HAKSÖZ HABER

T24'te Barçın Yinanç ve M. Kaan Kurtuluş kafa kafaya verip düzenli fakat son derece tuhaf bir tarzda dış politika programı yapıyorlar. Son programa bakalım mesela: ‘Rusya'nın işgal ve katliam suçu işlediği’ne dair bir ifadeyi bulabilmek hemen hemen imkansız. “Askeri operasyonların doğal akışı sırasında Mariupol'ü ele geçiren bir Rusya gerçeği var. Üstelik Mariupol'ün Rusya'nın eline geçmesi Ukrayna ve bütün bölge için hayra vesile olacak pek çok gelişmenin de habercisi” olabilirmiş.

Evet, Barçın Yinanç hanım aynen böyle söylüyor: “İyiye dönük bir haber olabilir. Mariupol'un düşmesi Ukraynalılar için belki iyi bir şey değil ama belki de iyi bir şey. 'Belki savaşın gidişatı açısından, savaşın sonlanması açısından, iyi bir gelişme olarak değerlendirilebilir mi?' böyle bir soru işareti ile gelebiliriz. Şu aşamada elbette çok önemli olan Mariupol'de Rusya'nın elbette insanlık suçu işlemeyecek bir tavır takınmasıdır."

Bu meyanda en tehlikeli durumun ne olduğunu da Yinanç ve Kurtulmuş masal tadında bir anlatıyla şöyle işaretliyor: "Batı savaşın bitmesini değil uzamasını istiyor. Yani aslında Rusya bu savaşa hiç girmek istemiyordu. Olan oldu fakat bir an önce savaşı bitirip adil bir barış anlaşması imzalayacak. Ne var ki; Amerika ve Avrupa savaşın devamı için her türlü oyunu oynuyor Rusya'ya karşı.”

Barçın hanım ve Kaan beyi dinlerken acaba Ukrayna'nın işgaliyle birlikte Rusya'nın giriştiği yıkım ve katliamlara dair analiz mi yapıldığını yoksa Polyannacılık mı oynandığını karıştırabilirsiniz. Bu özel yetenek elbette "bedelsiz" sergilenmiyor. Rusya'nın koskoca bir ülkeye yönelik işgalini, milyonlarca insanı canından, ailesinden, evinden, ülkesinden söküp koparan saldırganlığını şiddet içermeyen kelimelerle anlatmak, öznesi-faili meçhul bırakılan cümlelerle tarif edebilmek her babayiğidin harcı değil!

Ukrayna coğrafyası ve halkını boyunduruk altına almak üzere devasa savaş makineleri ile harekete geçen Rusya'yı temize çıkarıp hatta onu da mağdurlar listesine ekleyip "Barış istemeyen, savaşı uzatmak isteyen Batı" frekansından yayınlar yapabilmek kim ne derse desin çok büyük bir hüner fakat bir o kadar da utanmazlık değil midir? Mariupul'un işgalini "kontrol" olarak tanımlarsanız elbette ‘9 Mayıs'ta Putin vereceği müjdeyle hayırlı gelişmelerin kapısını aralayacak’ diye zil takıp oynarsınız.

Bir süredir Amerika'nın, İsrail'in, Fransa'nın yıkıcı-kıyıcı emperyal siyasetini aklayan lobicilik faaliyetlerinin yerini Rusya ve Çin hesabına yapılanlar aldı. Artık elinizi sallasanız Rusya ve Çin (hatta İran ve Esed rejimi) hesabına analiz yapan, gelecek projeksiyonları tutan asker, diplomat, stratejist ve gazetecilerden birine değiyorsunuz. Tabii kamuoyunda uygun bir literatür oluştu, geniş kitleler üzerinde komplocu iklim hakimiyet iyice oturdu ve uzmanların işi bundan böyle epeyce kolaylaştı. 

Rusya, Çin, İran gibi devletlerin Türkiye için ayırdığı tanıtım fonları, PR bütçeleri, propaganda ödenekleri neden tek başına Aydınlık-Ulusal Kanal şebekesinin tekeline bırakılsın ki? Pasta çok büyük, bu pahalılık ortamında özellikle işsiz kalan gazetecilerin mütevazı bütçelerine katkı sağlayacak kadar herkese bir şeyler düşer elbette.