Rus istihbaratı ve güvenliği zannedildiği kadar güçlü mü?
Wagner isyanı bitmiş gözükse de ardında pek çok soru bıraktı. O sorulardan biri de Rusya’nın devasa güvenlik mekanizmasının ve istihbaratının bu isyana neden bu kadar hazırlıksız olduğu ve bundan sonra onlara ne olacağı.
Andrei Soldatov & Irina Borogan / Fikir Turu
Rus istihbaratı ve güvenliği ne kadar güçlü?
Yevgeniy Prigojin liderliğindeki Rus paralı asker grubu Wagner, Rusya Savunma Bakanlığı ile aralarındaki aylar süren gerilimden sonra 23 Haziran 2023 gecesinde ayaklandığında Rusya’nın iç güvenlik ve istihbarat teşkilatları FSB ve Rus Ulusal Muhafızları etkisiz kaldı. Onların bu zaafı, ayaklanma Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko’nun aracılığıyla sona erse de Putin iktidarının ciddi bir zafiyet içinde olduğunu da gösterdi ve Rus istihbaratı ne kadar güçlü, sorusunu akıllara getirdi.
Rusya’nın karşı karşıya kaldığı güvenlik krizini Andrei Soldatov ve Irina Borogan, Foreign Affairs için yazdıkları yazıda ele alıyor.
Yazının öne çıkan bazı bölümlerini paylaşıyoruz:
“Wagner lideri Yevgeniy Prigojin’in isyanıyla ilgili süregelen pek çok sorudan biri de Rusya’nın devasa güvenlik mekanizmasının bu isyana neden bu kadar hazırlıksız olduğu.
Kremlin’in başlıca iç güvenlik teşkilatı olan FSB uzun zamandır ‘önlem almaya’ ve devlete yönelik tehditleri daha ortaya çıkmadan önlemek için agresif tedbirler almaya büyük önem veriyordu. Güvenlik teşkilatının Wagner örgütü içinde muhbirleri bile vardı. Yine de Rusya’nın güvenlik teşkilatları bu isyanı başlamadan durdurmak ya da Kremlin’i Prigojin’in planları konusunda uyarmak için hiçbir adım atmamış gibi görünüyor.
Ardından Wagner güçleri harekete geçerken hem FSB hem de Rusya’da iç güvenliği sağlamak ve ayaklanmaları bastırmakla görevli esas kuvvet olan Rusya Ulusal Muhafızları hızlı bir şekilde müdahale etme konusunda başarısız oldu.
Ulusal Muhafızlar Wagner ile doğrudan bir çatışmadan kaçınmak için her türlü çabayı gösterdi; kendi seçkin özel kuvvet birlikleri bulunan FSB ise herhangi bir eylemde bulunmadı. Bunun yerine, ülkenin en güçlü güvenlik teşkilatı bir basın açıklaması yayınlayarak Wagner’in askerlerini ayaklanmanın dışında kalmaya ve Prigojin’i kendi elleriyle tutuklamaya çağırdı.
Rusya’nın askerî istihbaratı GRU’nun Wagner vakasına verdiği tepki de aynı derecede şaşırtıcıydı. Wagner güçlerinin Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının ana komuta merkezi olan Rostov-na-Donu’ya girdiği o anı düşünün. Prigojin, Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-bek Yevkurov ve GRU Birinci Başkan Yardımcısı Vladimir Alekseyev ile birlikte otururken Alekseyev, Rusya’nın askerî liderliğinde bir sorun olduğu konusunda Prigojin ile hemfikir görünüyordu. Prigojin, Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Ukrayna’daki Rus güçlerinin başındaki General Valeri Gerasimov’a hatalarının hesabını sormak istediğini söylediğinde Alekseyev gülerek ‘Onları alabilirsin!’ diye karşılık verdi.
Putin’in ikilemi
Prigojin krizinin ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bir ikilemle karşı karşıya. Rejime yönelik esas büyük tehdidin Prigojin’in isyanı değil, ordunun ve güvenlik teşkilatlarının bu isyana verdiği tepki olduğu anlaşıldı.
Putin’in şimdi, iktidarı açısından yeni bir belirsizlik yaratmadan bu istihbarat ve güvenlik zaafıyla başa çıkmanın bir yolunu bulması gerekiyor. Putin, önceki krizlerden farklı olarak, siyasi istikrarı sağlamak için uzun süredir kullandığı güvenlik teşkilatlarına artık güvenemeyebilir.
Kim kimi destekliyor?
Prigojin’in isyanının yarattığı tehdit, Wagner kuvvetlerinin nispi kuvvetiyle doğru orantılı değildi. Wagner kuvvetleri Mayıs ayında Bahmut’ta zafer ilan ettiğinde, Prigojin bunu aylarca süren bir savaşta kazanılmış büyük bir zafer olarak sundu ve bu onun hırslarını tehlikeli bir şekilde körükledi.
Nitekim isyan tam da Wagner’in nüfuzunun zayıfladığı ve Rusya’nın askerî komutasının güven tazelediği bir anda patlak verdi. Ukrayna’nın karşı saldırısı ağır aksak ilerlerken, Ukrayna’nın Batı tarafından tedarik edilen tanklarının ve diğer gelişmiş silahlarının beklenenden daha zayıf olduğu algısı giderek artıyordu ve Rus subaylar ordunun moralinin yükseldiğini bildiriyordu. Artık Wagner savaşçıları Rus tarafındaki tek kabiliyetli güç olarak görülmüyordu.
Bu değişen algılar şaşırtıcı olmamalı. Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’ya yönelik geniş çaplı işgalini başlatmasından bu yana, Rus ordusu sürekli ve ani iniş çıkışlar yaşıyor. Örneğin, savaşın başlangıcındaki coşkunun hemen ardından, ilk harekatın başarısızlığa uğramasından kaynaklanan derin bir utanç geldi. Ardından, 2022 yazında ordu doğuda yeniden güven kazandı, ancak ilk büyük Ukrayna karşı taarruzunun ve Herson’un kaybının şokuyla karşı karşıya kaldı. Daha sonra, ordu kışın büyük bir Rus taarruzu beklentisiyle yeniden toparlanırken güven tazelendi; ancak hiçbir ilerleme kaydedilemeyince hayal kırıklığı daha da arttı. Bunu Bahmut’ta zorlukla kazanılan zafer ve ardından Rusya’nın büyük Ukrayna karşı taarruzunu beklediği derin bir huzursuzluk izledi.
Prigojin’in isyanından önce bile, Rusya’nın Ukrayna’daki istikrarsız talihi ordu mensupları arasında mistisizmin artmasına yol açmıştı. Taburlara azizlerin isimleri verildi; ikonlar ve dualar askerler tarafından Telegram’da giderek daha fazla paylaşılır oldu; ve savaş yanlısı rahipler giderek artan bir takipçi kitlesi kazandı. Ancak bu istikrarsızlık askeri liderliğe olan güveni de aşındırdı.
O halde Prigojin’in isyanı, Rusya’nın askerî liderliğine yönelik eleştirilere kapı açması bakımından önem arz ediyor. Prigojin’in Wagner lideri olarak yaptığı gibi, Alekseyev de askeri istihbarat başkan yardımcısı olarak bu eleştirinin içeriden gelebileceğini gösterdi. Esasında Alekseyev’in yorumları biraz daha fazla ağırlık taşıyor ve Wagner meselesinin ne kadar karmaşık olduğunu gösteriyor.
Alekseyev askerî istihbarattaki en güçlü generallerden biri. Alekseyev aynı zamanda Wagner’in kurucularından biri olup, Rus özel kuvvetlerini denetleme konusunda uzun bir deneyime sahip ve hazırladığımız raporların da açıkça ortaya koyduğu gibi bu birimler tarafından büyük saygı görüyor.
Alekseyev’in açıklamaları, askerî liderlik konusunda ciddi bir tartışma yapılabileceğine dair Prigojin’in görüşlerini paylaşan ordu mensuplarına bir işaret niteliğindeydi. Her ne kadar Wagner’i desteklemeye istekli olmasalar da, ordu içindeki bu grup savaşta neyin yanlış gittiğini dile getirmeye başlamak için bir fırsat yakalamıştı. Kısacası Alekseyev, Rusya’nın askerî liderliği hususundaki sessizliği bozmuş ve imkansızı mümkün kılmıştı.
Putin’in net mesajı
Putin, isyan sona erdiğinde kamuoyuna bu bağlam çerçevesinde hitap etti. Prigojin’den çok ordunun kendisi hakkında endişeli görünüyordu. Putin’in sert bir üslupla yaptığı konuşma silahlı kuvvetlere net bir mesaj vermeyi amaçlıyordu. Putin aslında şöyle diyordu: Prigojin’e hain damgası vuracağım, böylece ordu olarak ona ve verdiği mesaja mesafe koymaktan başka çareniz kalmayacak.
Putin bunu yaparak yanlış bir karar vermedi; Wagner’i ordu ve güvenlik birimlerinden koparmak istiyordu ve şimdilik bunu başarmış gibi görünüyor.
Ancak uzun vadede Putin, çok sevdiği siyasi istikrarına karşı yeni bir tehdidin ortaya çıkmasına izin verdi. İsyanı başarıyla sona erdirdi, ancak tepedeki generallere yönelik bu tür eleştiriler devam edecek ve muhtemelen artacak. 13 Rus askerî pilotunun Wagner güçleri tarafından düşürülmesi ve Şoygu ile Gerasimov’un kriz sırasında ortalıkta görünmemesi, askerler arasındaki memnuniyetsizliği daha da körükledi.
Peki, Rusya savaşta yeni başarısızlıklar yaşadığında ve ordudaki hava tekrar olumsuz bir yöne kaydığında ne olacak?
Güvensizlik devleti
Ordunun morali Putin’in endişelenmesi gereken konulardan sadece biri.
Krizin ardından güvenlik teşkilatlarına yönelik tutumu, iktidarını daha da büyük bir risk altına sokabilir. Şimdilik olaylara yalnızca seyirci kaldı. Moskova’da isyan sonrası alınacak sert tedbirler konusunda söylentiler yaygın olsa da bu söylentiler sadece orduyu ilgilendiriyor; Putin FSB ve Ulusal Muhafızlara dokunmadı. Krizde kendisini yüzüstü bıraktıkları için FSB ve Ulusal Muhafız liderlerine yüklenmek yerine ya hiçbir şey yapmamaya ya da bu kurumlara daha geniş yetkiler vermeye karar vermiş görünüyor. Hatta Ulusal Muhafızlar, bünyesinde tank bulundurma izni alarak elini güçlendirmeyi umuyor.
Güvenlik birimlerine yönelik bu tepkisizlik, FSB’nin krizdeki performansı göz önüne alındığında özellikle dikkat çekici. Prigojin, Yevkurov ve Alekseyev ile görüştüğü Güney Askerî Bölgesi karargahını ele geçirdiğinde, bu durum Rusya’nın en üst düzey askeri komutanlarından birkaçının rehin alınması gibi görünüyordu. Ancak FSB kaynaklarına göre, Wagner güçlerinin gelişine karşılık olarak Rostov-na-Donu’daki FSB ajanları yerel merkezlerinde barikat kurmakla yetindiler. Kriz sırasında Güvenlik Konseyi Başkanı Nikolai Patrushev ve FSB direktörü Aleksandr Bortnikov da dahil olmak üzere Putin’in bazı üst düzey güvenlik yetkilileri de ortalıkta yoktu. Wagner’in paralı askerlerinden oluşan bir birlik Moskova’ya doğru ilerlerken, yolda helikopterleri düşürüp sivillerin evlerine ateş açarken, bu cesur generaller ne olay yerinde ne de kamuoyu önünde hiç varlık gösteremediler.
Bu ilk değil
Her ne kadar şaşırtıcı olsa da, Rusya’nın güvenlik teşkilatlarının ulusal bir kriz anında felç olması ilk kez yaşanmıyor.
Bir KGB liderinin başını çektiği bir grup komünist üst düzey yetkilinin Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’u Kırım’daki yazlık villasında ev hapsine aldığı 1991 darbe girişimini ele alalım.
İktidarı ele geçirme planları başarısız olmasına ve on binlerce insanın özgürlüklerini savunmak için sokaklara dökülmesine rağmen, KGB yetkilileri olaylara katılmayarak evlerinde beklemeyi tercih etti. O gece Lubyanka’daki KGB karargahında bulunan yetkililer binaya kendilerini kapatarak olayları pencerelerinden izlediler.
2004 yılında teröristler Kuzey Osetya’nın Beslan kentindeki bir okulda 1.000’den fazla çocuk ve öğretmeni rehin aldığında, Rusya’nın üst düzey generalleri bu durum karşısında korku ve çaresizlik içindeydiler. O sırada FSB direktörü olan Patrushev, dönemin İçişleri Bakanı Reşid Nurgaliyev’e havaalanına kadar eşlik etti, gizlice görüştü ve ardından aceleyle Moskova’ya geri döndü. Yetkililer o kadar korktular ki durumu yerel FSB teşkilatına bıraktılar, ki bu teşkilat bu ölçekte bir terör kriziyle başa çıkabilecek durumda değildi. Neticede, aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu 300’den fazla kişi öldürüldü. Putin bu yetkilileri hiçbir zaman cezalandırmadı ve bunca yıl geçmesine rağmen Patrushev ve Nurgaliyev Rusya’nın Güvenlik Konseyi’nde yer alıyor.
Yanına kâr mı kalacak?
Putin’in KGB geçmişi, 20 yılı aşkın iktidarı boyunca ilk kez işine yaramayabilir. Korumaya yemin ettiği siyasi rejimi korumak için kılını kıpırdatmayan bir KGB yetkilisi olarak, bugünün FSB generallerinin bahanelerini mazur görüyor.
Elbette önümüzdeki dönemde de tasfiyeler olabilir ancak geçmiş krizlerde Putin bir değişiklik yapmaya karar verdiğinde bu genellikle hızlı bir şekilde gerçekleşiyordu: Örneğin 2004 yılında Çeçen militanlar İnguşetya’nın kontrolünü kısa süreliğine ele geçirdiğinde FSB’de neredeyse bir gecede birçok kişi görevden alınmıştı. Ancak gerçekte, Bahmut sadece bölgesel bir başarıydı ve önemi tartışmaya açıktı. Ukrayna’nın karşı taarruzunun başlamasından bu yana geçen haftalarda, bu zafer uzak bir anı olarak kaldı. Wagner’in karşı taarruzu caydırmada önemli bir rolü olmadı ve Prigojin’in paralı askerleri, oldukça abartılan savaşma kabiliyetine rağmen, savaşta ilkbaharda olduklarından çok daha etkisiz durumdalar.
Şu an için cezasız kalan sadece Prigojin değil, aynı zamanda Putin’i tam da böyle bir tehditten koruması beklenen güvenlik teşkilatları. Herhangi bir otokrat için bu, kontrolü yeniden ele almanın tuhaf bir yöntemi. Kısa vadede Putin bunu krizi önemsiz göstermenin ve yoluna devam etmenin en iyi yolu olarak değerlendirebilir. Ancak güvenlik teşkilatları onu, ordunun kendisinin de eleştiriye açık olduğu ve hatta yönetimine meydan okunduğu bu yeni gerçeklikten kurtaramayacaktır. Bu tür meydan okumalar devam ederse, söz konusu meydan okumalar orduyla sınırlı kalmayabilir. Putin’in kendi iktidarına kadar uzanabilir.
HABERE YORUM KAT