1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. Referanduma iki hafta kaldı!
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Referanduma iki hafta kaldı!

28 Ağustos 2010 Cumartesi 01:20A+A-

Beşli Çete’yi hatırlıyorsunuz.. DİSK, TİSK, TOBB, TÜRKİŞ ve TESK.. Yani Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu.. 28 Şubat günlerinde, iktidarın karşısında, darbecilerin safında yer almışlardı. Bugün bu geçmiş, TOBB ve TÜSİAD’ın başını ağrıtıyor..

Aslında bugün, dün Refah-Yol hükümetine karşı 'sivil' bir platform oluşturan ve o dönem "5'li Çete" olarak anılan, Türk-İş, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, DİSK ve Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu'nun üyeleri, bugün farklı düşünüyor.
Tabii o gün ne kadar “sivil” oldukları tartışmalı. Derin devletin arka bahçesinde, politikanın tam da göbeğinde duruyorlardı. Derin devletin tetikçiliğini yapıyorlardı.. Başlatılan “topyekun bir savaş” vardı ve bu beş örgüt, başlatılan psikolojik savaşta cephede yerini almışlardı.. Bugün ortaya çıkan Balyoz darbe planında bu operasyonun ayrıntılarına ilişkin bir yığın bilgi ve belge var..
Daha yakın zamanlarda CHP Çorum Milletvekili Derviş Günday, 28 Şubat sürecinde iktidara baskı kurmak amacıyla kurulan ‘beşli örgütlenme’nin yeniden canlandırılmasını istemedi mi? Herkesi Yargıtay’ın hükümeti hedef alan bildirisine destek vermeye çağırmadı mı?
Dün dünde kaldı elbette, ama bazı şeyleri, affetsek bile unutmamamız gerekiyor..
Dün koşaradım darbecilerin safında yer alanlardan, şimdi bugün demokrasi için Anayasa reformunda yerlerini almaları bekleniyor..
Burada, herkesin üye olmak zorunda olduğu, yarı resmi kuruluşların örgüt adına bir açıklama yapmaları doğru olmayabilir. Ama yönetim kurulları kendi tavırlarını ortaya koyabilir. Mesela Diyarbakır sivil toplum platformu için de bu tür katkılar oldu..
Ama mesela baroların açık bir evet-hayır değil belki ama, referanduma katılım ve değişikliklerin ne anlama geldiği konusunda bilgilendirici açıklamalar yapmaları mümkün..
Bu konuda HSYK üyeleri bile kişisel görüşlerini açıkladıktan sonra, yönetim kurulu üyeleri, kendi görüşlerini açıklayabilmeli bana kalırsa.
Yoksa TOBB’un görüşü, bana kalırsa referandum sonrası çıkacak sonuç olacaktır. Hatta bana kalırsa sanayici ve tüccar Türkiye ortalamasından birkaç puan daha yüksek EVET olacaktır..
Kamuoyunda '5'li çete' olarak adlandırılan 'sivil' inisiyatif, 28 Şubat'ın kötü bir dönem olarak tarihe geçeceğini belirtiyor. DİSK Başkanı Rıdvan Budak, "Keşke 28 Şubat hiç olmasaydı, sivil siyasi sürecin önü kesilmeseydi" diyor. TİSK Başkanı Refik Baydur da 28 Şubat'ın millete zarar verdiği görüşünde. Ne o günlerde ne de şimdi, rejim tehlikesi olmadığının altını çiziyor. Dönemin DİSK Başkanı Rıdvan Budak, "28 Şubat, tarihimize olumlu bir sayfa olarak yazılmayacak" diyor. '5'li çetenin' mimarının dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olduğunu açıklıyor. Budak, şöyle konuşuyor: "Demirel, bizi çağırıp yardım istedi. 'Kardeşim her seferinde süngüyü dayatmaya gerek yok. Demokrasi kendi sorununu çözer. Bana yardımcı olun, bu müdahaleyi önleyelim. Siyasette aksamalar olduğunda asker süngüsünü sokarsa böyle demokrasi işler mi?' dedi."
Bu kişiler bu görüşlerini 28 Şubat’ın 10. yıldönümünde sarfetmiş.. Mesela bugün DİSK yine referandum karşıtı bir yerde duruyor. Birkaç sene sonra yine yanlış yaptıklarını söylemeleri mümkün. En azından diğer örgütlerin sesi fazla çıkmıyor..
Aslında TOBB’un da, TÜSİAD’ın da “Hayır” demesi mümkün değil. Bugün sorgulanan “Neden daha yüksek bir sesle EVET” demedikleri yönünde. Özellikle de TÜSİAD’ın bu konuda mazereti olmaması gerekir.. Yoksa TOBB’un genel tavrı belli.. Son basına kapalı toplantılarından birinde Anayasa konusunun uzun uzadıya tartışıldığı ve orada EVET konusunda genel bir uzlaşı olduğu biliniyor..
Belki TOBB, “Karar Sizin” diye, üyelerini aydınlatmak maksadıyla, eski düzenleme ile yeni düzenleme arasındaki farkı açıkça gösteren bir el kitapçığını bastırıp üyelerine dağıtabilirdi.. Başkanın da yönetim kurulu üyelerinin de kişisel görüşlerini ya da yönetim kurulunun görüşlerini açıklamalarında bir sakınca olmasa gerek..
TÜSİAD’a gelince, çok fazla üyesi yok zaten.. Üyelerine sorup, şu kadar üyemiz EVET, şu kadar üyemiz HAYIR diyor, şu kadarı oyunun rengini açıklamadı, şu kadar üye de oylamaya katılmayacak diyebilirdi. EVET ve HAYIR diyenler süreçte daha etkin bir rol oynayabilirdi..
HAK-İŞ, DİSK görüşünü açıklıyorsa, TÜRK-İŞ de bunu yapabilir. Ama bazılarının üye profili buna izin vermiyor..
Bana kalırsa bu referandum kampanyasının sivil ayağı zayıf kaldı..
Referandum sürecinin bir diğer sürprizi SP’nin bu süreçte, iç sorunları sebebi ile aktif olamaması.. Kimilerine göre bu, SP’nin referandum sürecinde EVET’e destek vermesini engellemek için üretilmiş bir komplo idi.. Erbakan’ın EVET’i, Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener’in EVET’inden daha güçlü değildi.. Numan Kurtulmuş’un meydanlara çıkma planı ise içeride yaşanan problemler sebebi ile gerçekleşemedi..
Bu sürecin başka siyasi sonuçları da oldu. Mesela Kılıçdaroğlu’nun liderlik karizması yerle bir oldu.. Tutarsız, dengesiz bir politika izledi. Başörtüsüne bile el attı, ama tutunduğu bütün dallar elinde kaldı. Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.. Hâlâ CHP’liler, bu referanduma niçin HAYIR dediklerini bilmiyorlar. İlgisiz, abartılı, gerçek dışı şeylerle kendilerini kandırıyorlar.. CHP’liler kendi tabanlarına biraz daha korku pompaladılar, seçmenlerini daha paranoyak hale getirdiler. 5N1K’da da sunucu, Fazıl Say’a aynı şeyi soruyordu. Bu değişikliklerin hemen hepsi, referandumdan önce, tek tek kendilerine sorulduğunda EVET diyecekleri, geçmişte dedikleri bir şeye bugün neden HAYIR dediklerinin mantıklı bir açıklaması yok!
Yine referandum sürecinin iki sürpriz sonucu, MHP ve BDP kendi tabanlarına ters düştüler.. Ülkücüler MHP ile yollarını ayırırken, BBP beklenmedik bir performans göstererek süreçte etkin bir rol oynadı.. Farklı ve dengeli bir dil kullandı, sesini duyurdu ve ülkücü tabanın yükselen sesi oldu.. BBP’nin referandum sonuçlarındaki etkisi, kendi oy potansiyelinden çok daha yüksek olacak..
Mesela Süleyman Soylu bana kalırsa, söylem ve eylem olarak DP’den daha yakın BBP’ye.. Ahmet Özal’ın DP’deki varlığı, Güldal Mumcu’nun CHP’deki varlığından ya da Ceyhan Mumcu’nun İP’teki varlığından daha anlamlı değil.. DP’deki birçok muhafazakar isim için BBP yeni bir adres olabilir diye düşünüyorum.. BBP sanki Yazıcıoğlu’nun “Büyük Birlik” hayali için Milliyetçi-Sağ taban için yeni bir çatı partisine dönüşüyor..
Referandum süreci taşları yerinden oynattı.. 12 Eylül’den sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.. Referandum sonuçlarındaki EVET / HAYIR dengesi, daha kapsamlı bir anayasa değişikliğinin hızını ve derinliğini belirleyecek.. Onun için tek bir oy bile çok değerli..
Şu iki haftalık süreçte tüm Türkiye’deki STK’lar, yerel media ve esnafa önemli bir rol düşüyor.. Esnaf, vitrinine asacağı afişler ve müşterilerine dağıtacağı broşürlerle ve sözlü olarak sürece etkin olarak katılabilir.. Hanımlar, gençler, işçiler, herkese önemli görevler düşüyor ve Ramazan bu anlamda önemli fırsatlar sunuyor..
Selam ve dua ile

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT