Sakın siz de ölüsevici olmayasınız?
“Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
- çürüyen diş, dökülen et -,
bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler”.
***
Ölüsevicilik, yani nekrofili bir hastalık.
İnsanlar genellikle onu, ölü bedenden haz duyanların ve cesetle “ilişki kurma” arzusu duyanların hastalığı olarak bilirler.
Ama ölüsevicilik sadece cinsellikle ilgili bir kavram değil.
Sözlükler onu “yaşayan her şeyden nefret etme” olarak tanımlıyor.
Nazım Hikmet’in yukarıdaki şiiri bu ruh halini gayet iyi anlatır.
Ölüsevici hayata, yaşamaya ve yaşatmaya değil, öldürmeye ve çürütmeye eğilimlidir. Çünkü o, insanı yaşarken değil, ancak ölüyken sevebilir.
Böyle bir ruh halinin siyasetteki yansıması uzlaşma değil çatışmadır; barış değil savaştır. Çünkü haz duydukları ölüm orada gizlidir (Doğruya doğru, Alev Alatlı, Viva la Muerte’de bu ruh halini çok iyi resmediyor).
***
“Kürt Açılımı”na gösterilen bazı tepkilere baktığımda da aklıma ölüsevicilik geliyor.
Elbette açılımı eleştiren herkesi bu sınıfa koymuyorum. Ama bazen öyle akıl dışı ve insafsız tepkiler oluyor ki, bu bana siyasetten öte ve çok daha derindeki bir sorunu, ölüseviciliği çağrıştırıyor.
***
Anlamadan, dinlemeden, hatta çözümün yol haritası dahi netleşmeden bağırıp çağırmaya başlayanlar...
Barışın adını duyunca dahi çileden çıkanlar...
Kürt Sorununu çözmek, kanı durdurmak için konuşmaya çalışanların sesini milliyetçi nutuklarla bastırmaya çalışanlar...
Yıllardır ekranlarda çatışma ve ölüm haberlerine dair altyazılar geçerken ses etmeyip, gündelik işlerine devam edip, şimdi isyan edenler...
Bu haberlerin devamını isteyenler...
Ne olur, bir an için kendinize bakın.
“Benim bu hayattaki asli işlevim ne?” diye düşünün.
Sakın siz asli bir tercih yapıp bu dünyada kötülüğü seçmiş olmayasınız.
“Acaba ben kötülüğe hizmet ediyor olabilir miyim?” diye kendinize bir sorun.
“Bu tutumumla on binlerce gencin daha ölmesine ve iki halkın bir daha bir araya gelmemecesine bölünmesine mi hizmet ediyorum?”
Bir düşünün, pek çok insan barıştan söz ederken dahi, sürece zarar vermemek için kelimeleri özenle seçmeye çalışırken, siz nasıl bu kadar “rahat” ve pervasız olabiliyorsunuz?
“Bu açılım ülkeyi bölme planıdır” diye nasıl kestirip atabiliyorsunuz?
***
Bunca genç toprağa verildi bu ülkede, çözüm olmazsa belli ki daha binlercesi toprağa verilecek. Niye toprağı sevdiğiniz kadar o genci de sevemiyorsunuz?
“Aziz milletimiz” adına o gençlerin hayatını aziz tutmuyorsunuz. Ama tek tek hayatlarını önemsemediğiniz o çocuklardan hariç bir “aziz millet” yok!
***
Gelin bir düşünün.
Sakın öfkenizin “vatanseverlik”ten başka bir nedeni olmasın?
Sakın sorununuz sadece ideolojik değil, aynı zamanda ahlaki, felsefi, varoluşsal ve psikolojik olmasın.
Devletçi ve milliyetçi tepkileriniz de bunun bir sonucu olmasın.
Gelin bir test yapın ve kendinize sadece şu soruyu sorun:
Siz gerçekten Mehmetçiğin “şehit” olanını mı seviyorsunuz, yoksa terhis olup, evlenip çoluk çocuğa karışanını mı? Ya dağdaki Kürt gencinin?
Sakın siz bir ölüsevici olmayasınız?..
Bunları kendinize bir sorun ve açılımı sonra değerlendirin.
STAR
YAZIYA YORUM KAT