Sabahattin Ali’yi Kim Öldürdü?
Cumhuriyet’te Miyase İlknur 2 Nisan 1949’da Bulgaristan’a kaçmak isterken vahşice öldürülen şair-yazar Sabahattin Ali’nin 70. ölüm yıldönümü dolayısıyla bir yazı kaleme almış ama Ali’nin kim tarafından öldürüldüğünü nedense es geçmiş!
HAKSÖZ-HABER
Türkiye’de sol çevrelerin enteresan bir hastalığıdır. Sağcı-gerici diye niteledikleri dönemde sol kesime yönelik baskı politikalarını gündemleştirirken aktörlere ışık tutarlar ama devrimci kazanım olarak gördükleri Cumhuriyet döneminin ‘ilerici’ kadroları döneminde icra edilen baskı ve zulümleri ise genelde pasif-edilgen cümlelerle geçiştirip, asıl aktörleri, sorumluları es geçerler.
Bu tutum çelişik durumlara da yol açar kaçınılmaz olarak. Örneğin Nazım Hikmet ile Atatürk posterini yan yana taşımak, hem İnönücülük yapıp hem de Sabahattin Ali hayranı olmak gibi! Oysa Nazım’ı hapse atan da, kürek mahkumiyetine çarptırıp bilahare ülkeden kaçmasına neden olan Mustafa Kemal’in kendisidir. Aynı şekilde Sabahattin Ali’nin gördüğü baskılardan yılarak kaçmaya çalıştığı Türkiye İnönü Türkiyesidir. Ve Ali’nin kafasının ezilerek katledilmesi yine İnönü döneminde gerçekleşmiştir.
Miyase İlknur’un yazısı tüm bu çelişkileri görmezden gelen, sadece duygulu bir anma yazısı olmaktan öteye gitmiyor ama uyanıklık içermediği söylenemez. Bugüne ait bir tartışmaya atıf yaparak katillerin yerli ve milli olması değinisiyle günümüz Türkiyesine, yani Erdoğan iktidarına laf çakmaktan da geri kalmıyor. Şöyle diyor: “Maktul komünist, katil de yerli ve milli olunca akan sular duruyor bu topraklarda.”
Yine yazısının içinde şu cümle de çok ilginç. “Kısa yaşamına sığdırdığı eserler kadar da mahpusluğu vardır Ali’nin. Atatürk döneminde de, İsmet Paşa döneminde de, Menderes döneminde de pas geçilmemiş Sabahattin Ali.”
Anlaşılan o ki silik bir şekilde de olsa Atatürk dönemine ait bir olumsuzluktan bahsedince Menderes’i de anmadan geçememiş yazar. Oysa Sabahattin Ali zaten 1949’da öldürülmedi mi, dolayısıyla Menderes döneminde baskı gördüğünden, mahpusluğundan nasıl söz edilebilir?
İşte Cumhuriyet yazarı Miyase İlknur’un Sabahattin Ali üzerine kaleme aldığı yazı:
Sabahattin Ali'nin 70. ölüm yıldönümü... ‘Biz yine sana vurgunuz'
Sabahattin Ali’nin bugün 70. ölüm yıldönümü. Daha doğrusu katledilişinin. Kırk bir yıllık kısa yaşamına öykü, roman, oyun, şiir, çeviri ve makale kitapları sığdırdı. Roman ve öyküleri Türk edebiyatının yüz akı eserler. Biraz daha uzun yaşasaydı kim bilir ne şaheserler yazacaktı kuşkusuz. Ama biz yine de ona vurgunuz.
Biz yaştaki 78 kuşağı onu “Aldırma Gönül”, “Leylim Ley” adlı şarkılarda kullanılan şiirleriyle tanıdık. Öykü ve romanlarıyla henüz tanışmadığımız o yıllarda sanıyorduk ki, Sabahattin Ali, şiirlerini ezbere bildiğimiz Nâzım Hikmet gibi, Enver Gökçe gibi, Hasan Hüseyin gibi, Ahmet Arif gibi devrimci bir şair. Ve devrimci bir şair olduğu, bize güzel marş sözleri yazdığı için öldürüldü. Siyasetle ilgisi olmayan pop kültür camiası ise Nükhet Duru’nun okuduğu “Ben gene sana vurgunum”, “Melankoli” şarkılarının söz müellifi olmasından dolayı ustayı şarkı sözü yazarı sanıyordu.
‘Kuyucaklı Yusuf’...
Gaziosmanpaşa Meydanı’ndaki Halkevi Kütüphanesi’nin raflarında gördüğümüz “Kuyucaklı Yusuf” ile Sabahattin Ali’nin sadece şair değil romancı olduğunu, hem de iyi romancı olduğunu keşfettik. Yeni nesil ise son yıllarda best seller olan “Kürk Mantolu Madonna” adlı romanıyla tanıdı onu. Zaten bir romanını ya da öykü kitabını eline alanın bir daha bırakması mümkün değildi. Tabii ardından da diğer roman ve öykülerine saldırırdı. Kimine göre en iyi eseri “İçimizdeki Şeytan”dır, kimine göre “Kürk Mantolu Madonna”. Kimine göre ise “Sırça Köşk” ve “Çakıcının İlk Kurşunu” da onlardan aşağı değildir. Bugün 2 Nisan ve Sabahattin Ali’nin katledilişinin 70. yıldönümü. Hepi topu 41 yıl yaşamış usta. Ama bu 41 yıla sığdırdığı roman, öykü, mektup, makale, şiir ve çeviri kitaplarıyla Türk edebiyatında seçkin bir yer edindi. Edebi olarak biraz Dostoyevski, biraz Knut Hamsun, biraz da Turgenyev lezzetini bulduğumuz roman ve öykülerinde kullandığı dil ise muazzam. Refik Halid Karay’dan sonra dili en iyi isim olarak anılısa yeridir.
Mahpusluk...
Kısa yaşamına sığdırdığı eserler kadar da mahpusluğu vardır Ali’nin. Atatürk döneminde de, İsmet Paşa döneminde de, Menderes döneminde de pas geçilmemiş Sabahattin Ali. Kimi zaman yazdığı şiirden, kimi zaman Marko Paşa ve Malum Paşa’daki yazılarından çoğunlukla da devrin önemli komünist ve sosyalistleriyle kurduğu yakın ilişkiden dolayı polis peşinde olmuş. Behice Boran, Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav, Rasih Nuri İleri, Zekeriya Sertel, Halet Çambel, Faruk Sayar gibi müseccel komünistlerle arkadaş olunca polis takibi, işkence ve mahpusluk da kaçınılmaz oluyor Ali için. Hoş muhbirler de pek boş durmamış. Kimi zaman Cemal Kutay gibilerin tepkisini çekmiş, kimi zaman “İçimizdeki Şeytan” romanında eleştirdiği, konu edindiği Nihal Atsız tayfasının. Kaçtığı dönemde de CHP’li parti müfettişlerinin. 1948 yılında da yine böyle bir kovuşturma nedeniyle aranmaktadır. Rasih Nuri İleri’nin evinde saklanan Sabahattin Ali, bu kez mahpusluğa razı gelmeyip kaçma düşüncesindedir. Bu düşüncesini Rasih Nuri İleri, Faruk Sayar ve Halet Çambel’le paylaşmıştır. Kızını ve eşini Halet Çambel’le emanet ederek 31 Mart sabahı bir süre önce satın alıp nakliye işi yaptığı kendi kamyonu ve güya Bulgaristan’a kaçırmak için ona rehberlik edecek Ali Ertekin’le birlikte yola çıkarlar. Yanına sadece küçük bir çanta almıştır. Kırklareli’nde peynir alma bahanesiyle kamyon şoförünü şehir merkezinde bırakarak orman yoluna vurmuşlar. Sonrası Sabahattin Ali’den bir daha haber alınamamış. Cesedini köylüler Ocak 1949’da buldular.. Kafası taşla ezilerek öldürülmüş Ali’nin çantası da yanındadır. Çanta’dan Puşkin romanı ile kendisine yazılmış mektuplar bulunmuştu.
Biraz daha yaşasaydı...
Ali’yi öldürdüğünü itiraf eden katil zanlısı Ali Erktekin cinayeti milli duygularla işlediğini belirtmiş ve az bir süre yattıktan sonra salıverilmiştir. Maktul komünist, katil de yerli ve milli olunca akan sular duruyor bu topraklarda. Biraz daha uzun yaşasa kim bilir ne eserler verecekti kuşkusuz. Ama biz yine de ona vurgunuz.
HABERE YORUM KAT