Rusya ve Çin’in Suriye Politikaları
Savaş önce ahlak ve merhameti öldürdü, ondan sonra kimin öldüğünün önemi kalmamıştı.
Suriye krizinde rejimi destekleyen aktörler temel olarak Rusya, İran, Irak ve Çin'dir. Bu ülkelere zaman zaman Venezüella ve Küba’nın da destek verdiği görülmektedir. Rusya ve Çin son 15 yılda ABD tarafından Ortadoğu'da yapılan işgal operasyonlarına karşı çıkmışlardır. Bölgede istikrarın bozulmasından rahatsızlık duyan bu iki gücün Irak işgali, Libya'ya müdahale ve Suriye krizi konularında ABD ve Batı cephesinin politikalarına açıkça karşı durduğu görülmektedir.
ÇİN’İN SURİYE POLİTİKASI(1)
Rusya’nın yanında Esed rejimini destekleyen en önemli aktörlerden bir diğeri ise Çin'dir. Çin, Ortadoğu’da son yıllarda artan etkinliğinin doğal bir sonucu olarak Ortadoğu petrolünün güvenli akışının da garantörü olmak durumundadır. Zira büyük oranda gelişimi ve sanayi atılımı için Ortadoğu petrolüne bağımlı bir gücün, bu bölgede dışarıdan müdahalelerle petrol sevkiyatlarının ve karşılıklı ticaretin sekteye uğramasını istemeyeceği açıktır. Bu nedenle zaman zaman ABD'nin Ortadoğu politikalarına şerh koyup, tepki gösteren Çin bu tutumuna dair ilk somut adımı 2003 yılında Irak'ın işgal edilmesine karşı çıkarak göstermiştir.(2) Bu dönemde petrol fiyatlarının etkilenmesini eleştiren, bir ülkenin diğer ülkelere politik ajandalarını dayatmaması gerektiğini vurgulayan Çin gelecekte Ortadoğu'da etkisini artıracağının da mesajını vermiştir. Çin, Libya'da gerçekleşen devrim sonrası Kaddafi döneminde bu ülkede bulunan yatırımlarının ciddi oranda zarar görmesi üzerine hem NATO'nun Libya müdahalesine tepki göstermiş,(3) hem de diğer Arap ülkelerindeki yatırımlarını muhtemel siyasi istikrarsızlıklar durumunda en az kayba uğrayacağı seviyede tutma yönünde çalışmalar yürütmüştür. Çin iç savaş boyunca Muammer Kaddafi aleyhine bir tavır takınmamış, ancak Kaddafi devrildikten sonra yeni rejimi tanımıştır.(4) Çin, Suriye, Irak ve Afganistan gibi ülkelerde Batı ülkeleri tarafından yürütülen "teröre karşı savaş" kampanyalarına Çin, "non intervention" (müdahalede bulunmazlık) politikası çerçevesinde aktif biçimde katılmamaktadır. İsim vermese de Çinli yetkililer ABD’nin Ortadoğu politikalarını sık sık eleştirmektedirler. Bu eleştirilerinde Çinli yetkililer genelde “Bazı Batılı ülkeler” tanımlamasıyla ABD’ye işaret etmektedirler.(5) Çin bir devlet politikası olarak ulus devletleri, uluslararası ilişkilerde aktör olarak tanımakta, ülkelerin iç işlerine müdahalede bulunmayı reddetmektedir. Artan askeri-ekonomik gücü, yaygın insan hakları ihlallerine Batı'nın tepkisinin verdiği rahatsızlık gibi nedenlerle zaten ABD ve Batı ülkeleri ile zaman zaman sorun yaşayan Çin, Suriye krizinde Esed Rejiminin varlığıyla kurulmuş olan bölgesel dengenin bozulmasını istememiştir. Suriye ve İran'ın Çin'in birçok alanda önemli müşterisi olması da bu kararda etkilidir. 2011 yılı itibariyle Çin’in Suriye ile ticareti 2,4 milyar dolar ile Çin’in toplam dış ticaretinin %1’inden azdı. Ancak Çin mevcut gaz ve petrol ihtiyacının %15’ini İran’dan karşılamaktadır.(6)
Rusya ve Çin'in Esed rejiminin yanında durmasının nedenlerini aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür.
- Rusya ve Çin, ABD ve Batı'nın Ortadoğu ve Asya'yı şekillendirme siyasetinden rahatsızlık duymaktadır.
- ABD'nin Ortadoğu'dan çekilmesi ve kendi kendine yeten bir petrol ülkesi olması üzerine özellikle Çin, Ortadoğu petrollerinin garantörü olmaya adaydır ve bölgede istikrarın bozulmasını istememektedir.
- Rusya ve Çin, Ortadoğu'dan çekilmekte olan ABD yerine bölgedeki otorite boşluğunu doldurmaya adaydır.
- Asya-Pasifik bölgesinde Rusya ve Çin'in, ABD ve Batı ile yaşadığı krize karşılık Suriye bir koz olarak kullanılmaktadır.
- Sonraki dönemlerde Kırım krizi ve Ukrayna krizinde Rusya, elini Suriye politikaları ile güçlendirmektedir.
- Rusya, Suriye'de önemli oranda bulunan Ortodoks Hıristiyanların hamiliğini yapmaktadır.
- Rusya ve Çin'in silah ticareti de dâhil Suriye, İran ve onların etkisindeki ülkelerle ciddi, kolay feda edilemeyecek çıkar ilişkileri mevcuttur.
- Akdeniz'deki tek Rus deniz üssü Suriye'de bulunmaktadır. Rusya, bu üssü askeri bir denge unsuru olarak görmektedir.
- Rusya ve Çin, BM vetoları ile aynı zamanda gelecekte kendi ülkelerinde yaşanacak krizlere karşı da beraber duracakları ve karşılıklı çıkarlarını koruyacakları mesajı vermiştir.
RUSYA’NIN SURİYE POLİTİKASI
Rusya da, Çin ile benzer nedenlerden ötürü Suriye rejimini desteklemektedir. Suriye ve İran'da önemli ekonomik yatırımları olan Rusya'nın, bu iki ülke ile Soğuk Savaş yıllarına dayanan bir müttefiklik ilişkisi de bulunmaktadır. Soğuk Savaş döneminde ABD tarafından desteklenen İsrail'e karşı silahlanma ihtiyacı hisseden Suriye, İran ve Mısır gibi ülkelerde hem sosyalizm yaygınlaşmış hem de Rusya ile yakın ilişkiler kurulmuştur. Birçok Ortadoğu ordusu Rusya tarafından modernize edilmiş, Suriye rejimi ise Tartus Deniz Üssünü Rusya'ya açarak, hem kendisini yabancı güçlere karşı korumaya almış, hem de Rusya'nın önemli bir silah müşterisi olmuştur. Modern Suriye ordusu subaylarının birçoğu, Rusya'da eğitim almıştır ve bu da Rus-Suriyeli evliliklerine neden olmuştur. Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler Birliği, ABD ve İsrail ittifakını dengelemek için Suriye ve Mısır'ı desteklemiş ve stratejik müttefik ilan etmiştir. 1980 yılında Hafız Esed, Sovyetleri ziyaret ederek önemli görüşmeler yapmış ve Rusya ile 20 yıllık dostluk ve müttefiklik anlaşması imzalamıştır.(7) İran atom enerjisi çalışmalarında ve askeri ihtiyaçlarında büyük oranda bugün kendisini destekleyen Çin ve Rusya'ya dayanmaktadır. Çin'in, İran'da ve İran etkisindeki Irak'ta çok önemli petrol, doğalgaz ve telekomünikasyon alanında yatırımları mevcuttur. Rusya ve Çin, Suriye'de rejimin varlığının devam etmesi için büyük çaba göstermişlerdir. Sorunun müzakere yoluyla halledilmesi gerektiğini sıklıkla dile getirmiştir. Rusya Kofi Annan’ın barış girişimlerini desteklemiş, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov yaptığı bir açıklamada Annan’ı planını iyi bir seçenek olarak tanımlamıştır. Rusya Annan Planını Suriye krizinin barışçıl çözümü için son şans olarak değerlendirmiştir.(8) Vladimir Putin döneminde kendini yeniden toparlayan Rusya, geçmişte Gürcistan, Çeçenistan ve Ukrayna gibi ülkelerdeki siyaseti dolayısıyla ABD ve Batı ile sorun yaşamıştır. Rusya'nın Suriye politikası, hem İran ve Suriye ile sıkı ilişkileri hem de Batı ülkeleri ile Irak'ın işgalinden bu yana yaşadığı krizlerden etkilenmiştir. Rusya da Çin gibi Irak'ın işgaline, Libya'ya askeri müdahaleye ve Afganistan'daki bir takım ABD müdahalelerine karşı çıkmıştır. Örneğin 1 Haziran 2011 tarihinde Esed rejimi aleyhine BM'de oylama yapılması çağrısını reddeden Rusya, Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından Batı ülkelerini şu ifadelerle eleştirmiştir:
"Suriye ya da başka herhangi bir yerdeki muhalif hareketlere, eğer tüm makul çözüm yollarını reddederseniz biz gelip Libya'da olduğu gibi size yardım ederiz, mesajını vermek, hiç kimsenin çıkarına değildir. Bu çok tehlikeli bir tutumdur."(9)
Rusya barış görüşmelerinde arabuluculuk yapma rolü ile Suriye muhalefetini bölmeye yönelik adımlar da atmış, bu bağlamda Suriye Ulusal Konseyi ile görüşmeyip Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Komitesi delegesini Moskova’da ağırlamıştır.(10) Oysa SUK’un Suriye içerisinde kayda değer bir etkisinin olmadığı ve rejim ile işbirliği yapmakla itham edilerek muhalifler nezdinde şüpheli olarak görüldüğü bilinmektedir. Rusya Haula katliamı gibi rejim tarafından işlenen erken dönem katliamlarını Batılı istihbarat örgütlerinin düzenlediğini ve bu yol ile dış müdahaleye zemin hazırlandığını iddia etmiştir. Rejim tarafından düzenlenen katliamların çoğunda Rusya bu tür iddialarla muhalifleri ve Batı’yı suçlamış, rejimi temize çıkarmış ve rejime yönelik tepkileri azaltan bir paratoner rolü oynamıştır. Ancak Rusya’nın rejim tarafından tüm dünyanın gözleri önünde günübirlik varil bombaları ile sivil yerleşim birimlerinin vurulup her biri bir Haula katliamı olabilecek derecede can kayıplarına neden olan varil bombalı saldırılara dair yorumda bulunmadığı gözlenmektedir.
Rusya’nın Soğuk Savaşın sona ermesinin üzerinden çeyrek asır geçmesinden sonra artık çok kutuplu bir dünya görmek istediği, Çin ve Rusya’nın ABD merkezli dünya nizamına yönelik eleştirilerinin Suriye, Libya, Irak politikalarını etkilediğini söylemek mümkündür. İki ülke de dünya siyasetinde daha merkezi bir rol istemekte ve BM vetolarını bir güç gösterisine dönüştürerek bu mesajı vermeye çalışmaktalar. Rusya’yı, Soğuk Savaş sonrasında etkisini artırmak isteyen, bunun için güçlü müttefiklik ilişkilerine giren, imajına önem veren, masraflı çatışmalardan kaçınan bir aktör olarak değerlendirmek gerekir. Rusya, uluslararası sistemin aktörü olarak ulus devletleri görür ve Ukrayna, Gürcistan, Çeçenistan örneklerinde görüldüğü gibi kendi çıkarlarının önemli olduğu bölgeler dışında başka ülkelerin içişlerine karışmama eğilimi gösterir. Libya’da, Kaddafi rejiminin devrilmesi sonucu ülkede kalıcı bir barışın ve istikrarın gerçekleşmemiş olması da Rusya ve Çin açısından önemlidir. Bu iki ülke de, Libya’ya BM müdahalesine karşı çıkmıştır. Ayrıca Rusya ve Çin, ABD'nin son 15 yıldaki bir dizi askeri adımına şiddetle muhalefet etmiştir. Çin, ABD'nin Irak işgaline karşı çıkmış ve yine Rusya ile Çin, Kaddafi rejiminin devrilmesi girişimlerine açıkça itiraz etmişlerdir. Bu dengeler içerisinde ABD, Sünni direnişe destek verdiği iddia edilen Katar, Türkiye, Sudan, Libya gibi tarafları engelleyebiliyorken, Rusya'nın açık desteğine herhangi bir müdahalede bulun(a)mamaktadır. Bu da ayrı bir meşruiyet sorununa neden olmakta ve güç orantısı bakımından en fazla silaha ihtiyaç duyan kesime silah satış yasağı getiriliyorken, diğeri devasa askeri yardımlarla desteklenmektedir. Oysa katlettiği sivil insan oranı göz önüne alındığında, silah ambargosu uygulanması gereken, Suriye rejiminin kendisi olmalıdır.
Yine de Rusya’nın, Çin’in de desteğini alarak ABD ve Batı ile yürüttüğü rekabete rağmen iki rakip küresel kampın ortak bir takım çıkarlarının olmadığını söylemek kolay değil. Zira Arap Baharı ile beraber yükselen şeyin aslında İslâmi bir devrim olduğunu düşünen Rusya, bunun gelecekte kendi topraklarında özellikle de Kafkasya’da olumsuz sonuçlar doğuracağının farkındadır. Foreign Policy’deki makalesinde Dimitri Trenin bu endişeye değinerek Rusya’nın gelmekte olan bu seli, Suriye’de kadim müttefiki Suriye ve İran ile ortak çalışıp, Çin’in de desteğini alarak durdurmaya çalıştığını belirtmektedir.(11) Igor Delanoe tarafından kaleme alınan “Suriye Krizi: Karadenizin İstikrarına Bir Tehdit” isimli araştırmada Kuzey Kafkasya’dan Suriye savaşına katılıp savaş tecrübesi edinen Kafkasyalı savaşçıların yeni bir istikrarsızlık dalgası oluşturmasının ihtimal dâhilinde olduğuna değinilmiştir.(12) ABD ve Batı’nın da bu yöndeki endişeleri ortadadır. Bu birbiri ile rakip iki kampın birleştiği noktadır. Rusya, Arap Baharını, Libya’da El Kaide ve Rusya’nın terör listesinde olan İhvanın güçlenmesi, Libya silahlarının Mali ve diğer Afrika ülkelerini istikrarsızlaştırması, Mısır’da İhvanın iktidara gelmesi gibi verilere dayanarak, İslâmi bir dalga olarak değerlendirmektedir. Kuzey Kafkasya’daki İslâmi hareketlerin geleceğinin Rusya’nın Suriye politikalarına en azından çok güçlü bir etkisi olduğu bilinmektedir.(13)
Rusya’nın Suriye’de Esed rejimini desteklemesini yukarıda değinilen bir takım gerekçelere yenilerini de ekleyerek aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür.
- Rusya topraklarında yaşayan ve Rus rejimi ile iyi ilişkileri olmadığı bilinen 20 milyon Müslüman'ın, Suriye’de başarılı olacak bir İslâmi devrim sonrası destek göreceklerinden endişe etmektedir. Suriye’de askeri kabiliyetlerini artırmış, yeni bağlantılar ve kaynaklar edinmiş Kafkasya asıllı savaşçıların, Rusya’ya dönerek Çeçenistan, Dağıstan, Gürcistan ve Azerbaycan gibi bölgelerde Rusya’ya karşı yeni bir direniş dalgası başlatmaları ihtimali gerçekçi bir endişe kaynağıdır. Zira Suriye’de savaşan Çeçen savaşçılar da bu yöndeki amaçlarını gizlememektedirler. Özellikle IŞİD bağlantılı Çeçen savaşçıların, Kafkasya’da IŞİD’den elde ettikleri geniş imkânlarla yapılanmaya başladıkları bilinmektedir. Rusya’nın, İran ve Suriye ile iyi ilişkiler geliştirmesinin bir diğer nedeni de, ikisi de Sünniler tarafından yönetilmeyen bu iki ülkenin, Kafkasya’daki Sünnileri etkilemeye girişmemeleri, aynı zamanda özellikle İran’ın adeta Sünni hareketler ile Kafkasya arasında bir set oluşturmasıdır. Rusya uzun yıllar boyunca Dağıstan ve Çeçenistanlı öğrencilerin Suriye’ye giderek burada ılımlı bir dini eğitim almaları için Suriye ile işbirliği yapmıştır.
- Suriye meselesinin Rusya açısından bir şeref meselesi haline geldiği de ortadadır. Rusya uluslararası siyasette gücünü artırmak istemekte, ABD ve AB’nin, sürekli olarak aldığı bağımsız kararlar ve kendisine danışılmadan atılan adımlardan, rahatsızlığını dile getirmektedir. Ukrayna krizi de Rusya’nın bir güç gösterisi şeklinde sıklıkla değerlendirilmektedir.
- Tartus limanı, eski Sovyetler Birliği toprakları dışındaki tek Rus askeri üssüdür ve bu liman Rus askeri donanması için stratejik öneme sahiptir.
- Suriye ile Rusya arasında, önemli oranda silah ticareti ve diğer alanlarda ticari ilişkiler mevcuttur.
- Rusya, ABD ve Batı’nın Ortadoğu ve dünyayı istediği gibi şekillendirmesinden rahatsız olmaktadır.
- Son derece güçlü bir lider ve otoriter bir figür olarak Putin, Rusya’nın Suriye politikalarının hatalı olduğunu fark etse bile, geri dönüşün son derece zor olduğunu görmektedir. Putin gibi bir liderin Suriye politikalarından geri adım atması, büyük karizma kaybına uğramasını beraberinde getirebilir. Ayı sırtında yarı çıplak vaziyette at koşturur gibi resimler veren, kaplanlar ve diğer vahşi hayvanları kucaklarken fotoğraf çekip güçlü lider portresi çizen bir Putin için bu son derece zor bir seçenektir.
- Rusya’nın Suriye politikalarındaki hırçın rolü aynı zamanda ABD ve Batı’ya meydan okuyan güçlü bir Rusya imajı oluşturmaktadır. Bu da ülke içi siyasette 3. Dönemini geçiren ve birçok eleştirinin odağında olan Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’in, dış politikadaki karizmasını iç siyasette bir avantaj ve imaja dönüştürmesine imkân tanımaktadır. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politikadaki kararlı ve cesur adım ve açıklamalarının, (örn Davos, Afrika, Arakan, BM’ye ve AB’ye sert eleştiriler) kendisine iç siyasette büyük bir itibar kazandırdığında şüphe yoktur. Aynı etki Rusya’nın ABD ve Batı’ya meydan okuyan politikaları sonucunda Putin için de geçerlidir.
- Rusya Suriye’deki politikalarını küresel bir aktör olarak güç gösterisi yapmak için yoğun olarak kullanmaktadır. Dimitri Tren tarafından kaleme alınan Rus Perspektifinden Suriye(14) isimli analizde bu durum şu ifadelerle dile getirilmektedir:
“…Suriye, Rusya perspektifinden bakıldığında geçmişteki Libya, Irak ya da Yugoslavya gibi dünya düzeni meselesi ile ilgilidir. Suriye politikaları, Rusya açısından kimin karar verdiği ile ilgilidir. Savaşa kim karar veriyor, askeri güç kullanım araçlarının kullanımına kim karar veriyor, kim hangi şartlarda, hangi kurallarla askeri müdahalenin yapılacağını belirliyor?”
Rusya muhtelif açıklamalarla BM Güvenlik Konseyine ABD ve Batı tarafından dayatma yapıldığını da iddia etmektedir. Putin bu konuda şunları söylemiştir:
“Sürekli insan haklarının devlet otoritesinin üzerinde olduğu söyleniyor. Şüphe yok ki öyledir ve insanlığa karşı suçlar uluslararası mahkemede mutlaka cezalandırılmalıdır. Fakat bu pozisyon devlet otoritesini kolayca aşındırdığında, insan hakları dışarıdan ve seçici olarak korunduğunda ve bu haklar korunduğunda geniş kitlelerin en temel ve kutsal hakları olan yaşam hakları çiğnendiğinde bu durumda erdemli bir amaçtan değil bir demagojiden bahsediyoruz demektir. BM’nin ve Güvenlik Konseyinin bazı ülkelerin dayatmalarına ve keyfiliğine karşı durması gerekir (Vladimir Putin, 2012 ).(15)”
Bu sözleri her ne kadar Çeçenistan nüfusunun neredeyse 3’te birinin katledildiği, uluslararası kurumlarca belgelenmiş yoğun insan hakları ihlallerinin işlendiği Çeçenistan savaşının aktörü olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin söylemiş olsa da ABD’nin değişik ülkelerdeki keyfi uygulamalarına karşı önemli eleştiriler içerdiği söylenebilir. Ancak insan hakları ve keyfi uygulama konusunda Rusya da ABD kadar eleştirilmektedir. Rusya devlet başkanı Putin Suriye’de muhtemel bir rejim değişikliğinin ülkedeki Ortodoks Hıristiyanları zayıflatacağı endişesini dile getirmiştir. Rusya çoğu zaman Ortodoks Hıristiyanların hamisi olarak görülmektedir. Ancak yine de bunun dinin araçsallaştırıldığı bir siyaset olduğuna dair işaretler bulunmaktadır. Zira Rusya Ukrayna’daki savaşta halkı Ortodoks olan binlerce insanın ölümüne neden olmuştur.(16)
Yapılan açıklamalar Rusya’nın Şii mezhepçiliğine dayalı Irak ve azınlık iktidarına dayalı Suriye’yi her kesimin temsil edildiği yeni yönetimlere tercih ettiğini gizlemediğini göstermektedir. Rusya katliama uğrayan çoğunluğu değil baskıcı yönetimlere destek olan azınlığı daha çok önemsemektedir.
“Hiç şüphe yok ki mevcut rejimin devrilmesi durumunda çevre ülkeler tarafından Suriye’de Sünni bir rejimin kurulması için büyük baskı yapılacaktır. Bu durumda bizler Hıristiyanlar, Kürtler, Aleviler ve Dürzîler gibi azınlıkların geleceği konusunda endişeliyiz. Lübnan’da neler olacağını tahmin bile edemiyorum. Şu anda üst düzey liderlerinin çoğunun Şii olduğu Irak’ın da bundan etkilenmeyeceğini düşünmüyorum. Benzer bir sorun da Kürdistan için geçerlidir. Tüm bunlar bomba tesiri yapacak sorunlardır ve son derece dikkatli bir yaklaşım gerektirmektedir. (Sergey Lavrov, 2012)”(17)
Rusya, krizin başından itibaren Esed rejimini desteklemiş, ancak rejimin ağır insan hakları ihlallerinde bulunduğu dönemlerde, hem uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmemek hem de Suriye muhalefeti ile rejim arasında muhtemel müzakerelerde kapıyı açık bırakmak için rejime yönelik eleştirilerde de bulunmuştur. 2012 Mayıs ayında rejimin düzenlediği Humus/Haula katliamı, Rusya'nın Esed rejimini kınadığı nadir olaylardandır. Rusya bu açıklamalarla aslında rejime açıkça silah desteği ve siyasi koruma sağlamasına rağmen uluslararası kamuoyunda tarafsız görünme kaygısı taşımış, gelen ağır eleştirileri göğüslemiştir. Ancak Rusya, bu olayda Esed rejimini kınarken üstü örtülü bir şekilde muhaliflerin olaydan sorumlu olduğunu, bazı sivillerin muhaliflerin kontrol ettiği bölgelere yakın yerlerde öldürüldüğünü iddia ederek çeşitli şüpheler üretmeyi de ihmal etmemiştir. Rusya'nın kınadığı Haula katliamının yaşandığı hafta, Esed rejimine gemilerle silah taşıdığı raporları ise ayrı bir tartışmaya neden olmuş ve Rusya'nın gizli rolünü ortaya koymuştur.(18) Ancak Rusya, Suriye rejiminin BM'de kınanacağı zamanlarda bile kınamayı veto etmemeyi askeri müdahale yapılmaması ya da yaptırım ön görülmemesi şartına bağlamıştır.(19) Oysa Rusya, arkasında yaptırım olmayan bir kınamanın hiç bir çözüm sunmayacağını bilmektedir. 26 Ağustos 2011 tarihinde Rusya, Rus firmalarının Suriye'ye silah satışını illegal yapacak BM kararını, veto etmiştir.(20) Bu da Rusya'nın Suriye rejimini desteklemesinin arkasında silah ticaretinin de olduğu görüşünü kuvvetlendirmiştir. Rusya'nın tüm silah satışlarının %10'u Suriye ile yapılmaktadır. 16 Ekim 2013 tarihinde Rus kontraktörlerinin rejim saflarında savaştığı ortaya çıkmış(21), savaşçılara ait resimler, görüntüler(22) ve kimlikler yayınlanmıştır. 5 Ocak 2014 tarihinde Rusya'nın arızalanan Suriye savaş helikopterlerini tamir edip geri gönderdiğine dair belgeler de ortaya çıkmıştır.(23) Her ne kadar Suriye silahlarının çoğunu Soğuk Savaş döneminden bu yana Rusya’dan alsa ve Rusya’nın tavrında karşılıklı ticari ilişkilerin etkisi tamamen göz ardı edilemese de Suriye’nin Rusya açısından hayati bir silah müşterisi olduğunu söylemek için de ekstra argümanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Suriye ile silah ticareti Rus silah pazarının %1’inden azını oluşturmaktadır.(24) Tartus limanının Rusya açısından ne derece önemli olduğu sorusunu gerçekten cevaplamak zor olsa da Rusya’nın Esed rejimine desteğini hem ülke içinde hem de uluslararası kamuoyunda meşru kılmak amacıyla limanın önemini abartma eğiliminde olduğu düşünülebilir. Zira bahsi geçen liman her ne kadar Rusya’nın Akdenizde bulunan tek limanı olsa da askeri hareketliliğin son on yılda gayet az olduğu bilinmektedir. İran’ın Rusya açısından stratejik ve ekonomik önemi uzmanlara göre Suriye’ninkinden çok daha fazladır. Rusya’nın Kafkasya bölgesinde Türkiye’nin Turancılık yönündeki dış politikasını ve Suudi Arabistan kaynaklı ya da cihad hareketleri kaynaklı dini etkiyi kırmasında İran önemli rol oynamaktadır.(25)
Savaş sırasında vurulan ya da arızalanan helikopterler, 514 ARZ şirketi tarafından tamir edilip tekrar Suriye’ye götürülüyor. Resimde ARZ çalışanları bir Suriye helikopterini tamir ediyorlar.
Rusya rejime silah ve teknik ekip desteği sağlamanın yanında askeri uzmanlar da göndermektedir. Bu askeri uzmanlar aktif çatışmalara katılmamakta ancak danışmanlık hizmeti vermektedir. Bununla beraber Rusya’dan gelen paralı askerlerin rejim safında savaştıkları bilinmektedir. Bu paralı askerler arasında ölenler de olmuştur. Rus paralı askerlerin Suriye’de rejim askerleriyle beraber çektikleri fotoğraflar basına sızmış ve Rusya bunun üzerine önlem almıştır. Rusya destekli Çeçen lider Kadirov’un da bazı Çeçen grupları Suriye’ye gönderdiği bilinmektedir. Kadirov bir televizyon konuşmasında bunu itiraf etmiştir.
Esed rejimi saflarında savaşan Rus paralı askerler
Rusya Eylül 2015 tarihinde yeni bir askeri atılım yaparak Suriye’ye yüklü oranda mühimmat, tank ve uçak takviyesi yapmış ve bazı iddialara göre 4 bin Rus askeri de Suriye’ye kara operasyonlarına katılmak üzere geçmiştir. İstihbarat raporlarına göre 2015 Eylül sonu itibariyle Suriye’de 28 Rus jeti, 14 helikopter, S 300 füzeleri ve değişik tipte Rus tankları bulunmaktadır.(26) Rusya’nın bu adımına karşılık ABD de PYD’ye ABD özel kuvvetlerinin destek verdiğini ve ilk operasyonlara katıldıklarını açıklamıştır. Suriye’ye silah taşıan Rus savaş ve yük gemileri İstanbul boğazından geçmiştir. Rusya ayrıca bölgeye bir denizaltı da sevk etmiştir. Sevkiyatlar Türkiye’de AKP hükümeti ABD ve Batı tarafından cömertçe desteklenen, Rusya tarafından da güçlendirilen muhalefet karşısından seçimlerde zayıf düşürüldüğü bir döneme denk gelmiştir.
İstanbul boğazından Suriye’ye silah taşıyan bir Rus gemisi Novocherkassk tarih: 6 Eylül
Rusya’nın Esed rejimine sürekli silah ve mühimmat gönderdiği ve deniz yoluyla onlarca sevkiyat yapıldığı raporlara yansımıştır.(27) Boğazlardan sadece 2015 yılında 100’ün üzerinde Rus gemisi geçmiştir.
Suriye krizinde rejimi destekleyen aktörler temel olarak Rusya, İran, Irak ve Çin'dir. Bu ülkelere zaman zaman Venezüella, Küba’nın da destek verdiği görülmektedir. Venezüella Esed rejimine siyasi ve ekonomik destek sağlamıştır. Venezüella enerji bakanı Rafael Ramirez Suriye rejimine ülkesi tarafından 2 tanker dizel ulaştırıldıktan sonra yaptığı açıklamada “Uluslararası çıkarların çökertmek için uğraştığı, kuşatılmış bir ülke olan Suriye ile yüksek derecede işbirliğimiz bulunuyor” açıklamasında bulunmuştur.(28)
Rusya ve Çin, son 15 yılda ABD tarafından Ortadoğu'da yapılan işgal operasyonlarına karşı çıkmışlardır. Bölgede istikrarın bozulmasından rahatsızlık duyan bu iki gücün Irak işgali, Libya'ya müdahale ve Suriye krizi konularında ABD ve Batı cephesinin politikalarına açıkça karşı durduğu görülmektedir.(29) Her ne kadar İran, Şii militanları seferber etmesi, rejimin en fazla ihtiyaç duyduğu alan olan, askeri alanda sahaya çıkan Devrim Muhafızları ve dünyanın birçok bölgesinden gelen on binlerce Şii militan ile desteklemesi açısından önemli rol oynayan kilit bir aktör olsa da, rejim açısından uluslararası baskıları azaltmak için Rusya daha önemli görülmektedir. Rusya ve Çin, BM’de veto yetkisi olan iki ülke olarak, Esed rejimini kimyasal saldırılar yaptığı ve aynı gün binden fazla kişiyi Ğuta’da katlettiği süreçte bile, uluslararası baskılardan ve müdahalelerden korumuştur. Rusya, bir adım daha ileri giderek Esed rejimi lehine propaganda faaliyetlerine medyanın yanında devlet yetkilileri aracılığı ile destek vermiş, Ğuta katliamının yapıldığı gün saldırıyı muhaliflerin yaptığına dair bir takım belgeler olduğunu iddia ederek bir paratoner rolü üstlenmiştir. Oysa Rusya, hiçbir zaman iddia ettiği belgeleri uluslararası toplum ile paylaşmamıştır. 2015 Eylül ayının sonunda ise Rus uçakları Humus ve diğer Suriye kentlerinde muhalifleri vurmaya başlamıştır. Uzmanlar Rusya ile ABD’nin Suriye konusunda rekabet içinde olduklarını, politikalarında uyumsuzluk olduğunu değerlendirse de 5. Yılına giren savaş Rusya ile Çin’in iyi kötü polis rolü oynadıkları, Esed’i İslâmi Harekete tercih ettikleri, İsrail’in çıkarlarının ikisi için de öncelikli olduğunu göstermiştir. Tam bir turnusol kâğıdına dönen Suriye uluslar arası güçlerin söz konusu İslam ve Müslümanlar olduğunda nasıl da hep beraber hareket edip tüm ihtilafları bir kenara bıraktıklarını göstermiştir.
Dipnotlar:
1- Bu raporda dış aktörlerin Suriye politikalarının incelendiği raporlarda kullanılan başlıklarda aktörler önem sırasına göre sıralanmışlardır. Örneğin İran sahada ciddi bir aktör olsa da uluslararası arenada gücünü Rusya'dan almaktadır.
2- The Washington Quarterly, 2005–06 Managing China-U.S. Energy Competition in the Middle East S 193 China-U.S. Energy Competition in the Middle East 9 S.
3- China and the Middle East: Embarking on a Strategic Approach, S. Rajaratnam School of International Studies By James M. Dorsey 2014 S 3
4- http://www.rieas.gr/images/rieas159.pdf
5- http://carnegieendowment.org/files/swaine_clm_39_091312_2.pdf
6- http://und.edu/centers/human-rights-and-genocide-studies/brockmanhawesyriaarticle052013.docx.pdf
7- Lea, David (2001). United Kingdom: Europa Publications, A Political Chronology of the Middle East. London, s. 218
8- http://english.cntv.cn/20120326/106881.shtml
9- ''Russia Warns U.S., EU Not to Aid Syria Protests After Libya'', Bloomberg, 02 June 2011.
10- Russia’s Interests in the Syrian Conflict: Power, Prestige, and Profit Azuolas Bagdonas http://ejeps.fatih.edu.tr/docs/articles/159.pdf
11- ''Russia's Line in the Sand on Syria'', Foreignaffairs, 05 February 2012.
12- The Syrian Crisis: A Challenge to The Black Sea Stability, Center for International and Regional Studies, Igor Delanoë, February 2014 http://www.khas.edu.tr/cms/cies/dosyalar/files/CIESPolicyBrief02.pdf
13- ''Deciphering Russian Policy on Syria: What Happened… and What’s Next'', Wilsoncenter, 07 October 2013.
14- ''Syria: A Russian Perspective'', Carnegieendowment, 28 June 2012.
15- Russia’s Interests in the Syrian Conflict: Power, Prestige, and Profit Azuolas Bagdonas http://ejeps.fatih.edu.tr/docs/articles/159.pdf
16- Syria’s Uprising: sectarianism, regionalisation, and state order in the Levant, Ministry of Foreign Affairs of Norway Steven Heydemann, May 2013 http://fride.org/download/WP_119_Syria_Uprising.pdf
17- Russia’s Interests in the Syrian Conflict: Power, Prestige, and Profit Azuolas Bagdonas http://ejeps.fatih.edu.tr/docs/articles/159.pdf
18- ''UN calls for investigation into Houla killings in Syria'', Bbcnews, 01 June 2012.
19- ''Russia hardens stance on Syria'', Timeslive, 03 Ağustos 2011.
20- ''Russia, China resist U.N. Syria sanctions push: envoys'', Reuters, 26 August 2011.
21- ''St. Petersburg Sends Contractors to Syria'', Interpretermag, 15 November 2013.
22- ''09102013067russkiy tvari v siriy'', Youtube, 19 Ekim 2013, https://www.youtube.com/watch?v=-qB9AyxAefc.
23- ''Is Russia Running a Secret Supply Route to Arm Syria’s Assad?'', Time, 29 November 2012.
24- Russia’s Interests in the Syrian Conflict: Power, Prestige, and Profit Azuolas Bagdonas http://ejeps.fatih.edu.tr/docs/articles/159.pdf
25-Russia’s Interests in the Syrian Conflict: Power, Prestige, and Profit Azuolas Bagdonas http://ejeps.fatih.edu.tr/docs/articles/159.pdf
26- https://www.washingtonpost.com/news/checkpoint/wp/2015/09/21/these-are-the-28-jets-russia-now-has-in-syria/?postshare=2681442867487424
27- https://valkryv.wordpress.com/2015/09/19/list-of-russian-warships-pass-through-the-bosporus-in-2015/
28- Unrest in Syria and U.S. Sanctions Against the Asad Regime Jeremy M. Sharp Specialist in Middle Eastern Affairs Christopher M. Blanchard Specialist in Middle Eastern Affairs March 26, 2012 Congressional Research Service
29- Bu raporda dış aktörlerin Suriye politikalarının incelendiği raporlarda kullanılan başlıklarda aktörler önem sırasına göre sıralanmışlardır. Örneğin İran sahada ciddi bir aktör olsa da uluslararası arenada gücünü Rusya'dan almaktadır.
YAZIYA YORUM KAT