Sakarya'da Tanzimat Konuşuldu
Sakarya Özgür-Der Şubesi'nde “Tanzimatı Hazırlayan Sebepler ve Etkenler" konulu bir seminer yapıldı.
Sakarya Özgür-Der Şubesinin düzenlemiş olduğu Yakın İçin Yakın Tarih Seminerlerinin ilki olan “Tanzimatı Hazırlayan Sebepler ve Etkenler" konulu seminer dernek salonunda gerçekleştirildi. Araştırmacı Yazar Yusuf Yavuzyılmaz’ın sunduğu seminerde Osmanlı İmparatorluğunu Tanzimata götüren sebep ve etkenlere değinildi. Seminerde Yusuf Yavuzyılmaz’ın vurgu yaptığı hususlar ve seminerin kısa özeti şu şekildedir:
18.yüzyıl sonlarına gelindiğinde Osmanlı imparatorluğunun yüzölçümü yaklaşık 3 milyon kilometrekaredir. Balkanlar(Sırbistan, Bosna, Kosova, Makedonya, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya’nın büyük bir kısmı)bugünkü Türkiye (Anadolu) ve Arap coğrafyasından oluşan(Suriye, Lübnan, İsrail, Irak, Kuveyt, Arabistan, Mısır, Libya, Tunus ve Cezayir) imparatorluğun nüfusu ise kesin bir rakam olmamakla birlikte 15–20 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Toplam nüfusun yüzde on beşi şehirlerde yaşarken kalan kısım ise kırsal kesimlerde yaşamaktadır. Evet, 18.yüzyıl sonlarında Osmanlı imparatorluğunun coğrafi ve demografik fotoğrafı budur.
Tarih okumalarında (yani bu çalışmamızda) pek de alışık olmadığımız bir yolu yani paralel tarih okumalarını deneyeceğiz ve yaşadığımız tarihi incelerken aynı zamanda Batı’da neler oluyordu buna da değineceğiz.
Tanzimat Osmanlı İmparatorluğunun en önemli kırılma noktalarından birisidir. Aslında en sevimsiz dönemidir desek abartmış olmayız. Osmanlı’da yaşanan toplumsal değişimlerin merkezinde hep saray ve ordu olmuştur. Bu hem Türk tarihi ve hem de İslam tarihi açısından önemli bir tesbittir. Bildiğimiz gibi Emevi geleneği ve Türk geleneği devlete dayanır. Bunun sebebi daha doğrusu bunun tarihsel kökleri Cebriye ve Mürcie’ye dayanır. Yani Yöneticilerimizi eleştirmeyelim Muhalefet etmeyelim anlayışı genellikle hakim olan görüş ve anlayıştır.
Bu anlayışın oturmasında etkili olan unsurlardan birisi de Moğol istilalarının oluşturduğu moral bozuklu ve yenilgi psikolojisidir. Moğolların köklü bir kültüre sahip olmadan nasıl bu istilaları gerçekleştirdikleri sorusunun cevabını Osmanlı; Moğolların devlet gücüne merkezi disiplinlerine bağlamış ve buradan o halde bizde devleti güçlendirip disipline etmeliyiz demişlerdir.
Gazali ve İbn-i Cema’nın sistemleştirdiği devlete yönelik bakış açıları da önemlidir. Hatta İbn-i Cema devleti yasadışı yollarla bile olsa ele geçiren meşrudur demiştir. Bu nedenle Osmanlı’da sürekli olarak devletçi bir bakış açısı padişahım çok yaşa anlayışı sonrasında da cumhuriyeti yaşatmak vurgusu hep bu anlayıştan neşet eden yaklaşımlardır.
Batıyla ilk karşılaşmalar 16.yüzyıl sonlarından itibaren başlar. Batı’ya gönderilen elçiler yoluyla Batı hakkında bilgilenme başlar. Yapılan tercümeler genelde Fransa’dan yapılan tercümelerdir. Batılılaşma hareketi saray çevresinde askeriye ve tıp alanlarındadır. Batıdan getirilen öğretmenler yapılmaya çalışılan yenilikler hep ordu alanındadır ve Batılılaşmanın ana kaynağı ordudur. Ordu düzelince her şeyin düzeleceğine inanılır. Daha Kanuni döneminde Koçibey Risalesinde çökme ihtimalinden ulemanın durumundan bahsetmiştir.
Köklü reformlar yapmak kolay değildir. Belli bir riski de içinde barındırır. Birşey yapmak için Kalemiye İlmiye ve Seyfiyeyi ikna etmek gerekir.2.Mahmut Osmanlı‘nın içinde bulunduğu durumu fark etmiştir. Fakat o da ıslahata ordudan başlamayı öngörmüştür. Osmanlı padişahları ulamayı öne almayı onlar üzerinden bir programı hiç düşünmemişlerdir. Zaten Anadolu’ya gelindikten sonra savaşsız geçen bir dönem neredeyse hiç olmamıştır. Bu da orduyu hep önde tutmuş ve ordu her zaman belirleyici bir rol üstlenmiştir.
Tanzimata götüren sebepler içerisinde 3.Selim’in kişiliği de önem taşır. Bu dönemin en ünlü ismi Şair Nedim’dir. Ayrıca Osmanlı aklının çalışma biçimi de ilginçtir. Bu dünya kâfirlerin cenneti müminlerin sürgün yeridir. Dünyadan ne kadar kaçarsan cennete o kadar yaklaşırsın. Osmanlı aklı aynı zamanda geçmişe doğru çalışır. Yaşanan sıkıntılar karşısında ulemanın ilk talebi çözüm anlamında Kanuni dönemine dönelim olmuştur.
Resmi anlamda Batılılaşma 2çMahmut dönemiyle başlar.2.Mahmut 1808 de tahta oturmuştur. Dönüşüm sarayda olmalı fakat sosyal ve kültürel alanda da değişiklikler yapılmalı demiştir. Yeniçerilerin önünü kesmek gerekir fikrini benimsemiştir. O dönemde çok güçlü duruma gelen Ayanlarla tahta geçtiği yıl senedi ittifak anlaşması yapmıştır. İmparatorluk o halde ki kendi valisi olan Kavalalı’dan yardım isteyecek durumdadır. Her yönüyle çürümüş ve önü alınamaz bir çöküş içerisindedir. İşte bu halde Tanzimata gelirken çözüm için yapılan kalkış noktası şudur: Biz artık batılı normlara uygun bir devlet olmak zorundayız.
Her ne kadar olumsuz yönleri olmuş olsa da halkın yönetime temas edebildiği noktalar olan yeniçeriler ve ulema ortadan kaldırılınca olay artık tamamen devlete ait seçkinci bir sınıf tarafından yönlendirilmiştir.
Sonuç olarak Tanzimata gelinirken ortaya çıkan tablo ya da İmparatorluğu Tanzimata iten sebepler etkenler olarak şu maddeleri sayabiliriz:
1-En başından beri aklın sürekli devlet merkezli çalışıyor olması. Emevilerden beri halkın gitgide yönetime daha da yabancılaşması.
2-Pozitivist ve materyalist akımların güç kazanması
3-Askeriyede ve tıpta bu akımların yuvalanmaları
4-Batıdan getirilen eğitim kadrosundan olan etkileşimler
5-Değişimin öncüsü olması gereken ulemanın devre dışı bırakılması
6-Islahata kültürel ve maddi alanlardan başlanacağına askeri alandan başlanması.
7-Rüşvet ihtikâr ve vurgunculuğun yaygınlaşması
8-Sanayinin giderek daha da önem kazanması
9-Osmanlı’nın sömürgeciliğe karşı İslam devletlerini örgütleyememesi
10–3.Selim2in kişiliğinden kaynaklanan zaaf ve zayıflıklar.
11-Ulamanın çözümü geride araması (Kanuni devrine geri dönelim)
Seminer soru-cevap ve katkılar yapıldıktan sonra sona erdi.
Haksöz Haber
HABERE YORUM KAT