Sahibinin Sesi Kalemlerin Yazdıklarının Toplumda Bir Karşılığı Yok!
Sosyal mediada trollerin yazıp çizdikleri halkta itibar görmüyor, aksine öfke topluyor. O mediadaki “sahibinin sesi” kalemlerin yazdıklarının da toplumda bir karşılığı yok. Media diplerde sürünüyor, hatta dibi eşelemeye devam ediyor.
Abdurrahman Dilipak, Yeni Akit gazetesinde yayınlanan “Bu işin sosyo psikolojik maliyeti” başlıklı yazısında 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarını yorumluyor:
Toplum çok gerildi. Aileler kendi içlerinde tartışmaya başladılar. Sen ben tartışması ülkeye zarar vermeye başladı.
Yolsuzluk olmuş mudur? Olmuştur.. Her zaman, her yerde, her seçimde olur böyle şeyler. Şeytanın karışmadığı bir iş olmaz. Gider, Kâbe imamını bile yanına çeker.
Tamam da, bu haltları hep ötekiler mi yer! Yo, her kesimden birileri bu işi yapabilirler. Kim hile yapıyorsa onun üzerine gidilsin.
Biri çok, biri az yapmıştır da olabilir, ama bu az yolsuzluk yapanın daha namuslu olduğunu göstermez her zaman, oradaki namuslu, akıllı, zeki, ya da kurnaz birileri birilerinin bu haltı yemesine izin vermez, onun için de çok fazla hile yapılmamış olur.
Bazı sandıklarda daha fazla hile yapıldı ise, bakmak gerek, orada daha çok kimin oyları çalınmış. O oylar çalınır, kaydırılır, eksik kayda geçerken, şimdi şikayetçi olanlar neredeymiş, ne yapıyorlarmış, neden bu işin farkına varmamışlar.
Öyle anlaşılıyor ki, bu işin içinde bir tezgah var. Tezgahı kuranlar da sadece CHP’liler değildir, olamaz. Onlar da vardır, ama HDP ya da İyi Partililer sütten çıkmış ak kaşık mı? Bazı MHP’liler fırsat bulsalar yapmazlar mı idi! Peki ya AK Partililer! AK Parti içindeki kripto FETÖ’cülerin, parti içindeki AKP’lilerin, bu tezgahta, karşı takımla işbirliği yapmadığından emin misiniz!
Bana “bu işte böyle biri yok” demeyin! Adaylarınız da vardı. Peki şimdi ne diyeceksiniz. Bu kirli oyunu sonuna kadar gidip, deşifre edecekseniz, içinizde hâlâ muteber konumda olan, hatta seçilmişler arasındaki birileri de olacaktır, onları ne yapacaksınız. Onlar orada durdukça da başınızdan bu belalar eksik olmayacak.
Bu uyarıları dün de yaptım. Bugün de yapıyorum.
Eskiden bu işler bir “dava” şuuru ile yapılırdı. Şimdi parti içindeki klikler, paralı elemanları üzerinden örgütlenmeye çalışılıyor. Sonunda parayı veren düdüğü çalıyor. Para babaları da belli. Kaz gelecek yerden tavuk esirgemiyorlar. Onlar da muteber adam oluyor. Kağıt üzerinde her şey mükemmel. İtiraz eleştiri asla kabul edilmiyor. O zaman da sonuç böyle oluyor.
Bakalım bu işin sonu nereye varacak. İnşallah bizimkiler “Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmazlar”!!!
İnşallah bu işin sosyo psikolojik maliyetini de hesaba katıyorlardır. İnşallah aşk ve öfke girdabına dalmamış bir psikoloğa akıl danışırlar; bu gidişatın önlerine koyacağı faturayı da, ona göre bir dil kullanırlar.
Bu sonuçtan oy hırsızlarının suçu var da, sandıklarına sahip çıkamayanların sorumluluğu yok mu?
AK Parti cephesindeki dağınıklık bana göre hâlâ devam ediyor. Açıklamalar konusunda, ne söyledikleri kadar, söylediklerinin toplumda nasıl anlaşıldığının ve yorumlandığının da hesabını yapsalar keşke. Belki daha az ve daha net konuşurlar.
Sosyal mediada trollerin yazıp çizdikleri halkta itibar görmüyor, aksine öfke topluyor. O mediadaki “sahibinin sesi” kalemlerin yazdıklarının da toplumda bir karşılığı yok. Media diplerde sürünüyor, hatta dibi eşelemeye devam ediyor. O kesimden bile yükselen bazı eleştiriler var. “Sonuçlar neden böyle oldu?”, “Nerede yanlış yaptık” diye yazılan yazılarda bu kaybın sebebleri üzerinde üretilen sorulara verilen bir cevap var mı?
Daha önce açık ara kazanılan seçimlerde neden şimdi küsuratlar üzerinden hesaplar yapılmaya başladı. Sadece sonuç değil, sonuca giden yolda yapılan yanlışlar ve kaybedilen oylar neden gündem olmuyor!?
Neden adaylar üzerinde durmuyorsunuz! “Oldu bir kere” demek yeterli mi! Bir kere değil, kaç kere.
Dün eleştirenlerin eleştirilerine kulak verilmeliydi. Aksine öfkeli tepkiler verildi. Bugün de aynı çevreler, sesleri çıkmasa da öfkeli bir şekilde sonucun sebebini başka yerde arıyorlar.
Bakın söylüyorum. Bunun faturasını CHP’ye yıktıktan sonra yarın öbür gün, kendi aralarında bu sonucun faturasını içeriden birine çıkarmak için bir “günah keçisi” arayacaklar. Bu işler hep böyledir. Asıl bu sonuçtan sorumlu olanlar bir şekilde kendilerini aklamaya çalışacaklar. CHP’yi suçlamak yetmez. Kesmez! Bu işlerde sorumluluğu olan zayıf birini bulup, bütün sorumluluğu ona yıkacaklardır. Bu işler böyle olur. Ama bu kadar uzun süre tartışa tartışa cılkı çıkarılan bir konuda bir tane “günah keçisi” yetmez.
Bu sonucun faturasını sadece CHP’ye çıkarmak, bu saatten sonra, gerçek olsa bile inandırıcı olmayacaktır. Kaldı ki, tek gerçek de bu olamaz. CHP’yi bir kibrit çöpü gibi gözünüze iyiye yaklaştırarak, karşıdaki orman gibi duran, bu sonuçta kusuru bulunan sorumlular kalabalığını görmezden gelemezsiniz.
Böyle yaparsanız sadece kendinizi kandırırsınız. Bu işler bu hale 31 Mart’ta başlayıp, 1 Nisan’da gelmedi. Öncesine ve sonrasına da bakmak gerek.
Bugün toplumdaki kaygıyı oluşturan şuuraltını, biriken rahatsızlıkları da hesaba katmak gerek. Olayları tek bir sebebe bağlamak çok ucuz bir kolaycılık olur. Bugün bu sorunu bir şekilde çözmek, eğer buzdağının su altındaki kısmını görmezden gelmeye sebeb olacaksa; bu durum, krizi erteler ve beraberinde daha büyük bir yıkım getirir.
Sorun çözülüyormuş gibi yapılırken, bunun sosyo politik, psiko sosyal maliyetini de hesaba katmak gerek. Gerçeklerin üstünü örterek çözüm üretemezsiniz. Kol kırılır yen içinde kalırsa, o kol ya kangren olur ya da çolak kalırsınız! Yöneticiler halka bu süreçteki söz ve hareketleri ile kötü bir örnek oldular. Bunun ahlaki ve sosyal bir maliyeti olacak. Hatta olmaya başladı bile.
Bu sonucun önümüze koyduğu gündem sadece sandıktaki oy hırsızlığından ibaret değil. Ve mevcut kazananlar da dahil, bundan sonra mazbatasını alacak olanları da çok zor bir süreç bekliyor.
Ne AK Parti, ne MHP, ne CHP, ne HDP, ne de İyi Parti boş durmayacak. FETÖ, PKK, BÇG’liler boş durmayacaklar. Böyle giderse, siyaset “dua ile istenen bir bela”ya dönüşecek.
Daha ilk günden, dürüst bir şekilde, hak ederek kazananlar için şöyle demiştim: Kazanırsanız Allah’ın millete hizmet için size verdiği bu fırsat sebebi ile şükür secdesi yapın. Eğer kaybederseniz, iki kere şükür secdesine kapanın, böyle bir zamanda, böyle ağır bir vebalden, “İçimizdeki beyinsizlerin” tasallutundan kurtardığı için!
Biz hayırlısını isteyelim. İstişare ve şûra yapalım. Sabredenlerden, şükredenlerden, haksızlıklara karşı direnenlerden olalım inşallah. Selâm ve dua ile..
HABERE YORUM KAT