Sakarya'da "Ekin Meseli ve Gençliğin Sorumlulukları" Konuşuldu
Sakarya Üniversitesi İslam Düşüncesi Topluluğu, ilk faaliyetini "Ekin Meseli ve Gençliğin Sorumlulukları" başlığı altında Adapazarı Vali Mustafa Büyük Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde gerçekleştirdi.
Moderatörlüğünü topluluk üyelerinden Sena Özen'in yaptığı program, yeni kurulan İslam Düşüncesi Öğrenci Topluluğu hakkında verilen kısa bilgi ve sunumdan sonra söz konuşmacılara verildi.
İlk sözü alan Ali Değirmenci Fetih Sûresi'nin 29. ayetinde bahsi geçen ekin meselini, Kur'an bütünlüğünde ele alarak İslami bir öbeğin gelişim sürecini ve merhale aşamalarını değerlendirmeye tabi tuttu.
Ekin Meseli İslami Bir Yapının Biyografisi Mesabesindedir
Fetih suresi 29. ayetini okuyan ve bu ayette geçen “ekin meseli”nin İslami bir yapının billurlaşmış bir örneğini sunduğunu belirten yazar; merhale bilinci, eğitim, iç dayanışma, topluma yöneliş, sünnetullah, sınanma ve sebat konularında, ayetten hareketle tespitlerde bulundu. Ekin meselinin İslami bir oluşumun "biyografisi" mesabesinde olduğu belirten Ali Değirmenci, hem kişisel hem de kollektif gelişim aşamalarını bu bağlamda değerlendirebileceğimizi söyledi. Toprakla buluşan ekin, öncelikle toprakla cebelleşmekte ve direnerek güçlenmektedir. Bir süre sonra ekin filizini vermeye başladığında ise kalınlaşmaya, ayaklarının üzerinde durmaya, doğrulmaya başlamaktadır. Ekin artık hayatın içinde herkesin danıştığı adeta toplumun lokomotifi haline gelmiştir.
Bizim Dinimiz Genç, Diri ve Zinde Bir Dindir
Hz. Muhammed'in (s) dizinin dibinde kenetlenmiş insanlar, bilinç olarak genç insanlardı. Hz. Erkam'ın evini bir düşünelim. Her yaştan insan genç ve zinde bir bilinçle düşündüler. Bu evde konuşulan, tartışılan ve nasihatleşilen konular Mekke'de gündem oluyor, her geçen gün İslam'a yönelik ilgi artıyordu. Diyebiliriz ki, ekin meseli artık gövde bulmuştur. Hayatın her alanında olan, söz söyleyen ve model inşa eden bir yapı halinde gelmiştir. Mekke'nin en ağır ve zor dönemlerinde gençlerin sorumluluk aldığını belirten Ali Değirmenci, ilk Kur'an neslinden Mus'ab bin Umeyr, Sümeyye, Sa'd bin Ebi Vakkas gibi örneklikleri, Mısır Adeviyye Meyda'nında şahitliği çağımıza taşıyan Esma el Biltaci, Suriye'de direnişin önderliğini ve öğretmenliğini yapan Abdulkadir Salih gibi genç öncüleri Üniversiteli ve İmam Hatipli gençlere örnek olarak göstererek konuşmasını tamamladı.
Sonrasında sözü alan Eğitimci-Yazar Zehra Türkmen, kendimizi nasıl tanımladığımızın çok önemli olduğunu belirterek başladığı konuşmalarına gençliğin dinamik bir güç olduğunu dolayısıyla çağımızın hızla artan sorunlarından olan şahsiyetli kimliğin gençlere ergenlik yaşından itibaren inşa edilmesi gerektiğini söyledi.
Kimliğimize ve Kendimizi Nasıl Tanımladığımıza Dikkat Etmeliyiz
En genel ifadeyle gençlik, psiko-sosyal açıdan, buluğla başlayan ve 25 yaşlarına kadar devam eden bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Moden psikolojinin geçliği nasıl tanımladığına bir baktığımızda; bu dönem bir bunalım çağı olarak değerlendirilmektedir. Psikolojik olarak bu durum sözkonusu olsada abartılı bir takım unsurlarda taşımaktadır. Modern psikoloji tanım konsunda bunalım çağı, sorunlar zamanı, bataklık dönemi görüntüsü vererek gelecek neslin inşası konusunda karamsar bir durum ortaya çıkarmaktadır. Bundan dolayı gençlerimize erken yaşatan itibaren İslami kimliği esas alan alternatif eğitimler geliştirebilmeliyiz. Yani cahiliyeye, zulme ve şirk kültürüne karşı çıkan peygamberlerin tutsak oldukları çevre şartları içinde nasıl bir tutum sergilediklerini etüd etmemiz gerekmektedir.
Tek Başına Ümmet Olma Bilincini Kuşanmalıyız
Muhammed Hamidullah'ın belirttiğine göre ilk vahiy inzal olduğu yıllarda Mekke'de Müslümanların yaş ortalaması oldukça gençti. Bu gençleri atalar dinini takip edenler, ben merkezci yaşayanlar, dehri/materyalist ve hanifler olarak sınıflandırabiliriz. Özellikle hanif dediğimiz bu gençler, Risaletin ilk döneminde İslam ile buluşmuş, Resul ve Resulle beraber olanlar Müzemmil Süresi'nde belirtildiği gibi gecenin belirli vakitlerinde bir araya geliyor hem akaidlerini öğreniyor hem de yaşadıkları sorunları tahlil ediyorlardı.
Peki, Kur'an bize nasıl bir gençlik motifi sunuyor?
Öncelikle Kur'an birey olmayan, şahsiyet sahibi bir gençlikten bahsetmektedir.
Güdülmeyen, istişare eden,
Gündem olmayan, gündem belirleyen,
Sorun değil, sorumluluk sahibi olan,
Taklidi değil, tahkik eden bir gençlik.
Hz. Yusuf kıssasından tertil üzere okunduğunda gençliğe yönelik birçok mesajın çıkarılabileceğini belirten Zehra Türkmen, sözlerine gençlerin özgüven sorununa değinerek devam etti. Bu noktada imaj oluşturmak için diğer islami yapıları bir basamak olarak değil, Hz. İbrahim (s) gibi gerekirse hakikati tek başına taşıyabilme erdemi ve bilincini kuşanabilmeliyiz.
Son olarak gençliğin okuma problemine değinen yazar, ne yazık ki Kur’an’ın ilk emri olan oku eylemi yaşadığımız toplumda belki de en az anlaşılan ve en az rağbet gören bir eylem olduğunu belirtti. Yapılan araştırmalar sonucunda teknoloji ve sanal ortamdaki sosyal ağların da gücünün artmasıyla, neredeyse her geçen yıl okuma oranını giderek azaldığını görmekteyiz. Biz Kur'an neslini inşa etmekle sorumlu kılanan müslümanlar, okuma kültürümüzü geliştirmeli ve fikir alış-verişlerinde bulunmayız. Zira okuyan insan bilmediğinin farkına varır. Bilmediğinin farkına varan insan ise; kendini geliştirme adına eylem ortaya koyar. Okuyan insan kendini ve yaşadığı toplumu iyi tanıyan ve iyi analiz eden insandır. Böyle bir kişi olgu ve olayları çabuk kavrar. Hayatı farklı açılardan değerlendirebilme kapasitesi gelişir ve zenginleşir.
Zehra Türkmen sözlerini burada tamamlandıktan sonra, İslam Düşüncesi Topluluğu'nun müzik grubu olan Grup Menar sahneyi aldı ve ezgilerini seslendirdi. Samimi bir ortamda söylenen ezgilerin ardından program sona erdi.
HABERE YORUM KAT