Rusya’da İktidarı Eleştirmenin Bedeli: Ölüm
Rusya'da Kremlin'in politikalarını eleştirebilme cesareti gösteren farklı kesimlerden muhalif isimler ya doğrudan hedef alınarak tasfiye ediliyor ya da "şüpheli" ölümlerle hayata veda ediyor.
7 Ekim 2006: Rus gazeteci Anna Politkovskaya Moskova’daki Ramstor merkezinden ayrılarak evine doğru yola çıktı. En son 15.30 civarı oğlunu arayarak eve gelmek üzere olduğunu söylemişti. Eve doğru giden yolda yalnız değildi. Alışveriş merkezindeki ve yoldaki güvenlik kameraları incelendiğinde kendisini takip eden iki kişinin olduğu ortaya çıkmıştı. Oturduğu apartmana geldi, anahtarlarıyla dış kapıyı açtı, apartman boşluğuna girdiği anda Rusya’da muhalif olmayı göze alan çoğu kişinin başına gelen o malum son O’nun da kaderinin bir parçası oldu, vahşice öldürüldü. Katili silahı ve susturucuyu olay yerinden bırakıp oradan hızla uzaklaştı.
Gerçeği haykırmaktan vazgeçmeyen ses: Anna Politkovskaya
Kremlin’in Çeçenistan’da yürüttüğü savaş politikasının etkin bir muhalifi olarak bilinen gazeteci yazar Anna Polikovskaya, hayatının tehlikede olduğunu biliyordu. Rusya’nın az sayıda bağımsız gazetelerinden biri olan Novaya Gazeta’da çalışan Politkovskaya, Çeçenistan’da yaşanan insan hakları ihlallerini konu eden bir belgeselde “Niçin hala hayattayım? Ciddi konuşmak gerekirse bunun bir mucize olduğunu düşünüyorum. Gerçekten bir mucize” diyordu. Anna Politkovskaya, Kremlin’in ve Kadirov’un yaptığı insan hakları ihlallerini bir gazeteci olarak açığa çıkarıyor, Rusya ve Çeçenistan’da gerçekleşen yolsuzlukları araştırıyordu. Putin rejiminin Çeçenistan’da yürüttüğü kirli savaşı tüm dünyaya duyurmanın insani bir görev olduğuna inanıyor, savaş nedeniyle hayatları mahvolan masum kurbanlar hakkında yazılar kaleme alıyordu. Bir Rus birliğinin Çeçenistan’da yaptığı tecavüz ve toplu katliamları belgelemişti. Yine Rus birliklerinin masum halkın yaşadığı köyleri basarak tüm erkekleri köylerden çıkardığını ve bu insanlardan bir daha haber alınamadığını yazıyor, bu korkunç trajedileri tüm dünyaya duyurmaya çalışıyordu.
Çeçenistan’da yürüttüğü bir araştırma sırasında FSB tarafından tutuklanmış ve casusluk yapmakla suçlanmıştı. Günlerce bir yer altı sığınağında tutuldu. FSB elemanları tarafından defalarca sorguya çekildi, tecavüzle ve ölümle tehdit edildi. Basın kuruluşları ortadan kaybolduğunu fark edip bu konu hakkında yazmaya başladıktan sonra serbest bırakıldı. Beslan baskını yaşandığında, eylemcileri ikna etmek için Beslan’a gitmeye karar verdi. Uçakta ikram edilen çaydan zehirlenerek hastalandı ve uzun süre komada kaldı. Bu olaydan sonra hiçbir zaman tam olarak eski sağlığına kavuşamadı. Politkovskaya, Beslan krizine dahil olmasının Kremlin tarafından istenmediği için, uçakta gördüğü FSB yetkilisinin kendisini zehirlediğini düşünüyordu. Kadirov ve onun milis güçlerinin işlediği suçlarla ilgili araştırması hakkında Politkovskaya ile öldürülmesinden iki gün önce bir söyleşi yapılmıştı. Kadirov’un doğum gününe denk gelen bu söyleşide Politkovskaya, "Kadirov’un doğum günü için şahsen tek bir hayalim var: Bir gün, yasal standartlara harfi harfine uygun bir mahkemede, işlediği tüm cürümlerin listesi çıkarılmış ve incelenmiş bir şekilde sanık sandalyesinde otururken hayal ediyorum onu" demişti. Politkovskaya’nın ölümünün arkasındaki sis perdesi, ne yazık ki hala aralanamadı.
Kafkasyalı din adamlarına baskı
2 Şubat 2016 günü Çeçenistan’ın başkenti Grozni’de Kafkasya’da gerçekleştirilen bir toplantıya katılan Kadirov, İnguşetyalı muhalif iki din adamı olan Hamzat Çumakov veŞeyh İsa Tseçoyev hakkında sert ifadeler kullanarak tehdide varan sözler sarf etti.
İsa Tseçoyev hakkında “En büyük şeytanlardan biridir. Eğer bu tür insanlar Çeçenya’da vaaz edebilir mi diye sorarsanız, belki birincide yanlışlıkla olur. Ama ikinciye cesaret ederlerse kelleleri uçar” ifadesini kullanan Kadirov, İnguşetya yönetimini bu iki muhalif din adamı için önlem almaya davet ederek, onlar önlem alamıyorlarsa bizim bu isimleri durdurmamız zor değil, dedi. İnsan Hakları Konseyi Üyesi ve İşkence Karşıtı Komite Başkanı İgor Kalyapin yaptığı açıklamada, Kadirov’un ifadelerinin Rusya Anayasası’na aykırı olduğunu söyledi. Kadirov’un sözlerinin tahrik unsurları içerdiğini düşünen Kalyapin, “Kadirov’un sözlerinden etkilenen insanlar elbette çıkacaktır. Onlar Kadirov’un ifadelerini yorumlamayacak, olduğu gibi anlayacaktır. Kadirov, sürekli bu şekilde konuşuyor. Çeçenya’da, Kadirov’un ideolojisi ile örtüşmeyen ve Kadirov’un ağır sözleriyle muhatap olmamış, Kadirov tarafından tehdit edilmemiş tek bir siyasi veya dini grup yoktur” dedi. Muhaliflerin sürekli ölümle tehdit edildiği Kafkasya ve Rusya’da İmam Hamzat Çumakov da daha önce yaptığı bir açıklamada İnguşetya Devlet Başkanı Yevkurov’un kendisini ölümle tehdit ettiğini söylemiş, Yevkurov’un kendisinden, İnguşetya’da yaygın olan yolsuzluk ve rüşvet olaylarının üzerine gitmemesini istediğini iddia etmişti. Sosyal medyada büyük bir yankı uyandıran bu olay üzerine İnguşlar, bir devlet adamının bölgede otorite sahibi olan bir din adamını açıkça tehdit etmesinin kabul edilir olmadığını, Federal yönetimin böyle bir olayın yaşanmasına nasıl olup da müsaade ettiğini tartışmıştı.
Son kurban muhalif siyasetçi Boris Nemtsov
Boris Nemtsov, Rusya’da Enerji Bakanlığı ve Başbakan yardımcılığı yapmış, Putin’e muhalif olmasıyla tanınan ünlü siyasetçilerinden biriydi. Parnas Partisi eş Başkanı Boris Nemtsov Moskova’nın merkezinde, Kızıl Meydan yakınlarındaki Vasilyevskiy Spusk Meydanı'nda uğradığı silahlı saldırı sonucunda, 27 Şubat 2015 tarihinde hayatını kaybetti. Bu suikastin hangi odaklar tarafından gerçekleştirildiği büyük tartışmalara yol açtı.
Memorial İnsan Hakları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Oleg Orlov, Nemstov’un öldürülme sebebi olarak, yürüttüğü muhalif siyasi faaliyetleri gösterdi. Rusya Bilimler Enstitüsü Doğu Bilimleri uzmanı Ruslan Kurbanov, yaşanan suikast sonrası yaptığı açıklamada, “Benzer bir çok olayda olduğu gibi, bu cinayette de çok sayıda karanlık nokta kalacak. Cinayetin ardında kim var? Batı mı, radikal örgütler mi, yoksa teröristler mi? Sanık sandalyesine kim oturtulursa oturtulsun, şüpheler devam edecek. Fakat bu cinayet, Rusya toplumunda derin bir iz bırakacak” dedi.
Öldürülen Nemtsov ile birlikte Parnas Partisi'nin eş başkanlığını yürüten Vladimir Rıjkov ise cinayetin bir tek nedeni olabileceğini düşünüyordu: “Bana göre bir tek ihtimal var, o da Nemtsov’un görüşleri ve siyasi faaliyetlerinden dolayı cezalandırılmış olması. Bu, iktidarı eleştirmenin bedelidir.”
Estemirova’dan Kuaşev’e sayısız suikast
Putin Rusyasının önemli karakterlerinden Kadirov’un adının karıştığı sayısız cinayet bulunmakta. Anna Politkovskaya’nın yakın arkadaşı Natalya Estemirova, İnsan Hakları Örgütü Memorial’ın Grozni’deki çalışmalarını yürütüyor, Çeçenistan’da yaşanan insan hakları ihlallerini raporluyor, kayıpların bulunması ve cinayetlerin açığa çıkarılması için çalışmalar yürütüyordu. Kadirov tarafından açık bir dille tehdit edilen Estemirova, kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırılarak 15 Temmuz 2009 tarihinde öldürüldü. Anna Politkovskaya’yı öldürenlerin açığa çıkması için çalışmalar başlatan ve bu ölümden Putin’i sorumlu tutan eski KGB ajanı Aleksandr Litvinenko, kendisine cinayetle ilgili bilgiler vereceğini iddia eden iki KGB ajanı tarafından zehirlenerek öldürüldü. Hastanede uzun süre neyle zehirlendiği belirlenemese de sonunda sadece Rusya'da üretilen Polonyum 210 isimli radroyaktif bir maddeden zehirlendiği ve vücudunda bu maddenin ölümcül dozunun 10 katı oranında bulunduğu açıklandı. Zehir önce bardaki görüşmede Litvinenko'nun içeceğine, daha sonra otelde devam eden görüşmede de çayına eklenmişti.
Rusya’da iktidarı eleştirmenin bedelini canıyla ödeyen farklı kesimlerden onlarca insan bulunmakta. Rusya Merkez Bankası başkan yardımcılarından Andrei Kozlov, kara para aklamanın engellenmesinde önemli görevler üstlenmiş bir bürokrattı. Politkovskaya’nın öldürülmesinden bir ay önce Moskova’da izlemeye gittiği bir maç sonrası, stadyum çıkışında öldürüldü. Kremlin destekli İnguşetya valisini eleştiren, İnguşetya’da etkili bir web sitesinin sahibi olan Magomed Yevloyev, polis tarafından tutuklandıktan sonra kafasından vurularak öldürüldü. Dağıstan’da, televizyon muhabiri Telman Alishayev, kimliği belirlenemeyen bir kişi tarafından vuruldu. Zarema Sadulayeva ve eşi Alek Dzhabrailov Çeçenistan’da savaştan etkilenen çocuklara yönelik faaliyetler yürütmekteyken 9 Ağustos 2009 tarihinden üniformalı askerler tarafından kaçırıldılar. 10 Ağustos tarihinde cesetleri kurşunlanmış bir şekilde Dzhabrailov’un arabasının bagajında bulundu. Gadzhi Abashilov 21 Mart 2008 tarihinde öldürüldüğünde, Dağıstan’da televizyonculuk yapmaktaydı. Aynı tarihte Dağıstanlı gazeteci-yazar İlyas Shurpayev de evinin önünde, arabası yakılarak öldürüldü. Öldürülmeden kısa bir süre önce, blogunda “Şimdi ben muhalifim” başlıklı bir yazı yayımlayan Shurpayev, yazılarının artık Dağıstan gazetesinde yayımlanmadığından bahsetmekteydi. İnsan hakları aktivisti ve avukat Stanislav Markelov 19 Ocak 2009’da, Çeçen kızı Elza Kungayeva’nın katili albay Yuri Budanov’un serbest bırakılmasını eleştirdiği basın toplantısından dönerken Moskova’da öldürüldü. Markelov’un yanında Novoya Gazeta çalışanı Anastasya Baburova da vardı. Saldırıda ağır yaralanan gazeteci, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Rus güvenlik güçlerinin bu saldırıya göz yumduğu iddia edildi. Kabardey-Balkar İnsan Hakları Merkezi Başkanı Valeri Hatıjukov, Rus albay Yuri Budanov’un katlettiği Çeçen Kızı Elza Kungayeva’nın ailesinin, avukatı Markelov’un öldürülmesini "İnsan hakları savunucularına gözdağı vermek amacıyla işlenmiş siyasi bir cinayet" olarak değerlendirdiğini söyledi. Hatıjukov, Markelov cinayetinin, Rus gazeteci Anna Politkovskaya cinayeti ile aynı listeye konulması gerektiğini belirterek “Cinayetin, Markelov’un hem Budanov davası hem de yabancı düşmanlığı sebebiyle işlenen suçlar hakkındaki çalışmalarıyla ilgisi var” deyip ekledi: "Stanislav Markelov’u iyi tanıyordum. O çok büyük, üstün özellikleri olan bir avukattı. Çeçenya’daki insan hakları ihlalleri konusunda Strasbourg’daki birçok davayı destekledi."
Kabardey-Balkar’da bağımsızlık gazetecilik yapan ve Kafkasya’da yayın yapan Dosh dergisinin Nalçik muhabiri olan Timur Kuaşev, 31 Temmuz 2014 tarihinde kayboldu. Bir gün sonra cesedi Nalçik yakınlarında bulundu. Timur Kuaşev’in cesedinde şüpheli enjeksiyon izleri tespit edildi. Timur Kuaşev özellikle 2005 Nalçik baskını davası ve insan hakları ihlallerini gündeme taşımasıyla tanınıyordu. Kuaşev ayrıca 21 Mayıs’ta, Çerkes Soykırımının 150. yıldönümü dolayısıyla Nalçik’te yapılan eylemde gözaltına alınmış, bu olayın ardından polislerden tehdit almaya başladığını açıklamıştı.
Rusya’nın hak ihlalleri listesi kabarık
Rusya gazeteciler sendikasının verdiği bilgilere göre, 1991 yılından 2014 yılına kadar, en az 350 gazeteci mesleki faaliyetlerinden dolayı kayboldu ya da öldürüldü. Sürdürülen davaların çok büyük bir bölümü bir sonuca bağlanamadı. Cinayetlerin arkasındaki odakların kim olduğu, kimler tarafından azmettirildiği bir türlü ortaya çıkmadı. Basın ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar her geçen gün artarken, uluslararası faaliyetler yürüten sivil toplum kuruluşlarına da baskı yapılmaya devam ediliyor. Özellikle Kafkasya üzerine gazetecilik yapan bir çok muhalif gazetecinin Rusya Federasyonu topraklarına girmesi yasaklanıyor, havalimanlarında alıkonuluyorlar. Rusya’da muhalif olmak, toplumu Rusya’da olup bitenler hakkında bilgilendirmek istemek, ne yazık ki büyük bir cesaret gerektiriyor. Bu cesareti gösterenler, doğruyu söylemek için canlarını feda ederek, insanlık tarihinin sayısız kahramanlarından biri olarak anılmayı hak ediyor.
AA
HABERE YORUM KAT