Sadr: "Irak'ın Kaderi Sadece Iraklılarca Belirlenmeli"
Levent Baştürk; The Independent Gazetesinde Patrick Cockburn’un Mukteda El Sadr'la yaptığı röportajı değerlendirdi ve El Sadr'ın portresini yazdı.
Levent Baştürk - Dünya Bülteni
Iraklı Şii lider son on yıldır ilk defa bir Batılı gazetecinin sorularını cevaplandırdı. İngiliz The Independent gazetesinden, "Mukteda El Sadr: Şii Uyanışı ve Irak’ın Geleceği” adlı kitabın yazarı Patrick Cockburn’a konuşan El Sadr, Şii-Sünni düşmanlığının bağımsız ve bütünlük içinde bir ülke olarak Irak’ın geleceğini tehdit ettiğini söyledi. Irak’ın güçlü siyasi figürlerinden olan El Sadr, böyle devam ederse, Irak halkı ve hükümetinin çözüleceğini ve dış güçlerin ülkeyi kontrol etmesinin kolaylaşacağını söyledi.
Necef şehrinde verdiği röportajda Irak’ın kısa vadede karşı karşıya olduğu ihtimaller hakkında oldukça karamsar bir tablo çizen El Sadr, ülkenin yakın geleceğini karanlık gördüğünü belirtti. Sekteryanizmin sokağa inmesinden çok endişelendiğini ifade eden El Sadr, halk arasında yayılması durumunda artık önüne geçmenin imkansız olacağına vurgu yaptı. Bu arada, sekteryanizme karşı durması nedeniyle kendisini takip edenlerin bir kısmının desteğini yitirdiğini dile getirdi.
İşgal sonrası dönemde iki toplum arasında çıkan çatışmalarda, kendi grubunun iradi olarak yer almadığına değinen El Sadr, Mehdi Ordusu’na sızanların işlediği cinayetler nedeniyle kendileri hakkında yanlış kanaat oluştuğunu belirtti. Kendi grubundan insanların Sünnilerin öldürülmesine bulaşması halinde ilk kınayan kişinin kendisi olacağını ekledi.
Mehdi Ordusu’nun bugünkü statüsünün ne olduğu sorusuna karşılık olarak El Sadr “Hala ayakta; ama işgal sona erdiği için faaliyetleri askıya alınmış durumda. Eğer işgal geri dönerse, Mehdi Ordusu da geri dönecektir” dedi.
İlişkisinin iyi olmadığı Başbakan Nuri El Maliki’ye yönelik eleştirel tavrını sürdüren El Sadr, “Irak’ta olan her şeyin tek sorumlusu o olmayabilir; ama şu an ülkeyi yönetmekte olan kişi o” dedi ve gelecek seçimlerde onun tekrar aday olmasını istemediğini ve bunu ummadığını da sözlerine ekledi. Geçmişte kendisinin ve diğer Iraklı liderlerin Maliki’yi uzaklaştırmak için gayret gösterdiklerini; fakat onun ABD ve İran desteği ile ayakta kalmayı başardığını iddia etti. Bu konuda Sadr sözlerine şöyle devam etti: “Asıl şaşırtıcı olan, İran ve ABD’nin aynı isim üzerinde karar vermiş olmaları. … Maliki’nin hala güçlü olmasının nedeni ABD, İngiltere ve de İran tarafından desteklenmesidir.”
El Sadr, röportajda özellikle hükümetin Sünni azınlığa karşı tutumunu, onların marjinalleştirilmesini ve taleplerinin görmezden gelinmesini eleştirdi. Ayrıca şu anki Irak hükümetinin geçen yılın Aralık ayında protestolar düzenlemeye başlamış olan Sünnileri yatıştırma şansını yitirdiği iddiasında bulundu ve Sünniler için daha fazla sivil hakların tanınması ve zulme son verilmesi çağrısında bulundu.
“Benim kanaatim, göstericilerin Şii hükümetin taleplerini karşılamada başarısız olduklarını düşündüğü bir ortamda Sünnilerin taleplerinin karşılanması için artık geç kalınmış olduğudur” diyen El Sadr, Şii çoğunluğun El Kaide tarafından kendilerine yöneltilmiş kanlı eylemleri Sünniler tarafından yapılmış bir saldırı olarak anlamamaları gerektiğini söyledi ve bu saldırıların dış güçlerin yönlendirdiği aşırılıkçıların işi olduğunu belirtti.
Sadr’a göre, Irak’ta problem Iraklıların yarım yüzyıldır süre giden bir şiddet döngüsü nedeniyle bir travma içinde olmalarından kaynaklanmakta: Saddam, işgal, bir savaşın ardından bir başka savaşın gelmesi, Körfez Savaşları, işgal savaşı ve direniş; bütün bunlar Irak halkının psikolojisinde derin izler bıraktı. Iraklıların bir sorunu çözüme kavuşturmak için başka bir sorunu ortaya çıkarma hatası içinde olduklarından şikayet eden Sadr, Saddam’ı devirmek için ABD’nin devreye sokulmasının bu defa Irak halkının Amerikan işgali sorunu ile karşı karşıya kalmasını beraberinde getirdiğine değindi.
Iraklıların başkalarından medet ummak yerine milli birlik, sekteryanizmin reddedilmesi, açık fikirlilik ve her türlü aşırılıkçılığa karşı olmaya ihtiyaçları olduğuna vurgu yapan El Sadr, ana tema olarak kendi çıkarları hakkında kendi kararını veren bağımsız Irak’ın güçlendirilmesi zaruretinin altını çizdi.
ABD ve Britanya müdahalesi kadar İran’ın müdahalesine de karşı olduğunu ifade eden Sadr, “Irak halkının çıkarlarına uygun da olsa, karşı da olsa her türlü yabancı müdahalenin karşısındayız; Iraklıların kaderine Iraklılarca karar verilmelidir” dedi.
Mevcut Irak hükümetini halka hizmet etmek yerine pastadan pay alma derdinde olmakla suçlayan El Sadr, Kürt Bölgesel Yönetimi yetkililerinin etnik kimliklerini ve üzerinde hüküm sürdükleri bölgeyi sevdiklerini ve Maliki’nin onları daha fazla marjinalleştirme gayretinde ısrar etmesi halinde bağımsızlıklarını ilan edebileceklerini ifade etti.
MUKTEDA EL SADR KİMDİR?
1973’te Irak’ta doğan Mukteda ElSadr, Şii dini lider Muhammed Sadık ElSadr’ın oğludur. Mukteda’nın babası, Batı felsefesi ile aşina meşhur din adamı ve düşünür Ayetullah Muhammed Bakır ElSadr’ın yeğenidir. Bakır El Sadr, Irak Şiileri arasında 20. yüzyılın etkin isimlerinden olup 1958’de Şii Dava Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Bakır ElSadr’ın Saddam Hüseyin tarafından 1980’de idam edilmesinin ardından Mukteda’nın babası Ayetullah Muhammed Sadık El Sadr ruhani liderliği üstlendi. Ancak 1999’da Muhammed Sadık da iki oğluyla birlikte Saddam’ın Baas rejimi tarafından öldürüldü. Yerine en küçük oğlu Mukteda El Sadr geçti. Mukteda ElSadr, henüz 30 yaşında olmasına ve Ayetullah unvanına sahip olmamasına karşın geniş kitlelere ulaşmada başarılı olabildi. Sadr, özellikle Irak’ın işgali sonrasında ABD karşıtlığı ile daha geniş kitlelerce tanındı ve ülkenin en etkin figürlerinden biri haline geldi.
İşgal sonrası oluşturulan Sadr Hareketi dini-sosyal bir halk hareketidir. Dini öğretiler ve geleneksel pratikleri birleştiren bir sosyal düzen kurmayı hedefledi. ABD işgalinin ilk dönemlerinde Sadr’ın takipçileri yoksul Şii halkın yaşadığı banliyölerde halkın yiyecek ihtiyacını ve sağlık hizmetini karşılamaya çalıştı. Bağdat’ın banliyölerinde yaşayan iki milyondan fazla yoksul Şii, Sadr öncülüğünde kendi belediyelerini, sağlık ve sosyal hizmetlerini kurarak, Saddam Şehri adındaki bu bölgeye Sadr Şehri adını verdi. Sadr, Amerikan karşıtı söylemini Cuma namazlarında verdiği vaazlarda da sürdürmüş ve halkı ABD işgaline karşı direnişe çağırmıştır.
Mehdi Ordusu
Bu doğrultuda Sadr, 2003 yılında 500-1000 kadar eğitimli asker ve 5000-6000 civarında gönüllünün katılımıyla Mehdi Ordusu adı altında askeri bir birim kurdu ve kendisine bağlı bu güçlerle ABD askerlerine karşı savaştı. Sadr’a bağlı bir ordunun Amerikan askerleriyle çatışması, Sadr’ın prestijini artırdı ve Sadr Hareketi’ni yabancı işgaline karşı direnişin sembollerinden biri haline getirdi. Ayetullah Ali Sistani’nin arabuluculuğu ile 2004’te sağlanan ateşkesin bozulmasının ardından 2006 ve 2007’de tekrar şiddetlenen mezhep savaşında Sadr’ın kurduğu Mehdi Ordusu, Sünni Araplara yönelik şiddet kullanmakla suçlanmıştı. Ancak yukarıdaki röportajda görüleceği gibi, Sadr, son zamanlarda bu eylemlerden gruba sızan kişilerin sorumlu olduklarını ısrarla belirtmektedir.
2007’de ABD Başkanı Bush Irak’taki askeri birliklerin sayısını artırma emri verdiğinde Sadr Irak’tan ayrılarak İran’a yerleşti ve Ayetullah olabilmek için Kum şehrinde dini eğitimine devam etti. Sadr, İran’da olduğu dönemde dahi Irak’taki yoksul Şii kitleler üzerindeki etkisini korudu. 2008’de tırmanan şiddet ortamında Mehdi Ordusu’nun silah bırakmaması üzerine Başbakan Maliki sert tavır takındı. İran’ın ateşkes için devreye girmesiyle birlikte Sadr, Mehdi Ordusunun operasyonlarını sonlandırması kararı aldı. Sadr ayrıca, Mehdi Ordusu’nun özel savaşçı bir birliği barındırmaya devam etmekle birlikte sosyal ve kültürel bir organizasyona dönüştüğünü açıkladı.
Irak Siyasetinin bir aktörü olarak Sadr Hareketi
Dini ve sosyal bir oluşum olarak ortaya çıkan Sadr Hareketi, Irak siyasetinde de önemli bir yere sahip. 2005 genel seçimlerine Şii rakipleri olan Irak İslam Yüksek Konseyi ve Dava Partisi’nin Birleşik Irak Koalisyonuna katılan Sadr Partisi, 275 sandalyeli mecliste tek başına 32 sandalye kazandı. Sadr, seçimlerden ilk parti olarak çıkan Birleşik Irak Koalisyonunda hükümet için müzakereler devam ederken, Dava Partisi’nden Nuri Maliki’nin başbakan olarak atanmasında etkili oldu. Başlangıçta Maliki’nin koalisyon hükümetinde yer alan Sadr Partisi, Temmuz 2007’de koalisyondan çekildi ve muhalefet safına geçti.
2009 yerel seçimlerinde Maliki’nin ardından ikinci parti olarak çıkan Sadr, bu başarının ardından 2010 genel seçimlerinde dahil olduğu Irak Ulusal Birliği’ne 40 sandalye kazandırdı. Sadr, 2007’de ayrıldığı Irak’a Ocak 2011’de, ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesine birkaç hafta kala döndü. Bağdat ve Washington arasında Irak’taki ABD misyonunun uzatılmasına ilişkin müzakerelerin devam ettiği bu dönemde Sadr, çekilme olmadığı takdirde Mehdi Ordusunun tekrar faaliyete başlayacağı tehdidinde bulundu.
Son dönemde Irak Kürt yönetimi ve merkezi yönetimi arasında arabuluculuk çalışmaları ile gündeme gelen Mukteda El Sadr, Irak’ın birlik ve beraberliğini savunmaktadır. Ayrıca yukarıdaki röportajda da görüleceği gibi, Maliki hükümetini sekteryanizmin önüne geçmekte başarısız kalmakla suçlamaktadır.
HABERE YORUM KAT