Saldırı altında bile Ramazan coşkusunu yitirmeyen bir şehir...
Sümeyye Ertekin, Gazze'de Ramazan'a dair tecrübelerini aktarırken Gazze halkının niçin dirayet sahibi olduğunu da ifade ediyor.
Sümeyye Ertekin / Fikir Turu
Gazze: Saldırı altında bile Ramazan coşkusunu çaldırmayan yaşam
Yıllar önce bir Ramazan ayını Gazze’de geçirmiştim. Yaz aylarıydı. Sıcak ve nemli hava Ramazan ile birleşince insanı hayli zorlayan bir oruç ibadeti bekliyordu Gazzelileri. Abluka altında adeta bir hapishanede yaşasalar da mutlu olmayı, gülümsemeyi biliyorlardı.
İşte o yüzden, Ekim ayından beri devam eden İsrail saldırıları hayatı durma noktasına getirse de Gazze’den gelen görüntülerde zaman zaman çadırda düğün merasimi, hep birlikte söylenen şarkılar olması, çoğu insanı şaşırtabilir ama içlerinde bir süre yaşamış biri olarak beni hiç şaşırtmadı.
“İşte bu Gazze” dedim…
İnadına Ramazan coşkusu
Öyle bir Gazze ki o, yerlerinden edilmiş Filistinlilerin yaşadığı derme çatma çadırlarda bile Ramazan süsleri, kandiller ve hatta balonlar var. Gazzeliler Ramazan ayının coşkusunu, mutluluğunu hissetmek ve paylaşmak için daha önce evlerinde, dükkanlarında kullandıkları Ramazan süsü ve ışıklandırmalarını bu sefer çadırlarına asmışlar. Evlerini, yakınlarını, sevdiklerini, arkadaşlarını kaybetmelerine rağmen İsrail’in kendilerinden Ramazan coşkusunu da çalmasına izin vermiyorlar.
Gazze’de önceki Ramazanlar
Gazze’de geçirdiğim Ramazan ayını hiç unutmuyorum. O zamanlar, Gazze’nin en eski camilerinden biri olan Ulu Cami olarak da bilinen Hz. Ömer Camisi’nin hemen yanındaki Zaviye pazarı Ramazan aylarında genelde kalabalık ve haraketli olurdu.
Memluk döneminden kalan bu pazar, Gazze’nin en eski çarşısı olarak biliniyor. Ekim’de başlayan İsrail saldırıları nedeniyle şimdi yıkılmış olan Hz. Ömer Camisi’nin manevi havası ve gölgesindeki pazarda sebze, meyve, baharat, balık, çocuk oyuncakları, giyim kuşamın yanı sıra çeşitli eşyalar da satılırdı. Ramazan ayında ise çarşının sokakları her zamankinden daha hareketli, daha heyecan verici bir atmosfere bürünürdü. Zira her bir dükkân kandiller, fenerler, ışıklar, balonlar ve hilallerle süslenirdi. Ramazan sofralarının vazgeçilmezleri hurmalar, kuru meyveler ve yassı kadayıf tezgahlarda yerini alırdı.
Gazzeliler sadece kendi evlerini süslemek için ramazan kandili almazlardı buradan, akraba ziyaretlerinde de hediye götürürlerdi bu kandilleri.
Çarşı esnafı için ayrı bir heyecan uyandırıyordu ramazan zira hem alışveriş bolluğunun yaşandığı hem de çarşının şenlendiği bir aydı Ramazan ayı. Öyle ki insanlar bir şey satın almayacaksa dahi bu çarşıyı gezmeyi severlerdi.
Zaviye Çarşısı’nın haricinde de Gazze cadde ve sokaklarında Ramazan’da diğer zamanlardan farklı bir ambiyans yaşanırdı. Camilerden Kur’an-ı Kerim seslerinin daha çok yükseldiği, daha çok ibadet ve akraba, eş dost ziyaretinin gerçekleştiği bir ay Ramazan.
Gazzeliler bu mübarek ayın gelişiyle yaşadıkları heyecanı sokaklara da yansıtırlardı.
Kalabalık Gazzeli aileler için Ramazan ayı birlikte iftar sofraları kurmak demekti aynı zamanda. Özellikle hafta sonu tatilinin olduğu cuma günü bir arada yapılan, iftarlar, ziyaretler, hediyeleşmeler, birbirinin yarasına merhem olmaya çalışmak önemli geleneklerdendi ve eminim önemli geleneklerden olmaya da devam edecek.
Bir Gazze klasiği: Yassı kadayıf
Gazze’de Ramazan ayının sokaklardaki diğer bir habercisi ve yine sokaklarda dikkat çeken görüntüsü ise yassı kadayıftı benim için. Sokaklarda birçok yerde rastladığım bu yassı kadayıf irmik, tahin ve sudan yapılıyor, pankek hamuru gibi sıvı bir hamur elde ediliyor ve kızgın saça dökülüyor. Hemen üstü göz göz oluyor ve satıcı hızla alt üst edip diğer tarafın da pişmesini sağlıyor. Sokakta dakikalarca izleyebileceğiniz bu pişirme macerası gençlerin jargonuyla “görüntüden çıkamayacağınız” keyifli bir seyir sunuyor.
Gazze’de Ramazan sofralarının olmazsa olmazı olan yassı kadayıflar sokak satıcılarından alınıp akşamları içine ceviz, fındık, fıstık vs konuluyor. Daha sonra yağda kızartılıp şerbetlenerek servis ediliyor. Şahane bir tatlı olarak kalabalık sofralarda yer alıyor.
Gazze’de Ramazan sofralarının bir başka vazgeçilmezi de hurma ve çeşitli mezeler. Gazzeliler çok çeşit yemek yapmazlar, genelde ortada bir pilav ve üstünde bir parça et ya da tavuk olur; bu, özellikle misafir yemeğidir. Deniz kenarında olmanın verdiği avantajla kısıtlı miktarda avlanmalarına izin verilse de taze balık da evlerin vazgeçilmezidir. Balıkçıların toprak kaplarda hazırladığı balıklar pişmiş olarak evlere götürülür.
Her an ölüme hazırlar ama yaşarken de doyasıya yaşıyorlar
Gazzeliler 2006 yılından bu yana Ramazan ayını İsrail’in ablukası ve ambargosu altında geçiriyordu. Ve her Ramazan ayında İsrail, birkaç gün de olsa hava saldırıları düzenliyordu.
Ablukanın da etkisiyle ekonomik krizin her geçen gün daha da zorladığı Gazzeliler bu 18 yıl boyunca işsizlik, elektrik kesintisi, temiz suya ulaşım, alt yapı ve sağlık alanlarında ciddi sorunlar yaşadılar. Deniz kenarında kurulu bir bölge olmasına rağmen ne limandan ne de balıkçılıktan yeteri kadar faydalanabildiler.
2023’ün ekim ayında başlayan saldırılarından hemen önce, Gazze’de işsizlik oranı yüzde 60’ı, aşırı yoksulluk oranı yüzde 50’yi aşmış, nüfusun yüzde 70’i Birleşmiş Milletler’in Yakın Doğu’daki Filistinli mültecilere yardım kuruluşu (UNWRA) ve diğer yardım kuruşlarının desteğiyle geçiniyordu. Birleşmiş Milletler ve Uluslararası İnsan Hakları Örgütleri her yıl yayınladıkları raporlarla buradaki insani krize dikkat çekmeye çalışıyordu. İki milyondan fazla insan uzunluğu 41 kilometre, en geniş tarafı 15 kilometre olan bir alana sıkıştırıldılar yıllarca.
Ancak Gazzelilerin bir özelliği var; hayatı, yaşam alanlarını güzelleştirmeyi ve mutlu olmayı çok iyi biliyorlar… Her an ölüme hazırlar ama yaşarken de doyasıya yaşıyorlar.
Refah’tan gelen son görüntülerde yıkılmış, hasar almış binaların gölgesinde moloz yığınlarının arasında seyyar satıcılar Ramazan ayına dair ürünler satmaya çalışıyor, kalabalık insan kitleleri de bu pazarlardan alışveriş yapıyorlardı. Dikkat çeken bir görüntü de çocukların ellerindeki rengarenk balonlardı.
O görüntünün ardından bir başka habere takıldı gözüm, “Gazze’de 20 binden fazla çocuk bu sene Ramazan’a ebeveynsiz giriyor” diyordu haberde. Artık ne onlara iftar hazırlayacak bir anneleri vardı ne de bayramlık alacak babaları kalmıştı bu hayatta.
Cami yıkıntıları arasında namaz
Tam bu haberle yıkılıyorsunuz bir başka haberde moloz yığınları arasında genç yaşlı çoluk çocuk sokakları süpürerek, çöp toplayarak, duvarları rengârenk boyayarak Ramazan’ın gelişine hazırlanan Gazzeliler haberi göze çarpıyor. Sahur için çadırların arasına yine uzun sofralar kurulmuş… Kim elinde hangi yiyecek varsa getirmiş koymuş sofraya, hayatta kalan akraba, eş, dost, komşu birlikte sahur yapıyorlar.
Diğer taraftan birbirinden güzel camilerin neredeyse tamamı yıkılmışken, insanların dünya liderlerinin umursamazlığına inat yine o camilerin yıkıntıları üstünde namaz kılmaya devam etmeleri sarsıyor insanı. Muhtemeldir ki teravih namazını da yine o moloz yığınlarının üzerinde kılacaklar bütün bir Ramazan ayı boyunca.
“Biz zaten hep oruçluyduk”
Zaten altı aydır açlıkla yaşayan Gazzeliler “Biz zaten hep oruçluyduk” diyorlar. Elde ettikleri bir parça yemek varsa çocuklarına yedirmeyi tercih ediyorlardı. Yine öyle yapacaklar muhtemelen…
Günde en az 500 tır girmesi gereken Gazze Şeridi’ne hâlâ günde en fazla 150 tır geçişine izin veriliyor. Kuzey Gazze Şeridi’ne ise bu yardımların çok çok az bir kısmı ulaşabiliyor. Kuzey Gazze korkunç bir açlıkla mücadele ediyor uzun bir süredir. Öyle ki Birleşmiş Milletler Gazze’nin Ramazan’a “aşırı açlık”la başladığına dikkat çekiyor.
Tükenmeyen umut
Umut dünyada en son tükenen şeydir.
Gazzeliler için de umut her daim var. 30 binden fazla insanın öldüğü, hemen hemen her aileden uzak ya da yakın kayıpların yaşandığı bir süreçte içtenlikle bir Ramazan ayı karşılaması var.
İslam, selam kökünden geliyor selam ise barış demek. İslam’ın kutsal ayı Ramazan’ın Filistin topraklarına barış ve huzur getirmesi duasıyla…
HABERE YORUM KAT