Sadece Rabbimize ibadet eder, taptıklarınıza tapmayız!
Tevhidin temeli Allah’ı birlemek, O’ndan başka Rab, İlah, Hâlik ve Hakim tanımamaktır. Allah’a iman ise ancak tağutları reddetmekle birlikte gerçekleşir. Kitabullah’ta bu gerçek şöyle ifade edilir: “… Artık kim tağutu inkâr edip Allah’a iman ederse, muhakkak ki o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır…” (Bakara, 256)
Yaşadığımız toplum her ne kadar kahir ekseriyetiyle Allah’a iman iddiasında bulunmakla beraber ne yazık ki şirkle iç içe bir yapıya sahiptir. Bu çelişkiyi idrak edip, bundan kurtulma, arınma gayretleri ise bilhassa kamusal alanda icra edilen ve şirk olgusunu çeşitli biçimler ve araçlarla kurumsallaştırıp, yaygınlaştırmaya yönelik sistematik çabalarla boşa çıkartılmaya çalışılmaktadır.
Kemalist Tapınma Kültürü ve Ayin Dayatması
Gerek günlük hayatta, gerekse de resmi düzlemde dini referanslara, sembollere ve mensubiyet iddiasına bolca yer verilmekle birlikte bilhassa kamusal alanda İslam’ın tek belirleyici konumda olmadığı açıktır. Bilakis resmi ideolojiye dinsel bir işlev yüklenmesinin neticesi olarak ulusal planda inanç ve ibadet düzeyinde eklektik bir görüntü öne çıkmaktadır. Bu noktada resmi ideolojik kimliğiyle Kemalizm pratikte bu ülkenin akidevi/ideolojik, yani dini kimliğini teşkil ederken, ilahlaştırma olgusu da Mustafa Kemal’in şahsı, imgesi, kültü üzerinden gerçekleşir.
Neredeyse her türlü toplumsal faaliyette, kamusaldan özele her alanda, her yerde bu ülkede yaşayan herkesten Mustafa Kemal’in şahsını, ideolojisini, rehberliğini içten bir bağlılıkla benimsemesi istenir. Çeşitli vesilelerle tertiplenen törenlerde, kutlamalarda adının ve mirasının yüceltmesi; ona karşı hiç bitmeyen bir minnet duyulması ve bu bağlılık ve borçluluk duygularının sürekli biçimde ve en güçlü bir tarzda tekrarlanması beklenir.
İbadi birer ritüel formunda gerçekleşen törenlerde ülkenin en tepe yöneticisinden, ana okulundaki bebelere kadar herkes bir biçimde onunla diyalog içindedir. Yemin ederek, ant okuyarak, adına açılmış deftere yazarak, saygı duruşunda bulunarak ya da büstü, heykeli, kabri önünde eğilerek tazim, takdis ve münacat sergilenir.
Tevhid de, Şirk de Ancak Hayat İçinde Anlam Kazanan Eylemlerdir!
Kimilerince ülkenin kurucusu ve kurtarıcısına yönelik saygı eylemi çerçevesinde makul ve mazur gösterilmeye çalışılsa da, tüm bu yapılanlar İslami esaslar çerçevesinde Aziz ve Celil olan Allah Teala’ya atfedilmesi gereken sıfatların O’nun dışında herhangi birine yakıştırılması demektir. Zaten ulu, yüce, kurtarıcı vb. tanımlamalar bile başlı başına bu duruma işaret etmektedir. Ve şüphesiz Rabbu’l Alemin’e ait sıfat, yetki ve otoritenin herhangi bir kula, nesneye, mahluka yöneltilmesi açık, dolaysız, kesin şirktir.
Mustafa Kemal’e atfedilen işlev ve sıfatların, ayrıca da onun şahsına yönelik yansıtılan tazimin ancak Allah Subhanehu ve Teala’ya gösterilmesi gerektiğinden hareketle Mustafa Kemal’in bu toplumun ilahı konumuna oturtulduğu net biçimde görülebilmektedir.
Tüm bu gerçekliğe rağmen kendilerine İslami kimlik nispet edilen iktidar kadroları marifetiyle son dönemlerde giderek artan bir tarzda resmi ideolojik dayatmaları içselleştirme ve geniş kitlelere benimsetme çabaları içerisine girilmesi dikkat çekmektedir. Toplumun maruz kaldığı bu dayatmayla, hastalıklı durumla mücadele etmeleri gerekenlerin değişik politik hesaplarla ve hiçbir tutarlılık taşımayan argümanlar ileri sürerek bu çarpıklığı normalleştirmeye kalkışmaları daha fazla kirlenmeye yol açarken, umutsuzluğu da artırmaktadır.
Bir an için Mustafa Kemal’in salih ve mümin bir kişi olarak yaşayıp hayata veda ettiğini varsayalım ve kendisine karşı sergilenen şu tutum ve eylemleri değerlendirelim: Böyle olsaydı bile bu yapılanlar açıkça batıl, haram ve sahibini fıska, dalalete götüren ameller olurdu. Çünkü salih ve muvahhid bir kişi bile olsa, muhataba Rablik, İlahlık atfedilmesi anlamına gelen eylemler şirk kapsamına girer.
Kaldı ki düşünceleriyle ve eylemleriyle çok açık, net bir tarzda vahye dayalı bir hayat anlayışına karşı mücadele etmiş, bu coğrafyada İslami kimliğin tümüyle tasfiye edilip, yerine Batıcı, laik, ulusçu bir toplum ve devlet yapısının yerleşmesi için çaba sarf etmiş bir kişi sözkonusudur. Toplumu geri ve ilkel konumdan kurtarma projesi doğrultusunda jakoben bir anlayışla her türlü baskı ve zor aracına başvurmaktan çekinmemiş, bu yüzden rakip ya da tehdit olarak gördüğü her türden anlayışın temsilcilerine, başta da İslami kimlikli muhaliflerine karşı alabildiğine sert bir imha ve tasfiye siyaseti uygulamıştır.
Kimseyi Zorlamıyor, Kimsenin Bize İnanç Dayatmasını da Kabul Etmiyoruz!
Yazık ki bu toplum on yıllardır yalana alıştırılmış, gerçeklikle bağı koparılmış bir toplumdur. Herkes birbirine adeta rol yapmakta, gelebilecek birtakım sıkıntıları savuşturmak, belaya bulaşmamak adına inandıklarını gizlerken, inanmadığı şeyleri söylemektedir. Hem Allah’a kulluk, hem de Mustafa Kemal’i ilahlaştırmak ise bu yalanların en sarsıcı olanıdır. Ve bu durum bu toplumun normalleşmesini, olgunlaşmasını engellemekte, onu bir nevi çocuksulaştırmaktadır.
Oysa bu toplumun olgunluğa, netliğe ve öncelikle de yalanlardan, tutarsızlıklardan, kimlik krizlerinden arınmaya ihtiyacı var.
Bazıları “bu ülkenin kurucusuyla, tarihi şahsiyetlerle neden uğraşıyorsunuz?” diye soruyor. Hayır, kimseyle uğraşmıyoruz, kimseyle de özel bir hesabımız yok! Ama tevhid akidesinin gereği olarak ilahlık iddiasındaki güçlerin ya da kendilerine ilahlık atfedilen yaratılmışların ilah olmadığını haykırmak zorundayız. Bu iman iddiamızın bize yüklediği bir sorumluluktur.
Evet, kimseye inancımızı dayatmıyoruz, devlet gücüyle dayatılmasını da talep etmiyoruz ama kimsenin de bize inanç, ideoloji dayatmasını kabul etmiyoruz.
Kuşkusuz Kemalist ideoloji akidemize, değerlerimize, yaşantımıza cepheden bir karşıtlığı temsil ediyor. Söylemi, simgeleri ve pratikleriyle hayatımıza yönelik her türlü müdahalesi bizi inancımızla, kimliğimiz ve şahsiyetimizle çelişkiye sürüklüyor. Bu gerçeklikten hareketle okulda, medyada, siyasette, sokakta inancımızı, kimliğimizi ve şahsiyetimizi koruyabilmek için bu ideolojik dayatmacılığa karşı açık ve net tavır almak gerektiğini hatırlatıyoruz.
YAZIYA YORUM KAT
“ Yazık ki bu toplum on yıllardır yalana alıştırılmış, gerçeklikle bağı koparılmış bir toplumdur. Herkes birbirine adeta rol yapmakta, gelebilecek birtakım sıkıntıları savuşturmak, belaya bulaşmamak adına inandıklarını gizlerken, inanmadığı şeyleri söylemektedir. Hem Allah’a kulluk, hem de Mustafa Kemal’i ilahlaştırmak ise bu yalanların en sarsıcı olanıdır. Ve bu durum bu toplumun normalleşmesini, olgunlaşmasını engellemekte, onu bir nevi çocuksulaştırmaktadır. Oysa bu toplumun olgunluğa, netliğe ve öncelikle de yalanlardan, tutarsızlıklardan, kimlik krizlerinden arınmaya ihtiyacı var.” Kaynak: Sadece Rabbimize ibadet eder, taptıklarınıza tapmayız! - RIDVAN KAYA
Yanıtla (0) (0)O kadar veciz bir şekilde ifade etmişsiniz ki; Allah razı olsun. Aslında Müslüman topluma giydirilen bu “deli gömleği”; insanların hayat mücadeleleriyle (aile geçindirme dertleri, vs.) bir araya geldiğinde; iş yukarıda da bahsettiğiniz hakikati önemsemeyen ve olgunlaşamayan bir insan tipoloji oluşmasına gidiyor. Sonuçta da bu insanların oluşturduğu bir muhafazakar toplum ortaya getiriyor. Şu an İslami değerleri önemseyen iktidar partisi bile kendi bekasını sürdürmek için; insanları bu yalandan beri kılacak özgürlükçü bir ortamı sunacak düzenlemelerden uzak duruyor. Hatta kendi eylem ve pratikleri de bu yalan düzenin devamına hizmet ediyor.
Son itibariyle toplum olarak içinde bulunduğumuz bu halin ahir zamanda yaşıyor oluşumuza bağlıyorum. Şu anki halin Hz peygamber öncesi Mekke’deki duruma benzediğini düşünüyorum. Kaldı ki o zamanda yaşayan insanların da bozuk da olsa bir din (islam) anlayışı olduğunu hesaba katarsak; bu düşüncem daha da perçinleniyor. Hal bu ki onların içindeki durumdan rahatsız ümmi olanlar, hanif olanlar yeni bir peygamberin geleceğine inanıyorlardı. Ben de hanif, ümmi olduğumu düşünmüyorum ama; Cahiliye dönemindeki bazı insanlar gibi artık Kıyametin kopacağına inanıyorum.
Vesselam...
insanların çoğu şirk koşmadan iman etmezler. yusuf süresi 106 ayet
Yanıtla (0) (0)çok güzel bir yazı olmuş. ALLAH razı olsun
Güzel bir yazı olmuş. Tebrik ederim.
Yanıtla (0) (0)bu millet İslâm'ı dinlerden bir din, Allah'ı ilahlardan bir ilah zannediyor.
Yanıtla (0) (0)وَإِنْ كَادُوا لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ الَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ لِتَفْتَرِيَ عَلَيْنَا غَيْرَهُ ۖ وَإِذًا لَاتَّخَذُوكَ خَلِيلًا
Yanıtla (0) (0)Az daha onlar, baskı ile seni, sana vahyettiğimizden ayırarak ondan başkasını üstümüze atman için kandıracaklardı. İşte o zaman seni dost edinirlerdi.
-Sure İsrâ, âyet 73
وَلَوْلَا أَنْ ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدْتَ تَرْكَنُ إِلَيْهِمْ شَيْئًا قَلِيلًا
Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, onlara bir parça yanaşacaktın.
-Sure İsrâ, âyet 74
إِذًا لَأَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيَاةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًا
O takdirde sana hayâtın da, ölümün de kat kat(azâb)ını taddırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.
-Sure İsrâ, âyet 75
Tevhidi anladıktan sonra tağuta kuluk olan memuriyetlerde devam etmek ve kendini ifade edememek yada bu konuda mazeretler üretmek şeytanın kesin bir tuzağıdır.Böyle bir tutum, toplumun genel bir kesiminin de sapmasına neden olmaktadır.Muvahidin duruşu kesinlikle net olmalı...Karşıdan bakılınca, her türlü kaypaklıktan uzak,sapıklığın izlerini taşımayan kurani bir kimlik görüntüsü taşımalı...
Yanıtla (0) (0)Kimseyi Zorlamıyor, Kimsenin Bize İnanç Dayatmasını da Kabul Etmiyoruz! Kaynak: Sadece Rabbimize ibadet eder, taptıklarınıza tapmayız! - RIDVAN KAYA
Yanıtla (0) (0)Allah razıolsun çok yerinde bir yazı
Yanıtla (0) (0)Allah razı olsun.Nicelerinin akidesinin nasıl oynak bir zeminde olduğunu gördüğümüz şu günlerde harika bir yazı olmuş.Batıl ideolojiler ve kimlikler işin içerisine girince insaların akidelerinin nasıl eridiğini görüyoruz .Rabbim ayaklarımızı sabit kılsın ve bizlere bir ömür tevhid üzerine bir hayat sürmeyi nasip etsin,tevhidi düşünceyi bozan her türlü şirk unsurundan bizleri beri kılsın.
Yanıtla (0) (0)ALLAH CELLE CELELÜHÜ bizleri putkıran kullarından eylesin... amin... LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDURRESULULLAH.
Yanıtla (0) (0)Kimileri minnet ve sağduyusunu batılılaşmayla birlikte gelen özgürlüklere dayandırmakta ve geleneksel otoriter,baskıcı yönetimlerden sonra hayatın daha yaşanılabilir olduğunu dile getirmekteler.Sanırım bu bakış açısıyla rahmet okumanın ve güzel dileklerle anmanın gerekliliğine inanıyorlar.Halbuki bu dar bir bakış açısı ve zayıf bir perspektif.Ama aynı zamanda günümüz sosyolojisinde çok kolaycı ve işe yarar bir bakış açısı olduğu aşikar.
Yanıtla (0) (0)Tüm tagutlara ve taguti düzenlere LA diyoruz. Allah'tan başka ilah tanımıyor ve sadece sadece O'nun kulu olduğumuzu haykırıyoruz.
Yanıtla (0) (0)Rıdvan abi Allah razı olsun. Ne yazık ki son yıllarda sosyal medyada ummadık Müslümanların özlem, hasret ve minnet dolu paylaşımlarını görmek geldiğimiz nokta itibariyle oldukça can sıkıcı. Bugün tüm kanallarda ki reklamların tek konusu ve tek konuğu vardı. Reklamların ruhu birçok kişinin ruhuna derinden nüfus etmiş. Mustafa Kemal'e övgüler yağdıran bir kardeşimin sosyal medyada ki paylaşımına şaşkınlığımı ifade ettiğimde 'nankör' olmakla suçlandım. Kemalist eleştirisi yaptığımızda artık ilk önce kendi içimizde ki düşmanına aşık tiplerden tepki alıyoruz. Hatta takıntılı olmakla itham ediliyoruz. Rabbim sonumuzu hayır etsin. Ayaklarımızı sabit kılsın. Kula kul olmaktan, kulun önünde kıyamda durmaktan bizi korusun inşallah.
Yanıtla (0) (0)En büyük zulüm şirktir.
Yanıtla (0) (0)Herkesi şirk koşmaya zorlamak da müşriklerin ortak ahlakıdır.
Sevgi deger Ridvan Bey kardesim bu güzel tesbitleriniz icin tesekkür ederim.. Rabbim saglik sihhat güc ve kuvvet versin,, Toplumumuzun en büyük cahilligi Tevhidi ve ziddi olan Sirk karamini kavrayamamis olmasidir.. Tesbihde hata olmaz Tevhidi Ebu cehilin anladigi manada anliyormuyuz? O cehlin babasi Tevhidi ve sirki bizden daha iyi bilen mert bir kafirdi diye düsünüyorum.. Bu gun Fransa mallarina boykot ilan edenlerin, Batici fransiz ve ingilizlern yerli usaklari tarafindan bize dayatilan Demokrasi laiklik ve batil kanunlari hakkinda boykot etmemelerini esefle izliyoruz.. Bu toplumun en büyük sorunu Kamalizm ve Fransizdan Daha Fransiz olmak olarak gorüyorum,,.... Hürmetler ve selamlar degerli kardesim . Selametle kaliniz.. Haksöz ailesi kardeslerimede emeklerinden dolayi tesekkür ederim Rabbim emeklerinizi zayi etmesin...
Yanıtla (0) (0)Devlet memurları özellikle öğretmenler bu konuda en çok ızdırap çekenlerdir. Şimdi artık iktidar da öyle bir noktaya gelmiş ki bir kişiye bir iftira atılmayagörsün... Görevden atmak bile içlerini rahatlatmaz... Bu durumdan kurtulmaya dair bir umut da görünmüyor..
Yanıtla (0) (0)Aynen öyle hocam. Onlarınki onlara, bizimki bize. Kimseyi de zorla sevemez, ideolojisini benimsemeyiz.
Yanıtla (0) (0)NE yazık ki,Erdoğanın ve Ak partinin FETÖ'en kaçarken, MHP ve devlete tutunmasıyla kemalizmin kutsalları "yerli ve milli "ambalajıyla soslanarak Anadolu insanına yutturulmaya devam ediyor...
Yanıtla (0) (0)