1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Ramazanı nasıl karşılıyoruz?
Ramazanı nasıl karşılıyoruz?

Ramazanı nasıl karşılıyoruz?

"Elbette aç olduğun için, susuz olduğun için tahammül eşiğin azıcık düşecek, oruç seni bir miktar etkileyecektir. Normal. Ama oruç tutuşun etrafındakilerde bir “öff be, tutmasa daha iyi olur” dedirtiyorsa sıkıntı büyük demektir."

01 Mart 2025 Cumartesi 20:30A+A-

İsmail Kılıçarslan/Yeni Şafak

Ramazan geldi

Hem öyle bir gelişle geldi ki üzerimizde geçen Ramazan’dan beri biriken ne kadar kir varsa onları tertemiz etmek için geldi. Bir fırsat olarak geldi.

Ramazan geldi. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da günahlardan kurtuluş müjdesiyle dolu olarak geldi.

Ramazan geldi. Bütün kötü alışkanlıklarımızdan kurtulmaya, bütün günahlarımıza tövbe etmeye, bütün sevaplarımızı artırmaya geldi. Başka bir matematikle, başka bir mühendislikle, başka bir hikayemiz olabileceğine inanmamızı sağlamak üzere geldi.

Ramazan geldi. Göklerden bir haber, ötelerden bir kurtarıcı olarak geldi. Şairin “hilal göründü, kara göründü, kurtulduk” diyerek anlattığı şekilde geldi.

Ramazan geldi. Bizler, modern hayatın hayhuyu, gündelik koşuşturmanın telaşı, dünya hayatının meşgalesi içerisinde boğulmuşken bize elini uzatıp “hele biraz yavaşla, hele biraz içine dön, hele biraz kurtul yüklerinden” demek için geldi.

O halde soru şu olsun: O karaya ayak mı basacağız, “bir kulaç daha atsak karadayız” mı diyeceğiz yoksa o kirden ve pastan, telaştan ve uğraşıdan, heva ve hevesten, arzu ve hazdan yapılma denizde dolaşmaya devam mı edeceğiz?

O halde cevap şu olsun: Bu tamamen sana bağlı.

İçine, fakat içinin karanlıklarına değil aydınlıklarına doğru bir yolculuk fırsatı olarak değerlendirecek misin Ramazan’ı? O zaman karadasın.

Nasıl olacak peki bu? Önce, ama her şeyden önce sadece kendinde başlayıp kendinde biten bir “bayrama ulaşım rotası” yapacaksın kendine. Bir kılavuz. Gündelik rutinini değiştirebileceğin bir yol haritası. “Bolca Kur’an mı okuyalım, zikre mi yüklenelim, nafile namaz mı kılalım, yetim mi sevindirelim, ihtiyaç sahiplerine sofra mı kuralım?” diye sorma bana. Senin rutininin ne olduğunu bilmediğim için onu nasıl değiştireceğini de bilemem ben. Ama şunu biliyorum. Ramazan gelir ve seni kendisine benzetmeyi başarırsa, yani sen Ramazan’ın seni değiştirmesine izin verirsen kurtuldun demektir.

Elbette iftar sofran diğer günlerde kurduğun sofralardan biraz daha farklı olacaktır. Normal bir şey bu. Ama sofran Firavun sofrasına benzerse aman diyeyim ki Ramazan’ı boşa götürdüğünün resmidir.

Elbette ritmin değiştiği için her zamankinden biraz daha fazla uyuyacaksındır. Normal. Ama orucu uykuya tutturmaya kalkışırsan Ramazan’ın dönüştürücü gücünü de anca rüyanda görürsün.

Elbette aç olduğun için, susuz olduğun için tahammül eşiğin azıcık düşecek, oruç seni bir miktar etkileyecektir. Normal. Ama oruç tutuşun etrafındakilerde bir “öff be, tutmasa daha iyi olur” dedirtiyorsa sıkıntı büyük demektir.

Bir de tabii belki de en önemlisi olarak Ramazan’ı bir yeme içme ayı, bir yeme-içme festivali olarak görme yanlışlığı var. Çok ama çok kötü bir alışkanlığa dönüşüyor bu artık ülkemizde. Yetimin, ihtiyaç sahibinin, muhtacın, fakirin hakkını gözetmek mis gibi bir ihtimalken Ramazan’ı görgüsüz bir gastronomi şenliğine çevirmek sanıyorum ki Ramazan’ı bütünüyle es geçmek anlamına gelecektir.

Dönelim başa.

Ramazan geldi. Allah oruçlarımızı makbul eylesin. İftar sofralarımızı bereketli kılsın. Sahurlarımızın ecrini versin. Allah cümlemizi Ramazan’ı hakkıyla idrak, inşa ve imar edecek kullarından eylesin.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum