Rusya Esed’in Nereye Kadar Arkasında?
Rusya’nın Esed rejimine desteğini, Putin’in Vladivostok ’ta itiraf ettiği gibi, askeri formasyon vermek ve silah ve mühimmat temin etmek dâhil, “ciddi ve güçlü” biçimde sürdürdüğüne kuşku yok.
Akın Özçer / Serbestiyet
Rusya, Sovyetler Birliği’nin Soğuk Savaş döneminden beri Suriye’deki müttefiki olan Baas rejimine, işlediği tüm insanlık suçlarına karşın, bugüne kadar arka çıkmaktan vazgeçmedi. Bu kayıtsız koşulsuz destek, BM Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisine sahip daimi beşlisinden birisi olması nedeniyle, Suriye rejiminin suni teneffüsle dört yılı aşkın bir süre yaşamasına ve sorumlusu olduğu insanlık trajedisinin daha da ağırlaşmasına yol açtı. İç savaşta yaşamlarını kaybeden Suriyelilerin sayısı 300 bini, ülke dışına kaçmak zorunda kalanlarınki ise BMYMK verilerine göre 4,5 milyonu buldu.
Suriyeli mültecilerin son haftalarda AB ülkelerine ve özellikle en gelişmişi olduğu için tercih ettikleri Almanya’ya doğru akın etmesi, Avrupa kamuoyunda bu insanlık dramına duyarlılığı arttırdı kuşkusuz ama gerçek sorumlunun kim olduğu hususunu netleştirmedi. Batı medyasına yansıdığı kadarıyla genel kanaat mültecilerin Suriye’den özellikle Daech vahşetinden ötürü kaçtığı yönünde. Bu kanaat, Esat rejiminin, tam da arzu ettiği gibi, dolaylı olarak aklanması anlamına geliyor ne yazık ki.
Bu bağlamda, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Cuma günü Vladivostok Ekonomik Forumu’nda yaptığı konuşmada, Avrupa’daki göç dalgasının AB’nin bölgeye yönelik yanlış dış politikasının “kaçınılmaz sonucu” olduğunu vurgulaması dikkat çekici. Avrupa’yı daha önce bu konuda uyarmış olduğunu hatırlatan Putin, yanlışlığın Avrupa’nın kendi normlarını “bağımsız bölgelerin tarihi, dinsel, ulusal ve kültürel karakteristiğini” göz önüne almadan dayatmasından kaynaklandığının altını çiziyor. Ardından Avrupa’ya göç dalgasının önüne geçmenin tek yolunun insanların sorunlarını kendi ülkelerinde çözmesini sağlamak olduğunu vurguluyor.
Ne var ki sorunların kaynağında çözülmesi Putin için Suriye’de dört yıldır sürekli insanlık suçu işleyen Baas rejiminin tasfiyesini içermiyor. Rusya Devlet Başkanı’na göre, ilk olarak yapılması gereken Daech gibi cihatçı gruplara karşı ortak ve birleşmiş bir cephe oluşturmak. Tahmin olunacağı gibi, bu ortak cephenin içinde Suriye rejimi de yer alıyor. İnsanın aklına “Daech, Esat rejiminin aklanmasını ve yerinde kalmasını sağlamak için oluşturulmuş bir örgüt mü acaba” sorusu takılıyor ister istemez.
Vladimir Putin, Vladivostok’ ta Daech’e karşı “gerçek” bir uluslararası koalisyon oluşturma arzusu olduğunu, bu konuda Başkan Obama ile de konuştuğunu ama Rusya’nın şu an ABD tarafından Daech’e karşı yürütülen askeri operasyonlara doğrudan katılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını da dile getiriyor.
Ertesi gün ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, mevkidaşı Sergueï Lavrov’u telefonla arayarak, Rusya’nın Suriye’de olası askeri angajmanından duydukları kaygıyı dile getiriyor. Amerikan Dışişleri kaynakları, Putin’in bir gün önceki açıklamasına karşın Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını arttırdığına ilişkin istihbarat aldıklarını, Kerry’nin de bunun krizi daha da içinden çıkılmaz duruma getireceği hususunda Lavrov’u uyardığını açıklıyor.
Aslında Kerry-Lavrov görüşmesi bu konudan ibaret değil, Suriye’nin geleceği konusu da ele alınıyor. Başkan Obama’nın bir gün önce Beyaz Ev’de Suudi Kralı Salman’ı kabul ettiği ve ağırlıklı olarak Esat’ın olmayacağı bir Suriye’nin geleceğini görüştükleri dikkate alınacak olursa, bunda şaşırtıcı bir taraf da yok. Kaldı ki Suriye krizini aşmak amacıyla ABD, Rus ve Suudi üçlüsü arasında, 3 Ağustosta dışişleri bakanları düzeyinde yapılan Doha toplantısıyla başlayan diplomatik temaslar da sürüyor.
Geçen hafta Lübnan gazetesi “Al Jumhuriya” Suudilerle Ruslar arasında “Esat’sız Suriye” için bir uzlaşmaya varıldığını, ABD’nin de buna onay verdiğini öne sürdü. Buna göre, Esat, kendisini kabul edebilecek Cezayir, İran, Oman veya Rusya gibi ülkelerden birine, ailesi ve yakınlarıyla birlikte sürgüne gidecek ve Suriye’de geçici bir milli mutabakat hükümeti kurulacak. Süreç iç ve dış muhalefeti bir araya getiren bir kongreyle başlayacak. Gazeteye göre “Cenevre III” adı verilen bu senaryo o kadar ilerlemiş durumda ki bu üç ülke kongreye katılması gerektiğini düşündüğü kişilerin listesini hazırlamaya başladı bile.
Gerek Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını arttırdığına ilişkin İsrail kaynaklı iddianın, gerek Suriye’nin geleceği hakkındaki senaryoların şu sıralarda siyasi gündemin ön sıralarına çıkmasının nedeni, Daech ’in Eylül başı itibariyle Şam kapısına dayanmış olması. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Observatuarının Direktörü Rami Abdülrahman’a göre, Daech kent merkezine on kilometre mesafeye kadar yaklaşmış durumda; her ne kadar çatışmalar şu an itibariyle Daech ile muhalif güçler arasında cereyan ediyor olsa da.
Sonuç itibariyle Rusya’nın Esat rejimine desteğini, Putin’in Vladivostok ’ta itiraf ettiği gibi, askeri formasyon vermek ve silah ve mühimmat temin etmek dâhil, “ciddi ve güçlü” biçimde sürdürdüğüne kuşku yok. Moskova yönetimi, Dubai’de yaşayan Suriyeli siyasi analist Samir Al-Taki’ye göre, Şam’daki müttefikinin ömrünü uzatmak için elinden gelen her şeyi yapıyor.
Bununla birlikte biliyor ki Beşar Esat’ın bundan böyle Suriye’nin bütünlüğünü sağlaması hiç mümkün değil. Bu şekilde yapmaya çalıştığı, Suriye’nin geleceğini belirleyen baş aktör olabilmek için zaman kazanmak. Görünen o ki bu tutumundan ötürü bölgede daha fazla kanın dökülüyor ve mülteci trajedisinin ağırlaşıyor olması umurunda değil. Bu insanlık trajedisinde kendisini bölgeye elini atmış olan diğer ülke ve güçlerden çok daha sorumlu hissetmediği için olsa gerek.
HABERE YORUM KAT