Rahatsızlıkları, Çin Füzesi’nden Değil…
Tayyîb Erdoğan iç ve dışsiyasette ‘dikleşmemek değil, dik durmak’ prensibini esas aldıklarını söylüyor, ama, dik duruşun bile, Amerikan emperyalizmince bir dikleşme olarak değerlendirileceğini de unutmamak gerekir.
Selahaddin E. Çakırgil
Rahatsızlık, Çin Füzesi’nden Değil; Türkiye’nin Dik Durma Çabasından..
Türkiye’nin kendisini savunmak için, Çin’den füze almak ve ortaklaşa füze yapmak üzere bir anlaşma yapması üzerine, -tabiatiyle- Amerika başta olmak üzere, NATO çevrelerinden gelen açıklamalar, bu projenin Türkiye ile NATO arasındaki ilişkileri yokuşa süreceğini gösteriyor. Çünkü, Türkiye, NATO üyesi olduğuna göre, savunması da, NATO’dan ayrı planlanamaz.
Bu gerekçe, ilk planda doğru gibi gözükebilir de..
Ama, daha da ilginç olan, NATO ile Türkiye arasında esen bu bu soğuk rüzgârların yan etkilerinin de ortaya çıkıvermesi..
Bunların en başında İsrail rejiminin Dışişleri Bakan Yard. Ayalon’un ‘Türkiye NATO’dan atılmalıdır..’ görüşünü ortaya atması geliyor..
Halbuki, İsrail rejimi, NATO üyesi de değil.. Öyle bir rejimin, Türkiye’nin NATO’dan atılmasını istemesi‘dışardan gazel okumak’ gibi değerlendirilebilir. Ama, bu aynı zamanda, NATO’nun bütün mes’elelerinin ve genel stratejisi ve siyaset planlamasının sadece Amerika tarafından değil, onun yapışık kardeşidurumundaki İsrail rejimi tarafından da dikkatle takib edildiğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Mâlûmun ilâmı..
Arkasından, MİT Musteşarı Hakan Fidan’ın iki-üç yıl öncelerde, İsrail rejimi tarafından resmen suçlanışından sonra, Amerikan yahudilerinin çıkardığı bir gazetede, Jewiss Press gazetesinde hedef tahtasına konulması merhalesine gelindi. Ki, geçmişte, Türkiye’nin dışarıya yansıyan simaları olarak,C.Başkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı ve bir de dışardaki diplomatları dış merkezlerde eleştiri konusu olabilirdi; ama, istihbarat biriminin, yani tamamen iç bürokrasiyle ilgili bir birimin başında olan bir ismin böylesine hedef tahtasına konulması, herhalde ilk kez oluyor. Demek ki, Türkiye’ye NATO odaklarından dikte edilenin dışında işler yapılmaya, geçmişe göre nisbeten bağımsız hareket eden bir istihbarat birimini devreye sokulmaya başlanabilmiştir. Budur, rahatsızlık konusu..
NATO’dan yükselen eleştirileri, Rusya Lideri Putin’in, ‘Türkiye’nin Rusya ile daha yakın ilişkiler içinde olmasının daha faydalı olacağı’ şeklindeki sözleri takib etti.
Gelişmelerin, bir daha hatırlattığı gerçek şuydu:
Dışsiyaset, adı üstünde, dış etkenlerin hâkim olduğu bir alandır. Sadece ideallerinizi gözetirseniz, yolunuz üzerindeki hendeklere düşmek kaçınılmaz olabilir. ‘İdeali iste, realiteyi gör..’ prensibine göre hareket etmek gerekliliği, hele de dışsiyaset için daha bir geçerlidir.
*
Türkiye, NATO dünyası ile böyle bir çekişme noktasına durup dururken mi veya nasıl geldi?
Türkiye’nin Çin’den füze almak istemesi ve Çin’le ortak füze yapımı projesi açıktır ki, NATO’nun silah sistematiğine uymayan silahların NATO üyesi bir ülkenin ordusunda yer alması gibi bir uyumsuzluğu beraberinde getirecektir. Halbuki, NATO’nun patronu Amerika olduğundan, NATO ordularının silahlarının Amerikan silah sistematiğine göre şekillenmesi öngörülmüştü. Bu önkabule aykırı davranıldığında ise, herşeyden önce, sanayiinin temelini silah sanayiine dayamış olan Amerikan emperyalizmi elbette rahatsız olacaktı.
HABERE YORUM KAT