Ruh, can ve beden
1964'te Ürdün Müftülüğü'nün verdiği bir fetvaya göre 120 günden önce henüz ruh üfürülmediği için cenin aldırılabilir. Belirtmek gerekir ki, söz konusu fetvada esas alınan hadisin delaleti böyle bir fetvanın mesnedi olamaz. Zira:
1) Hadiste yaratılış safhaları sayılmakta, ancak hiçbir safhası için "henüz ruh almadı, dolayısıyla öldürülebilir" zikri geçmemektedir.
2) Rivayetin versiyonlarında 40, 42, 45 ve 120 gün belirtilirken her ne hikmetse en üst sınır yani 120 günü esas alınmış, pekala 40 gün de esas alınabilirdi.
3) Hadisi kendi bağlamı içinde aldığımızda konu çocukların öldürülmesi değil, yaratılış (Buhari, Bed'ul halk, 6) ve kader (Müslim, Kader, 1-5) konularıyla ilgilidir. Hadis'in kritiği için bkz. Hayrettin Karaman Hoca'nın "Hadislerde ve fıkıhta kürtaj" yazısı (Yeni Şafak, 3 Haziran 2012.)
Ancak acizane benim asıl dikkat çekmek istediğim husus, Kur'an genel çerçevesinde "ruh" ile "can"ın birbirinden ayrılmasıdır. Ayetler bu farkın altını çizmektedir:
"Sizi geceleyin öldüren (uyutan) ve gündüzün 'güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı' bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O'dur."(6/En'am, 60)."Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir." (39/Zümer, 42.)
Bu ayetlerde, uyku ile ölüm arasında analoji kurulmakta, uykunun bir tür ölüm, uykudan uyanmanın diriliş provası olduğuna dikkat çekilmektedir. Ölümden sonraki dirilişin, her gün tecrübe ettiğimiz provası uykudur. Gece uykuya daldığımız zaman, bir tür ölüme yatıyoruz; bizi fizyolojik olarak buna mecburi kılan Allah'tır. Bünyemiz belli bir süre uyumadığımız takdirde hücrelerini yenileyemediği için hayatımızı idame ettirmemiz mümkün olmaz. İnsan ne kadar sağlıklı, zengin, muktedir, despot, inkarcı veya ateist olursa olsun, uyumak zorundadır.
Her gün tekrar ettiğimiz bu prova günün birinde sona erer, ölüme yattığımız uykudan uyanmaz, böylelikle ruhumuzun zihin ve bilinç haliyle birlikte canımız da bedenimizden ayrılmış olur. Uyku haline "geçici ölüm" diyebiliriz. Uykuda ruh gider can kalır.
Uyku sırasında bedenden ayrılanın ruh olduğu konusu tartışılmıştır. Giden ruh değil de nedir? Bir şeyin "bedeni aşkın" varlığa karıştığı kesindir. Ruh, ilahi bir emir, bir Nefha olması hasebiyle bedende çeşitli türevleri olan bir cevherdir. Can, nefis, akıl, bilinç, zihinsel faaliyet, idrak/algı, hafıza, tasavvur, tahayyül vb. manevi ve entelektüel faaliyetlerin toplamını ifade eder. Ağır uykusuzluk halinin zihni melekeleri zayıflattığını, bilincin üstünü örttüğünü deneysel olarak biliyoruz. Bir kısım bilginler uyku sırasında ruhun dağ tepe yolculuklara çıkıp farklı alemlerde müşahedelerde bulunduğunu düşünmüşlerdir.
Uykuda can bedende kalır. Uyku halinde bedenin ruhla ilişkisi neredeyse candan ibarettir. Çünkü beyin faaliyeti dursa bile, kalp atmaya devam eder, iç organlar çalışır, dış organlar asgari seviyede hareket kabiliyetlerini korur, nefes alınır verilir. Uykuda yolculuğa çıkan ruh ve onun entelektüel-ruhsal türevleri müteal/aşkın mertebelere, öte veya iç-batıni alemlere yolculuklara çıkar, dünyanın beş duyu organımızla algıladığımız varlık biçimlerinin hakiki dünyalarına, dünyada müşahede edemediğimiz başka varlıklara uzanır ve bunları biz bambaşka bir alemin temaşası olarak rüyalarımızda görürüz. Rüya, özü itibarıyla hayatın salt bu dünyadan ibaret olmadığını bize her gece öğretmekte, başka hayatların varlığını hatırlatmaktadır. Bu durumda uyku ölüm ise, rüya öbür dünyanın (ahiret), uykudan uyanmak ise ölümden sonraki dirilişin kanıtı, anlatımı, gösterisidir. Terk ettiği canlı bedene ruhun geri gelmesiyle uykudan uyanmak, kesin ölümden sonra dirilişin de göstergesidir.
Ayetler "iki ölüm"den söz eder: Biri uyku halindeki "geçici ölüm", diğeri dünyadan kesin ayrılma hali olan ölüm. İlkinde ruh alınır, ama uyku halindeki beden canlı olma vasfını korumaya devam eder. Kesin ayrılma halinde ise canla beraber ruh da bedenden ayrılır.
120 günden önce ruh üfürülmedi diye ceninin kürtajla alınabileceğini öne sürenler, bir tür uyku halindeki insanın da öldürülebileceğini -zımnen- kabul etmiş olurlar ki, bu tamamıyla batıl bir hükümdür.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT