1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Sağlıklı İnsan Olmayı Hedeflemek
Sağlıklı İnsan Olmayı Hedeflemek

Sağlıklı İnsan Olmayı Hedeflemek

Koronavirüs salgınının tüm dünyayı etkilemesinden sonra gelecek kaygılarımızın, planlarımızın değişmeye başlamasını yorumlayan Yaşar Süngü, sağlıklı olma hedefinin artık en büyük plan olduğunun altını çiziyor.

29 Mart 2020 Pazar 19:00A+A-

Yeni Şafak / Yaşar Süngü

Öncelikler Listesi

Salgından önce herkesin kendine göre bir öncelikler listesi vardı… İçinde kariyer, ev, araba, tatil ve bol kazançlı işler olan.

Koronavirüs salgını listeyi sıfırladı:

O önceliklerin hiçbir önemi yok artık.

Şimdi herkesin tek önceliği sağlık.

Osmanlı’nın en kudretli döneminin padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman’ın hastalık anında söylediği;

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi.

Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi.”

Yani “Halkın gözünde devlet (iktidar) gibi değerli bir şey yok.

Hâlbuki şu dünyada bir nefes sıhhat gibi devlet (güç) olamaz” dediği yere geldik.

*

Ne şirketler ne devletler ne de insanoğlu yaşadığı zaman süresince kendini hiç bu kadar aciz hissetmemiştir herhalde.

Korkunun insan ayrımı yapmadan dünyayı sardığı başka bir zaman dilimi yoktur herhalde.

Bir sonraki günün nasıl geçeceği konusunda kimsenin bir fikri yok.

Şirketler için devletler için insanlar için uzun emeller, planlı hedefler altüst.

Kimse önünü görmüyor.

Bu virüs, tahmin edilenin çok üstünde ölümlere de neden olabilir.

Çok kısa bir süre sonra kendiliğinden de yok olabilir.

*

Bu virüs zengin-fakir ayrımı da yapmıyor, herkese eşit mesafede ya da herkes hedefinde.

Sokaktaki simitçinin de işi bozuldu, sanayideki tamircinin de, dünyaya hizmet ve mal üreten sanayicinin de.

Hırsızlar ve dilenciler bile siftahsız kaldı.

Büyük şirket-küçük şirket ayrımı da yok, büyük devlet-küçük devlet ayrımı da.

Gözle görülmeyen ve nasıl yayıldığı belli olmayan bir virüs alıştığımız bütün ezberleri bozdu.

Adı koronavirüs- Yani kovid-19.

Teknoloji asrında uzmanların bütün bilgilerini sıfırlayan virüse karşı önerilen tek önlem: Ellerini yıka, evde kal.

Tedbirimizi alıp bekleyeceğiz salgının bitmesini… Ancak korkuya esir olmadan.

*

Hayatımızı bilinçli zihnimizden çok bilinçaltı zihnimiz yönlendiriyor diyor uzmanlar.

Zihnimiz yüzde 10 bilinç, yüzde 90 bilinçaltımızdan oluşuyormuş.

Yapılan araştırmalar bilinçaltı zihnin, bilinçli zihinden 30 bin kat daha güçlü olduğu gerçeğini ortaya çıkarmış.

Hastalıklarımızın kaynağının sadece beden olmadığı, duygusal çatışmaların bedenimizi hasta ettiği artık bilinen bir gerçek.

Bedenimiz değil bilinçaltımız bizi hasta ediyor diyorlar.

Korkuya kapıldığınızda kalbinizin ritmi bozuluyor.

Akciğerleriniz sağlıklı çalışmıyor.

Kalbin ve akciğerlerin düzensiz çalışması diğer organların da işleyişini etkiliyor.

Yorgunluk, halsizlik, isteksizlik, çarpıntı, sırt ve boyun ağrıları, egzama gibi rahatsızlıklar; en çok korku, endişe, öfke, güvensizlik duyduğumuz zamanlarda artıyormuş.

*

Korku ve paniğin insanı ne kadar etkilediğine ilginç bir hikâye anlatılır;

1950’li yıllarda bir İngiliz şilebi Portekiz’den aldığı Madura şaraplarını İskoçya’ya götürür.

Limanda yükünü boşalttıktan sonra, şilepte çalışan denizcilerden biri malın kalıp kalmadığını denetlemek üzere soğuk hava deposuna girer.

Onun içerde olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışardan kapatır.

Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini.

Boş şilep Portekiz’e doğru yola çıkar.

Mahsur denizci, depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur.

Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağının bilincindedir. Kapıyı açamayan çakısıyla, çelik duvarlara kendisini bekleyen ölüm sürecini yazmaya, daha doğrusu duvara kazımaya başlar.

Günbegün, adeta soğuğun vücuduna önce uyuşturucu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini, el ve ayaklarının nasıl duyarsızlaştığını, donan burnunu ve buz gibi havanın dayanılmaz yakıcılığını anlatır.

Şilep Lizbon’a demir attığında, soğuk hava deposunun kapısını açan kaptan, zavallı denizcinin cesediyle karşılaşır.

Duvarlara kazıdığı acı sonunu okur ve hayretten donakalır.

Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19’dur.

İskoçya’ya götürdükleri Madura şarapları 18 derecede taşınmayı gerektirmiş, şilep yükünü boşalttıktan sonra soğutma sistemi zaten kapatılmış olup, kendi haline bırakılan deponun sıcaklığı bir derece de yükselmiştir.

Yani biçare denizci donarak ölmemiş, donduğunu sandığı (ya da donacağına inandığı) için ölmüştür.

*

Ne diyordu Mehmet Akif, İstiklal Marşı’mızda; Korkma.

Sadece iyi beslenmekle, bedeni doyurmakla sağlıklı hayvan olmaktan öteye gidemezsin.

Bizim sağlıklı insan olmayı hedeflememiz gerekiyor.

O da beyinden ve gönülden başlıyor.

HABERE YORUM KAT