sessizliğini tek başına açıklamaya yeter miydi?

Gerçekten de Tunus'tan Yemen'e, Kahire'den Libya'ya değişim kıvılcımı başkent ve büyük şehirlerde çakılmışken, Suriye'de ayaklanma Dera gibi merkezden uzakta bir kasabada başlamış ve Şam/Halep gibi büyük merkezler sessizlikleriyle rejimin işini kolaylaştırmıştı. Peki Şam ve Halep neden sessizdi? Baas rejimi, kendinden önce devrilenlerden daha baskıcı ve daha kanlı bir geçmişe sahip olmasına rağmen Şam veya Halep'te neden bir Tahrir Meydanı çıkamadı? Sebep; önceki rejimlerin açıklarını da iyi inceleyen Baas'ın güvenlik başarısı mıydı, yoksa bu şehir sakinlerinin devrime ikna olmaması mı?

Genç Siviller ve Nahda Network'ün hafta sonu Bursa'da düzenlediği "Sıradan Kahramanların Sıradışı Devrimleri" başlıklı konferansa davet edilince, beni en çok heyecanlandıran, bizzat muhalefet saflarında yer alan Suriyeli isimlerden bu sorunun cevabını öğrenmekti. Muhalefetin Suriye içindeki en etkin yapılarından biri olan Yerel Koordinasyon Komiteleri adına Halep'ten toplantıya katılan Hasan Kasım'ın yukarıdaki sorularıma verdiği cevap, hem Suriye'de yaşanan sürecin zorluğuna dair önemli ipuçları sunuyor hem de meselenin göründüğünden karmaşık olduğunu gösteriyordu.

İşte muhalif bir aktivistin gözünden Şam ve Halep'in fotoğrafı: "Arap ülkelerinde devrimler başlayınca Suriye'de gözler öncü ve taşıyıcı olarak Halep'e döndü. Ama 40 yıldır Baas rejimi, Suriye'yi siyasetten arındırmıştı. Özellikle büyük şehirlerde ortak hareket etmeyi sağlayacak ne bir parti ne bir sivil toplum yapısı vardı. Özgürlük talebini taşıyacak bir orta sınıfın oluşmaması için rejim 40 yıldır çalışıyordu. Geriye; kan bağı, aşiret ve bölgecilik kalmıştı. Şehirlerde ise bu tür bağlar doğal olarak yoktu.

Halkın herhangi bir hedef için birleşmesi çok zordu. Halep'te çevreci gençlerin gösterisi bile hapisle sonuçlandı. Böyle olunca büyük şehirlerin devrime katılmada gecikmesi normaldi. Bu yüzden ayaklanmalar daha çok küçük yerleşim merkezlerinde oldu. Rejim de onları tek tek imha etmekle meşgul. Halep'te öncelikle kenar mahalleler olmak üzere çok gösteri oldu. Ama insanın tasavvur edemeyeceği bir acımasızlıkla bastırıldı bunlar. Bin kişinin katıldığı bir protestoda 10 kişi şehit düştü. Bu Suriye'de bir eylemdeki kişi başına kaybın en yüksek olduğu gösteriydi. Şehit kanlarıyla duvarlara iğrenç sloganlar yazıldı. Köylerde aynı aileden 15 kişiyi öldürüp yaktıkları oldu.

3 ay öncesine kadar muhalefet, tek kurşun sıkmamasına rağmen dünyaya terörist diye lanse edildi. Ben laik bir insanım, bana da Selefi dediler. Şebihalara rağmen muhalefet hep oldu. İnsanlar mecbur kalınca silah taşımaya başladı. Göstericilere ateş açmayı reddeden askerler muhalefete geçti.

Şam ve Halep'i düşünürken sermayenin tavrını unutmamalı. İşadamları halk hareketlerine hep mesafelidir. Onları daha korkutmak için elbise çarşısında olduğu gibi işyerlerini yaktılar. Sermaye sahipleri de Suriye'yi seven insanlar. Onların çökmesi, Suriye'nin çökmesi demek. Şimdilerde şehit ve tutuklu ailelerine sahip çıkmaları ve rejime destek vermiyor olmaları önemli." Muhalefet de Baas da kaderinin Şam ve Halep'in alacağı tavırda yattığının farkında. Ama Suriyeli aktivistlerin hayal kırıklığını ifade ederken bile bu ölçülü tavrı gelecek adına umut verici.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT