Rifat Esed ve Hama katliamındaki rolü
Taha Kılınç, Hama kasabı Rifat Esed’in Şam’a dönüşünü değerlendirdiği yazısında, Hama katliamındaki rolüne dikkati çekiyor.
Taha Kılınç’ın Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan yazısı (13 Ekim 2021) şöyle:
HAMA KASABI
Suriye Devlet Başkanı Hâfız Esed, 26 Haziran 1980 günü Şam’daki sarayında Afrikalı bir diplomatı kabule hazırlanıyordu. Protokol kurallarına göre tertibat alınmış, geriye yalnızca dakikalar içinde konuğun karşılanması kalmıştı. Sarayın cümle kapısında beklediği sırada, Esed’in ayaklarının önüne aniden bir el bombası düştü. Bomba Esed tarafından hızlı bir refleksle savuşturulurken, bunu ikincisi takip etti. Diğer bombayı da orada bulunan korumalardan biri devre dışı bıraktı. Ancak hemen ardından başlayan yaylım ateşini susturmak kolay olmadı. Hâfız Esed’in küçük kardeşi Rifat Esed’e bağlı özel birliklerin yaklaşık bir saat süren yoğun çabasıyla nihayet sükûnet sağlandığında, ortada net bir hakikat vardı: Baas rejimiyle mücadelesini birkaç senedir yoğunlaştıran silahlı muhalefet, başkanlık sarayına saldırı düzenleyecek güce erişmişti.
Rifat Esed, komuta ettiği gölge ordudan seçtiği askerleri, ertesi sabah gün doğmadan, helikopterlerle Tedmur Hapishanesi’ne sevk etti. Şam’ın 200 kilometre kuzeydoğusunda, çölün ortasında bulunan bu korkunç hapishane, muhaliflere uygulanan vahşi işkencelerle ünlüydü. Kardeş Esed’in emriyle, burada tutulan 1000 kadar mahkûm, koğuşlarda ve yataklarında otomatik silahlarla taranarak öldürüldü. Çoğu, uykudan ölüme geçiş yapmıştı. Hâfız Esed’e yönelik suikast girişiminin rövanşı olarak gerçekleştirilen bu katliamda, çeşitli bahanelerle tutuklanmış çok sayıda eğitimli ve elit Sünnî yok edildi. Tedmur Hapishanesi Katliamı, Suriye’nin geleceğini şekillendirmeye yönelik bir proje idi adeta.
Tedmur’dan önce, muhalefetin yoğunlaştığı İdlib’in Cisru’ş-Şuğûr kasabasına 9 Mart 1980 günü düzenlenen ve en az 200 sivilin kaybıyla neticelenen operasyon da yine Rifat Esed’in imzasını taşıyordu.
29 Eylül 1981 sabahı, Şam halkı, Suriye tarihinde hiçbir şekilde yaşanmayan bir durumla karşılaştı: Rifat Esed’in özel birlikleri, sokak ortasında peçeli Müslüman hanımları teker teker durdurup, silah zoruyla yüzlerini açmaya başladı. Ülkede zaten gergin olan atmosferi alevlendiren bu skandal adım, halkta ciddi bir galeyana yol açtı. Dönemin Suriye Müftüsü Şeyh Ahmed Keftârû’nun “Bu iş bizi aşar” dediği konuşulurken, az sayıda âlim ve cami imam-hatibi seslerini yükseltmişti. Durumun kontrolden çıkabileceğini sezen Hâfız Esed, aynı akşam devlet televizyonundan halka seslenerek, “Bütün hanımlara hürmetimiz vardır, hepsi bizim himayemiz altındadır” demek zorunda kaldı.
Birkaç ay sonra, 2-28 Şubat 1982 tarihleri arasında, Suriye’nin Hama şehri emsali görülmemiş bir katliama sahne oldu. Yine Rifat Esed’in komuta ettiği ordu birlikleri Hama’yı karadan ve havadan kuşatma altına alarak, en az 40 bin insanı hunharca öldürdü. Kuşatma sırasında dünyaya tamamen kapatılan şehir, operasyon sona erdiğinde harabeye dönmüştü. Rifat Esed, artık “Hama Kasabı” unvanıyla anılacaktı.
18 Kasım 1983 günü Suriye yönetiminden yapılan açıklamada, Hâfız Esed’in bir apandisit ameliyatı geçirdikten sonra yeniden görevinin başına döndüğü belirtiliyordu. İsrail’in önemli gazetelerinden Maariv ise, ertesi hafta başında yayınladığı özel haberinde, Esed’in ağır bir kalp krizi geçirdiğini ve hâlâ komada olduğunu duyurdu. Haberde ayrıca, Esed’in ilerlemiş diyabet rahatsızlığının bulunduğu, yüksek tansiyondan da mustarip olduğu belirtiliyordu.
Rifat Esed, ağabeyinin öleceğinden öylesine emindi ki, ülke yönetimine hızlı bir şekilde el koymaya girişmişti. Ancak beklediği olmadı. Hâfız Esed 1984’ün başında komadan çıkarak yeniden koltuğuna oturdu, “haddini aşan” kardeşi Rifat’a da yurtdışına sürgün yolu göründü. Önce İspanya’ya, ardından da Fransa’ya yerleşen Rifat Esed, geçtiğimiz hafta Şam’a dönünceye kadar tam 37 yıl sürgünde yaşadı. Suriye Merkez Bankası’nın içini boşaltmak suretiyle kurduğu emlak imparatorluğunu her sene gittikçe büyüterek…
Elinde on binlerce masumun kanı ve omzunda Suriye halkından çalınmış milyonlarca doların vebali bulunan Rifat Esed’e tekrar ülkesine giriş izni çıkmasının sebebi, Avrupa ülkelerinde imza attığı yolsuzluklar. Beşşâr Esed, İspanya ve Fransa’da kara para aklama işlerine girişen amcasının yargılanmasını engellemek için, onun Şam’a dönüşüne yeşil ışık yaktı. Böylece 2011’de “Beşşâr, artık devlet başkanlığı koltuğunda oturamaz” diyen amca Esed, sadece 10 yıl sonra, hapis tehlikesine karşı yeğeninin verdiği müsaadeye mecbur kaldı.
Rejimle yaptığı anlaşma gereği Şam’da sosyal hayattan tamamen izole edilecek olan Rifat Esed, Suriye halkının hafızasında karanlık bir dönemin gaddarlık sembolü olarak yaşamaya devam edecek.
HABERE YORUM KAT