Renk değişimi yetmez
08 Kasım 2008 Cumartesi 15:03A+A-
Martin Luter King öldürüldüğünde Sezai Karakoç, "Kendi adıyla ölmedi" başlıklı bir yazı yazmıştı.
Sezai Karakoç, Hristiyan beyazların kurduğu kast düzeninde bir siyahın Hristiyan önder haline gelmesini çelişkili buluyordu. Siyahların sembol ismi olacaksa, bu, Malkolm X olmalıydı.
Şimdi Obama, bir siyah olarak Beyaz Saray'a geldi.
Beyaz Saray'ın renk değişimi, sembolik anlamıyla bütün dünyada flaş hadise oldu. Ama hiç kimse içindeki gerçek soruyu atamıyor: -Obama, renginden başka ne getirecek Beyaz Saray politikalarına? Bu sorunun cevabı kolay değil.
Amerika söz konusu olduğunda, "Bir 'Beyaz'ın hakimiyeti renk hakimiyeti miydi?" sorusu da sorulabilirdi. Soru şu şekilde de formüle edilebilirdi:
-Beyaz Saray'da Beyaz birisi varsa, bütün Beyazlar hakim, Siyah birisi varsa bütün Siyahlar hakim mi olmaktaydı?
Bu, bir "Beyazlar" ya da "Siyahlar" politikası olduğu varsayımına dayanıyor ki, böyle kapsayıcı politikalar yok. Evet Beyaz - Siyah ayrımı bir dönem çok keskin olarak var olmuş, hâlâ da bazı zihni derinliklerde bu akıp gelebiliyor ama, bu, ABD adına bütün politikaların özünü oluşturmuyor.
Bu, bizde de, zaman zaman sisteme kimin hakim olduğu tartışmalarında gözleniyor. Mesela Türkiye'deki hakim sisteme "Kürt itirazı" nda çok temel bir yanılgı, sistemde bir "Türk hakimiyeti" olduğu şeklindedir. Oysa ben bunu sıklıkla ifade ediyorum, hakim sistemde bir problem varsa bu, Türklerin de Kürtlerin de iştirakiyle oluşmuştur, bir mağdurlar zümresi oluşmuşsa, bu da, Türklerin ve Kürtlerin içinde yer aldığı mağdurlar zümresidir. Onun için sistemde herkesi kapsayan bir restorasyon öne çıkmalıdır, bir etnik grup adına değil.
Obama meselesine yeniden dönersek, Amerika, "Başkan değişir her şey değişir" gibi sistem yapılanmasının adı değildir.
Evet, Başkan önemlidir ama, onu içinden çıkaran yapı çok daha belirleyicidir.
"Obama Amerikan derin devletinin ürünü" müdür, bunu söylemek benim için kolay değil. Çünkü Amerikan derin devletinin, tıpkı bizdeki derin devlet gibi çok kolay tanımlanacak bir olgu olduğunu sanmıyorum. Ya da bir tek derin devlet bulunup bulunmadığı tartışılabilir.
Ama Amerika'da, etkin lobiler bulunduğu bir gerçektir. Dini lobiler, etnik lobiler, bunlarla iç içe giren finans, ekonomi, medya dünyası.... Amerikan politikalarında belirleyici oluyor.
Şu bilgilere bakalım:
Obama'nın seçim kampanyasını Yahudi lobisine mensup kadrolar yürüttü. Obama, seçim kampanyasında kendi gelirleriyle asla temin edilemeyecek, rekor seviyede bir harcama yaptı.
Obama, Beyaz Saray'ın beyni sayılan Genel Sekreterliğe, babası Yahudi terör örgütü İrgun'da çalışmış bir Yahudi olan Rahm Emanuel'i getirdi.
Emanuel, birinci Körfez savaşında İsrail ordusunda sivil gönüllü olarak çalışmış, İsrail'le gönül bağları diri bir Amerikalı Yahudi...
Zaman'ın Obama ile ilgili dünkü haberinin başlığı "Obama'nın izleyeceği siyaset kuracağı kadroda gizli" ifadesi vardı. Evet, bu doğru bir başlıktı. Şimdi gelin "Obama Ortadoğu'da ne yapacak?" sorusunun cevabını arayın. Ki Ortadoğu dediğimiz hadise, Amerikan politikalarının en kırılgan olduğu coğrafyadır. Ki Filistin - İsrail ilişkileri, Amerika'nın Irak'taki varlığı, bunun İsrail'le bağlantıları, Büyük Ortadoğu denen İslam coğrafyası....
Amerika'yı zora sokan sınavlardır. Tabii ki Amerika, mutlak anlamda lobilerden ibaret de değildir. Samuel Huntington ülkedeki hispanik nüfus artışına bakıp, "Biz kimiz?" diye soruyor. Bir kimlik kaygısının ifadesi bu. Obama'ya, siyahlar, hispanikler, kadınlar, gençler, dini ve etnik azınlıklar oy verdi. Amerika öyle bir ülke ki, küresel etkinliği sebebiyle, sandıkta bir anlamı olmasa bile, dünya milletlerinin tavrını da önemsemek zorunda. İtibarı yerlerde sürünen bir ülke imajı, diyelim bizim gibi bir ülke kadar Amerika için de sakınılması gereken bir şeydir. Onun için, Obama, bir politika belirleyecek ama, bunda, bir çok etken rol oynayacak.
Belki Ermeni diasporasını memnun edeyim derken Türkiye'ye toslayacak, İsrail'e kol kanat gerdiğinde Filistin'le birlikte tüm İslam dünyasını ve kendi ülkesindeki Müslümanları karşısında bulacak, hep "Siyah" derse, -ki öyle yapacağını sanmambeyaz bir öfkeye muhatap olacak, hatta belki, çok küçük siyahi kayırmalar bile Beyaz öfkesini ayağa kaldıracak... Bizde "Kürt meselesi" konusunda konuşmanın zorluğu gibi...
Obama'lı Amerika'nın Türkiye'ye karşı tavrı ne olacak? Bunu biraz da bizim, kendi duruşumuz belirleyecek. Diplomasi güç kullanma sanatıdır. Ekonomik güç, askeri güç, jeo politik - jeo stratejik güç vs... Türkiye güçlü bir ülkedir, kullanabilme becerisini gösterebilen için...
Şimdi Obama, bir siyah olarak Beyaz Saray'a geldi.
Beyaz Saray'ın renk değişimi, sembolik anlamıyla bütün dünyada flaş hadise oldu. Ama hiç kimse içindeki gerçek soruyu atamıyor: -Obama, renginden başka ne getirecek Beyaz Saray politikalarına? Bu sorunun cevabı kolay değil.
Amerika söz konusu olduğunda, "Bir 'Beyaz'ın hakimiyeti renk hakimiyeti miydi?" sorusu da sorulabilirdi. Soru şu şekilde de formüle edilebilirdi:
-Beyaz Saray'da Beyaz birisi varsa, bütün Beyazlar hakim, Siyah birisi varsa bütün Siyahlar hakim mi olmaktaydı?
Bu, bir "Beyazlar" ya da "Siyahlar" politikası olduğu varsayımına dayanıyor ki, böyle kapsayıcı politikalar yok. Evet Beyaz - Siyah ayrımı bir dönem çok keskin olarak var olmuş, hâlâ da bazı zihni derinliklerde bu akıp gelebiliyor ama, bu, ABD adına bütün politikaların özünü oluşturmuyor.
Bu, bizde de, zaman zaman sisteme kimin hakim olduğu tartışmalarında gözleniyor. Mesela Türkiye'deki hakim sisteme "Kürt itirazı" nda çok temel bir yanılgı, sistemde bir "Türk hakimiyeti" olduğu şeklindedir. Oysa ben bunu sıklıkla ifade ediyorum, hakim sistemde bir problem varsa bu, Türklerin de Kürtlerin de iştirakiyle oluşmuştur, bir mağdurlar zümresi oluşmuşsa, bu da, Türklerin ve Kürtlerin içinde yer aldığı mağdurlar zümresidir. Onun için sistemde herkesi kapsayan bir restorasyon öne çıkmalıdır, bir etnik grup adına değil.
Obama meselesine yeniden dönersek, Amerika, "Başkan değişir her şey değişir" gibi sistem yapılanmasının adı değildir.
Evet, Başkan önemlidir ama, onu içinden çıkaran yapı çok daha belirleyicidir.
"Obama Amerikan derin devletinin ürünü" müdür, bunu söylemek benim için kolay değil. Çünkü Amerikan derin devletinin, tıpkı bizdeki derin devlet gibi çok kolay tanımlanacak bir olgu olduğunu sanmıyorum. Ya da bir tek derin devlet bulunup bulunmadığı tartışılabilir.
Ama Amerika'da, etkin lobiler bulunduğu bir gerçektir. Dini lobiler, etnik lobiler, bunlarla iç içe giren finans, ekonomi, medya dünyası.... Amerikan politikalarında belirleyici oluyor.
Şu bilgilere bakalım:
Obama'nın seçim kampanyasını Yahudi lobisine mensup kadrolar yürüttü. Obama, seçim kampanyasında kendi gelirleriyle asla temin edilemeyecek, rekor seviyede bir harcama yaptı.
Obama, Beyaz Saray'ın beyni sayılan Genel Sekreterliğe, babası Yahudi terör örgütü İrgun'da çalışmış bir Yahudi olan Rahm Emanuel'i getirdi.
Emanuel, birinci Körfez savaşında İsrail ordusunda sivil gönüllü olarak çalışmış, İsrail'le gönül bağları diri bir Amerikalı Yahudi...
Zaman'ın Obama ile ilgili dünkü haberinin başlığı "Obama'nın izleyeceği siyaset kuracağı kadroda gizli" ifadesi vardı. Evet, bu doğru bir başlıktı. Şimdi gelin "Obama Ortadoğu'da ne yapacak?" sorusunun cevabını arayın. Ki Ortadoğu dediğimiz hadise, Amerikan politikalarının en kırılgan olduğu coğrafyadır. Ki Filistin - İsrail ilişkileri, Amerika'nın Irak'taki varlığı, bunun İsrail'le bağlantıları, Büyük Ortadoğu denen İslam coğrafyası....
Amerika'yı zora sokan sınavlardır. Tabii ki Amerika, mutlak anlamda lobilerden ibaret de değildir. Samuel Huntington ülkedeki hispanik nüfus artışına bakıp, "Biz kimiz?" diye soruyor. Bir kimlik kaygısının ifadesi bu. Obama'ya, siyahlar, hispanikler, kadınlar, gençler, dini ve etnik azınlıklar oy verdi. Amerika öyle bir ülke ki, küresel etkinliği sebebiyle, sandıkta bir anlamı olmasa bile, dünya milletlerinin tavrını da önemsemek zorunda. İtibarı yerlerde sürünen bir ülke imajı, diyelim bizim gibi bir ülke kadar Amerika için de sakınılması gereken bir şeydir. Onun için, Obama, bir politika belirleyecek ama, bunda, bir çok etken rol oynayacak.
Belki Ermeni diasporasını memnun edeyim derken Türkiye'ye toslayacak, İsrail'e kol kanat gerdiğinde Filistin'le birlikte tüm İslam dünyasını ve kendi ülkesindeki Müslümanları karşısında bulacak, hep "Siyah" derse, -ki öyle yapacağını sanmambeyaz bir öfkeye muhatap olacak, hatta belki, çok küçük siyahi kayırmalar bile Beyaz öfkesini ayağa kaldıracak... Bizde "Kürt meselesi" konusunda konuşmanın zorluğu gibi...
Obama'lı Amerika'nın Türkiye'ye karşı tavrı ne olacak? Bunu biraz da bizim, kendi duruşumuz belirleyecek. Diplomasi güç kullanma sanatıdır. Ekonomik güç, askeri güç, jeo politik - jeo stratejik güç vs... Türkiye güçlü bir ülkedir, kullanabilme becerisini gösterebilen için...
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT