Rusya ile 'bağımsızlık çemberi'ne merhaba!
Rusya emperyalizmi adına çalakalem yazılar gazete köşelerini süslüyor!
HAKSÖZ HABER
Mehmet Ali Güller, Cumhuriyet'teki köşesinden ısrarla ve inatla Türkiye'yi Rusya'nın bölgedeki uzantısı ve gölgesi kılmaya teşvik eden yazılar yazıyor. Üstelik bu işi “anti-emperyalizm” adına yapıyor!
Amerika ve NATO'ya karşı ama Rusya-Çin bloğuna amade bir siyaset öneriyor. Bu işi için ilk elde yapılması gereken ise katil Esed rejimiyle barışıp anlaşmak diğeriyse Kırım'ın işgal ve ilhakında Rusya'yı kayıtsız şartsız desteklemek…
Hemen bütün yazıları neden Rusya-Çin bloğunun parçası olmak gerektiğini, Esed rejimiyle barışıp işbirliği yapmayı, Mısır'da Mursi'nin devrilmesine ve Sisi’nin darbesine alkış tutmak gerektiğini izaha seferber edilmiş durumda.
Güller’in hayal dünyasında İhvan-ı Müslimin çok kötü ama Sisi darbesi harika bir hamle şeklinde tasvir ediliyor. Suriye'deki muhalefet İslami kimliği ve Türkiye'yle dayanışması dolayısıyla emperyalizmin oyuncağı oluyor ama Esed'in başını çektiği Nusayri cuntası Rusya ve İran ordularıyla şehirleri yıkıp milyonları ülkeden kovup yüz binlerce insanı katledince süper bir direniş hattı kurmuş oluyor.
Mehmet Ali Güller eski Aydınlık ekibinden, Doğu Perinçek'in yakın mesai arkadaşı. Cumhuriyet'teki köşesini Rusya ve Çin hesabına "PR" çalışmalarına tahsis etmiş durumda. Fakat makalelerinde dış politikada analiz yapma, haklıyı haksızı ayırma veya adalet ve ahlaka uygun olanları teklif etme gibi hiç bir derdi yok!
Bütün mesaisini Amerika-NATO'dan neden uzak durmak gerektiğini anlatmaya ayırmış gibi görünürken aslında kendisini Türkiye ve bölge ülkelerini Rusya-Çin bloğuna yanaştırmaya, Rusya ve Çin'in yayılmacı ve sömürgeci siyasetlerinin ne denli faziletler içerdiğini vaaz etmeye vakfetmiş durumda.
Bağımsızlık yazmıyor Güller'in kitabında bilakis Rusya ve Çin'e bağımlılığa iman etmiş! Rusya ve Çin'in işgallerini görünmez kılmaya, işledikleri katliam ve tehcir politikalarını meşrulaştırmaya kalkışıyor, çünkü bu Güller'in işi, mesleği, vazifesi. Köşe yazılarını bu mesleği icra aşk ve vazifesiyle yazıyor.
Daha evvel dediğimiz gibi hemen her yazısı böyle olmakla beraber Güller'in bugün Cumhuriyet'te yayınlanan ‘Sıfır sorun’dan ‘sorunsuz çember’e başlıklı yazısına bakalım.
Mehmet Ali Güller hakikaten ne teklif ediyor Türkiye'ye? Amerika ve NATO'dan uzak durmalı Türkiye; tamam burada sorun yok.
Peki, çözüm önerisi ne? Önce Esed'le barış, akabinde Ukrayna'nın işgal ve ilhakını meşru gör ve onayla. Daha başka ne var:
Mısır'daki darbe rejimiyle şartsız şurtsuz anlaş ve Müslüman Kardeşler meselesini tarihe göm ve unut. Biraz daha ilerleyelim; Filistin'de Hamas'a sırtını dön ve işgalin kalıcı olduğunu kabul et artık. Güller İsrail'den bahsederken hemen hemen hiçbir zaman işgal, tehcir, Siyonizm gibi meseleleri ağzına almıyor dikkat edilirse. Müslüman Kardeşler, Hamas, Erdoğan hepsi beraber, her biri açık tehdit ve ihanet içinde ama Rusya cici, Çin harika, İsrail ise Ortadoğu gerçeği!
İşte asıl sefalet, en büyük rezalet, telafisi imkânsız ahlaksızlık ve barbarlık budur! Güller gibi Rusya ve Çin sevdalısı misyonerler kendilerini sosyalist-Kemalist “bağımsızlık savaşçıları” şeklinde pazarlıyorlar piyasaya!
Sosyalist-Kemalist tam bağımsızlıkçı siyaset açıkça Rusya ve Çin'in kucağına oturmayı, Esed ve Sisi gibi katillere yardakçılık etmeyi, işgal ve askeri darbelere karşı direnen hareketleri kirletmeyi karakter edinmiş durumda. Önüne geleni NATOcu, Amerikancı, emperyalizmin işbirlikçisi ilan edip itibarsızlaştırmayı meslek edinmiş şaibeli tipler gazete köşelerinde yazıp televizyonlarda yorum yaparak açıkça nüfuz casusluğuna, etki ajanlığına soyunuyorlar!
Tuhaf olansa bu kirli işlerini, bu karanlık misyonlarını ellerini kollarını sallayarak üstüne üstlük muhataplarını bir savcı edasıyla sorgulayarak icra edecek kadar da kibirliler. Taşlar bağlı olduğu için bu derece serbest hareket ediyorlar tabii ki!
Bahse konu olan yazı
Mehmet Ali Güller / ‘Sıfır sorun’dan ‘sorunsuz çember’e
Birkaç hafta önce Saray’da yapılan toplantıda, Türkiye’nin çevresinde “sorunsuz bir çember” oluşturulması ve Ermenistan, İsrail, Libya, Mısır ile Körfez ülkelerine yönelik atılacak adımlar kararlaştırılmış (Nuray Babacan, Hürriyet, 25.1.2022).
Türkiye’nin etrafında elbette “sorunsuz çember” olmalı. Ancak mesele, çemberin hangi eksende ve hangi ortak çıkarlarda buluşarak inşa edilebileceğidir. Nitekim eksen ve ortak çıkarda buluşulamadığı şartlarda, “komşularla sıfır sorun” politikasının “sırf sorun”a dönüştüğü görüldü.
Komşularla sıfır sorun politikası, birbirini destekleyen iki sütun üzerine inşa edilmeye çalışılmıştı:
1. AKP hükümeti, ABD’nin küresel düzeni altında, alt bölgesel düzen kurmaya soyundu.
2. AKP hükümeti, bu alt düzeni İhvancılık üzerine inşa etmeye çalıştı.
Mısır’da Mursi’ye destek, Suriye’de Esad hükümetine İhvan montajı planı, Filistin’de Hamasçılık, Kuzey Afrika ülkelerinde İhvan iktidarları projesi hayata geçmedi. Hatta İhvan iktidarı bir tek Türkiye’de kaldı!
ÖNCELİKLER SIRALAMASI
Peki, AKP’nin yeni “sorunsuz çember” politikasında eksen ne? Çemberi oluşturacak tek tek ülkelerle ortak çıkarlar ne?
Türkiye elbette Mısır’la, İsrail’le, Ermenistan’la, Körfez ülkeleriyle normalleşmeli, sorunlarını çözmeli… Peki, ama öncelikler sıralaması ne? Türkiye’nin İsrail’le ya da Birleşik Arap Emirlikleri ile normalleşmesi, Suriye’yle normalleşmesinden daha acil ve önemli mi?
Öncelikler sıralaması, sizin eksen anlayışınızı da ortaya koyar. Bakınız, Türkiye’nin İsrail’le, Birleşik Arap Emirlikleri’yle, Suudi Arabistan’la hatta Mısır’la normalleşmesi ABD’de bir rahatsızlık yaratmaz; ancak Suriye ile normalleşmek, ABD’nin istemediği bir durumdur.
Öncelikler sıralaması aynı zamanda kolaylıklar sıralamasıdır. Örneğin Suriye’yle normalleşmiş bir Türkiye, Mısır’la normalleşmesinde daha çok ortak çıkar alanı bulur, İsrail’le normalleşmesinde elini güçlendirmiş olur.
SURİYE VE UKRAYNA
Türkiye’nin etrafında bir sorunsuz çember oluşturulacaksa, bunun yolu iki kritik bölgeden geçer: Suriye ve Ukrayna/Karadeniz. Şöyle de söyleyebiliriz:
1. Türkiye, Suriye’yle anlaşmadıktan sonra Körfez’le de İsrail’le de hatta Mısır’la anlaşsa bile güvenli ve sorunsuz bir çember oluşturamayacaktır. Göç, terör, ticaret sorunları çözülememiş olacaktır.
2. Türkiye, Ukrayna merkezli ABD - Rusya krizinde NATO bağı üzerinden yanlış konumlanırsa, çemberin kuzeyi tamamen sorunlu hale gelecektir. Karadeniz, büyük sorunların merkezine dönüşecektir.
Peki, AKP hükümetinin Suriye ve Ukrayna/Karadeniz politikası ne?
DAVUTOĞLU MUHALEFETTE AMA FİKİRLERİ İKTİDARDA
AKP hükümeti, birincisi Şam karşıtlığını sürdürüyor, ikincisi kaymakam atamaktan fakülte açmaya kadar uzanan bir dizi uygulamasıyla “güvenli bölge” adı altında nüfuz bölgesi edinme hedefini sürdürüyor. Yani AKP hükümetlerinin başbakanlığını ve dışişleri bakanlığını yapan Davutoğlu’nun stratejisi belli ölçülerde hâlâ uygulanıyor.
AKP hükümetinin Ukrayna/Karadeniz politikası ise tarafsızlıktan çok, Rusya karşıtı konumlanmaya eğilimli bir çizgi izliyor. Ankara’nın Kırım tavrından Ukrayna’ya siyasi destek vermesine ve bu ülkeyle yaptığı bazı silah anlaşmalarına kadar tüm uygulamaları Washington’da memnuniyet, Moskova’da rahatsızlık doğuruyor.
Oysa Ukrayna merkezli bir çatışmadan en çok zarar görecek ülke Türkiye olacaktır. Karadeniz bir savaş alanına dönecektir. Karadeniz’in komşulara ait bir deniz olma özelliği ortadan kalkacaktır. Ankara’nın bu gerçeğe göre konumlanması ve Almanya ile Fransa’nın bile ABD’yi frenlemeye çalıştığı şartlarda, çok daha açık bir şekilde Washington’un Rusya’yı kuşatma planı içinde Ukrayna cephesi inşa etme girişimine karşı çıkmalıdır.
BAĞIMSIZLIK VE ANTİEMPERYALİZM
Türkiye, Cumhuriyetin ilk döneminde “sorunsuz çember” oluşturdu. Atatürk’ün “yurtta barış, komşularda barış, dünyada barış” anlayışı ve “aktif kolektif güvenlik” çizgisi ile Türkiye’nin etrafında barış kuşakları, sorunsuz çember oluşturuldu. Türkiye, kuzeyini SSCB’yle dostluk anlaşmasıyla, batısını Balkan Antantı'yla, güneyini ve doğusunu Sadabad Paktı’yla güvenli hale getirdi.
Özetle sorunsuz çember için önce bağımsızlıkçı ve antiemperyalist olmak gerekir!
HABERE YORUM KAT