1. YAZARLAR

  2. Hilal Kaplan

  3. Rejime insan kaynağı olarak gençlik
Hilal Kaplan

Hilal Kaplan

Yazarın Tüm Yazıları >

Rejime insan kaynağı olarak gençlik

20 Mayıs 2011 Cuma 19:40A+A-

Türkiye'de tek parti iktidarındaki uygulamaların, Almanya, Rusya, İtalya ve Japonya gibi ülkelerde o dönem mevcut olan otoriter rejimlerle pek çok ortak noktası vardır. Bu devletlerin genç nüfusu ilgilendiren uygulamaları arasında da muhtelif paralellikler bulunur. Bu rejimlerde gençlik 'devamlı devrim'in bekasını garanti edecek biçimde şekillendirilmesi gereken bir kategori olarak ele alınır. Fiziksel mükemmellik, gençlerin entelektüel 'aydınlanması' kadar önemli addedilir. Spor aktiviteleri gençlerin sadece fiziksel değil ruhsal açıdan da mobilizasyonunu sağlamak yönünde bir araç olarak kullanılır.

Türkiye'de de otoriter rejimlerle benzerlik gösteren ve varlığını ya yakın zamana ya da günümüze kadar koruyan, gençliği araçsallaştırıp nesneleştiren bu anlayış kurum ve söylemleriyle mevcuttu(r). Örneğin, diğer otoriter rejimlerde de benzerleri bulunan "Beden Eğitimi ve İzcilik Müdürlüğü" devrimin gençlerini eğitmek amacıyla 1933 yılında kurulmuştur. Yael Navaro-Yashin'in "Devletin Yüzleri"nde belirttiği gibi Türkiye'deki ulusal oluşumun ilk on yılında, 1930'ların İtalya ve Almanya'sında olduğu gibi, kızlar ve erkekler içinde devlet altında ulusal birlik duygusunu yerleştirmek amacıyla izcilik hareketleri kurulmuştur.

Söz konusu müdürlük 1969'da Gençlik ve Spor Bakanlığı'na dönüştürülüp 1989'da da Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü statüsüne indirilmiştir. Bu kurumların isimleri ve etkinlikleri ne olursa olsun, gençlik her zaman rejim için büyük öneme sahip bir mesele olagelmiştir. İşte bu nedenle gençler genellikle "rejimin muhafızları" olarak adlandırılmıştır.

Mustafa Kemal, doğum tarihi kesin olarak bilinmediğinden 19 Mayıs'ı kendi doğum tarihi olarak ilan etmiştir. Doğum tarihi olarak 19 Mayıs'ın seçilmiş olması bir tesadüf değildir elbette. Kendisinin 19 Mayıs 1919'da işgalci güçlere karşı ulusal bir savaşın örgütlenmesine katılmak amacıyla Samsun'a gelmesi ve bu tarihin de Nutuk'ta anlatılan resmi tarihin başlangıcına işaret etmesi 19 Mayıs'ın doğum tarihi olarak seçilmesinin anlamını ortaya koyar. Böylelikle ulus-devletin tahayyül edilen doğum tarihi, onun yegane kurucusu olarak ilan edilen liderin de doğumuyla kesiş(tiril)miş olur.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra 19 Mayıs ilk olarak 1928 yılında "Jimnastik Bayramı" adı altında ulusal bir bayram olarak kutlandı. Bu etkinliklerde kızlar ve oğlanlar fiziksel kondisyonlarını sergilemek için çeşitli spor aktiviteleri yapacaklardı ki bu çoğu faşist rejimde gençliği manevi olarak harekete geçirmenin törensel bir yoluydu. Mayıs 1939'da bu kutlamalar "Gençlik ve Spor Bayramı" adını aldı. 1980 askerî darbesinden sonra diğerleri gibi rejimini "Atatürk" göstereni üzerinden meşrulaştırmak isteyen darbeciler bu bayramın adına "Atatürk'ü Anma"yı ekleyerek değiştirdi.

"Atatürk'ü anma haftası" olarak kutlanan 19 Mayıs'larda öğrenciler Atatürk ve onun Türk gençliğiyle ilişkisi hakkında denemeler veya şiirler yazmak/okumak zorundadır. Ayrıca askerî nizamda geçit yapıp jimnastik hareketleri sergiledikleri stadyum kutlamalarına da katılmak zorundadır. Jimnastiğin askerî eğitimle, gençliğin devrim muhafızlığıyla eş anlama geldiği bir törenler silsilesi her yıl usanmadan tekrarlanır, böylelikle gençliğin ideolojik konumlandırılışı pekiştirilir.

Bu törenlerde gençlerin, bedenlerini sergileyerek liderle ve liderin temsil ettiği ulusla özdeşleşmeleri amaçlanır. Böylece onlar, rejimin sürekliliğini sağlamaya hem zihnen hem de bedenen hazır ve gönüllü muhafızlara dönüştürülür. Bu vesileyle "sürekli devrim" gençlikte kelimenin tam anlamıyla "beden" bulur. Bedenin siyasi anatomisi kendini apaçık bir siyasi-teolojik ritüel yoluyla gösterir. Devrimin muhafızları hem ruhen hem de bedenen yetiştirilmiş, devrimin bekâsı sağlanmış olur. Kısacası, spor ve beden eğitimi gençleri Atatürkçülüğün sağlamlaştırılması sürecine katmak suretiyle oldukça etkin bir rol oynar.

Dahası, resmî söylem ve eğitim sistemi mevzubahis sembolik özdeşleşmenin her seviyede gerçekleşmesini garantiye almak üzere işler. 1980 darbesinden sonra hâlâ yürürlükte olan anayasa bile Atatürk'ün pek çok sözü doğrultusunda onun devrimlerini korumak ve sürdürmek için Türk gençliğinden onunla özdeşleşmesini tekrar tekrar talep etmektedir. Örneğin 1982 anayasasındaki "Gençliği Koruma" başlığı taşıyan 58. madde şöyle der:

"Devlet, istiklâl ve cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır."

Bu madde gençlerin "ulusa hizmet ve disiplin havası" içinde yetiştirilmesi gerektiğini belirten Hitler'in çıkardığı "Ulusal Gençlik Yasası"na benzemektedir. "Gençliğe Hitabe" ve "Bursa Nutku" gibi metinler; 19 Mayıs stadyum kutlamaları veya Anıtkabir'i ziyaret etmek gibi ritüeller; evlerde, caddelerde, kıyafetlerde, rozetlerde ve benzeri eşyalardaki Mustafa Kemal imgeleri; "Atam izindeyiz" veya "Hepimiz Atatürk'üz" gibi sloganlar; Atatürk'ü Türkiye'deki kamusal alanın hep var olan bir figürü kılmakla kalmayıp Atatürkçü gençliğin öznel oluşumuna da katkı sunan iktidar sembolizminin unsurlarıdır.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT