Sahibi Olmayan ‘Zafer’ Aslında Neye İşaret Eder?
Hepimizin bildiği bir fıkradır. Nasreddin Hoca akşam evine davet ettiği misafirler için kasaptan eve iki kilo ciğer göndertir. Ama Hoca’nın hanımı akşamı bekleyemez ve komşu kadınlarla birlikte bir güzel pişirip ciğeri yerler. Hoca akşam üzeri gelir eve. Akşam misafirlerinin geleceğini ve ciğeri pişirmesini söyler hanımına. Hanımı telaşlanır ve korku içerisinde evde ciğer olmadığını söyler. Hocanın o meşhur öfkesi birden tavan yapar: Hanım hanım, iki kilo ciğer göndertmiştim kasaptan. Ne demek yok! Hanımı korkudan titrerken birden gözleri sobanın yanında, postun üstüne serilmiş evin kedisini gözüne kestirir. Hanım parlak fikirden cesaretle ama Hoca’dan da korkarak: “Hocam, ciğeri kedi yedi!” der. Kime söylüyor; zekâsıyla ve hazırcevaplığıyla meşhur Hoca’ya söylüyor. Hoca hiç sinirlenmeden “Getir bakalım şu kilerdeki teraziyi der.” Hanımı Hoca’yı ikna ettiğini düşünerek sevinç içerisinde yaşından umulmadık bir çeviklikle, bir koşu teraziyi kapıp getirir.
Hoca, soba sıcaklığının etkisiyle mayışmış olan kediyi alır, usulca teraziye koyar. Bakar ki, kedi iki kilo çeker. Yavaş yavaş etekleri tutuşmaya başlamış olan hanımıyla göz göze gelir ve der ki: “Hanım, et buradaysa peki, kedi nerede?” Hanımın korkudan beti benzi atmıştır ama Hoca devam eder: “Kedi buradaysa et nerede?”
Desteklemiyor musunuz?
Şimdi siyasal atmosferin bu kadar yoğun ve gergin olduğu bir zamanda bu fıkrayı niye anlattık? Seçimlerden sonra özellikle HDP’ye bazı dindar, muhafazakâr ve İslami kişi ve çevrelerin de oy verdiği şeklinde yaygın bir kanaat hatta veri mevcut. Özellikle HDP lideri Selahattin Demirtaş’ın da seçimden sonra teşekkür faslında bazı grupların ismini zikretmesi de bu düşünceyi doğrular nitelikte. Gerçi seçim sonuçları ve teşekkür faslından önce de gerek PKK-HDP’nin oluşturduğu platformlarda yer alarak gerekse de siyasal-sosyal temel meselelerde PKK-HDP çizgisinin yanında durarak ve onların söylemleriyle AK Parti eleştirisi yaparak çok daha önceden bu izlenimin oluşmasına yol açmışlardı.
Ama her ne hikmetse seçimlerden sonra yaptığı işi sahiplenemiyorlar? Bunda PKK-HDP çizgisinin İslam’a olan düşmanlığı bilinmesine rağmen desteklenmesinin izahının mümkün olmamasının payı var mıdır bilinmez. Ne yazık ki Türkiye siyasal kültürünün ahlaki açıdan düşüklüğünün tipik bir yansıması olarak AK Parti iktidarının nimetlerinden, kadro ve istihdam politikalarından, ihale ve akçeli ilişkilerinden sonuna kadar yararlananlar bir bakıyorsunuz ki, herkesten önce AK Parti eleştirisi yaparlar. Fakat bu sefer seçimlerde alınan sonuçlardan dolayı galiba korku havası sardı ki, HDP’ye oy verdiği söylenen çevreler tarafından “Biz oy vermedik!” diye yalanlama üstüne yalanlama geliyor. Hiç kimse AK Parti’nin beklediği oyu alamamasının müsebbibi olarak görünmek istemiyor.
HDP’nin açıktan sahiplenilmemesi her şeye rağmen güzel bir durum. Bu kadar müfsid, yalancı ve varoluşunu İslam’a düşmanlık temelinde kuran bir çizgi ile isimlerinin anılmasına itiraz etmek birçok açıdan olumlu görülebilir. Lakin öte tarafta kedi ile etin problemi de orta yerde duruyor. Ya da herkesin üç yüz bilmem kaç defa izlediği Züğürt Ağa filmindeki muhtarlık seçimini ne yapacağız? Ağanın da aday olduğu seçimde kendisine sadece bir oy çıkar ama herkes kendisinin verdiğini iddia eder.
Umulur ki, bir olay bin nasihatten evla olsun! PKK’nın oluşturmuş olduğu hegemonyanın etkisiyle izzet ve şerefi İslam düşmanlarının yanında arayanlar yaptıkları yanlışın farkına varmış olsunlar. Ama Müslümanların siyasal-sosyal olayları tahlil etme, tavır alma konusundaki zayıflıkları göz önüne getirildiğinde bu durumun çok da kolay olmadığı görülüyor. Bu haliyle daha çok fıkraya konu olunacak gibi.
Yeni Özgür Kürdistan’a Merhaba
Seçim sonuçlarının Kürdistan’a yansıması HDP’nin Kemalist sembol ve aktörlerle düzenlediği zafer törenlerinden ibaret değil ne yazık ki. İlk icraat olarak Hüda-Par üyesi ve İslami hizmetleriyle maruf Yeni İhya Der’in başkanı da olan Aytaç Baran Diyarbakır’da kendi mahallesinde kurulan bir pusuyla katledildi. Aytaç Baran pek çok hizmetinin yanı sıra PKK/HDP’liler tarafından katledilen Yasin Börü’nün de hocası aynı zamanda. Hayatını ilme vakfetmiş, hayır sahibi mümin bir insandı Aytaç Baran.
Aytaç Baran’ı ve çevresini kim defalarca ve ısrarla tehdit ediyordu? Diyarbakır başta olmak üzere PKK’lı olmayan Müslüman Kürtleri Kürdistan’ı terk etmeye kim zorluyordu? PKK ve HDP’nin her zaman olduğu gibi bu katliamı da reddetmeleri, suçu karanlık ellere, provokasyon isteyen mahfillere isnat etmesinde şaşılacak bir şey yok. PKK ve HDP’yle birlikte TÜSİAD medyasından BBC’ye kadar bu operasyonun ortakları olduğu da sır değil. Onların istediği Kürdistan Batı’yı kıble edinmiş, İslam’dan arındırılmış, seküler-ulus Kürdistan’dır çünkü.
YAZIYA YORUM KAT