
"Rabbimiz! Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl"
"Rabbimiz! Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır..."
رَبَّنَٓا اِنّ۪ٓي اَسْكَنْتُ مِنْ ذُرِّيَّت۪ي بِوَادٍ غَيْرِ ذ۪ي زَرْعٍ عِنْدَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِۙ رَبَّنَا لِيُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ فَاجْعَلْ اَفْـِٔدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْو۪ٓي اِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُمْ مِنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ ﴿٣٧﴾
"Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler." (İbrahim/37)
Ey Rabbim, ben çocuklarımdan kimilerini Beyt-i Haramının yanında ekini olmayan bir vadide, Allah’ın emriyle İbrahim (a.s) hanımı Hacer’i ve kucağındaki oğlu İsmail’i daha sonra insanlığın kıblesi olan Kabe’nin inşa edileceği Mekke vadisine yerleştirecek. Alır hanımını ve oğlunu yanına Allah’ın elçisi ve getirir şimdiki Zemzem kuyusunun bulunduğu yere. Ve yanlarında biraz su ve yiyecekle birlikte bırakır oraya. Ve geri döner Allah’ın istediği gibi. Sorar en az kendisi kadar Allah’ın emirlerine teslim olan Hacer anamız: “Bizi bu ıssız çölün ortasında kime bırakıp gidiyorsun ey İbrahim?” “Bu kararı kendin mi verdin? Yoksa Allah mı emretti?” diye. Atamız der ki: “Ey Hacer, bunu Allah istedi”. “Öyleyse git ey İbrahim, sana ihtiyacım yoktur, O istediyse bizi koruyacaktır. Haydi git Allah bize yeter” diyordu. Ve İbrahim (a.s) oradan uzaklaşıp tepeleri aşınca işte bu ayetteki duayı yapıyordu.
Allah İbrahim (a.s.) ın duasını kabul etti. Bu surenin indirildiği dönemde Arabistan'ın her tarafından bir çok insanın hac ve umre için Mekke'ye gitmesinin ve bugün de dünyanın her tarafından insanın orada toplanmasının nedeni bu duadır. Bunun yanısıra o bölgenin tamamen kurak olmasına ve hayvanlar için bile hiç bitki yetişmemesine rağmen, yılın her mevsiminde çeşit çeşit meyve ve sebzelerle doludur.
Yine atamızın duaları sebebiyle Rabbimiz O beldeyi Belde-i Emin kılıverdi. Gökten ve yerden gelebilecek her türlü belâ ve musîbetlerden koruyuverdi. Çevrelerinde insanların birbirlerini yediği, zulümlerle, haksızlıklarla birbirlerini yok etmeye çalıştığı, bir dünyada o beldeyi emniyetin, güvenliğin sembolü yapıverdi. İşte şu anda bile tüm dünya insanlığının kalbi Rabbimizin kutsal beytinin bulunduğu o belde için atmaktadır.
BASAİRUL KUR’AN
“Ey Rabbimiz namazı kılsınlar diye.”
İşte bunun için çocuklarını oraya yerleştirmiştir İbrahim. Onlar da bu görevi yerine getirmek için katlanıyorlar bu kıraç vadiye, bu yoksulluğa.
“Buna göre insanlardan bir bölümünün gönüllerinde onlara karşı özlem uyandır.”
İfadede bir incelik, bu titreşim, sezilmektedir. Bu eve yönelen ve ailesini bu bitkisiz vadiye yerleştiren bir kalbin titreyişini, çırpınışını tasvir etmektedir. Öylesine yumuşak, öylesine içli bir ifadedir ki, bu kalplerin inceliği, duygusallığı ile çorak vadiyi yumuşatmakta, verimlileştirmektedir adeta.
“Ve onlara rızık olarak çeşitli meyvalar bağışla.”
Her taraftan onlara doğru uçuşan gönüller aracılığı ile… Niçin? Yemeleri, içmeleri, eğlenmeleri için mi? Evet! .. Ama bundan dolayı her zaman Allah’a şükreden İbrahim’in isteği yerine gelsin diye.
“Umulur ki sana şükrederler.”
Böylece ayet, Allah’ın dokunulmaz evinin, Kâbe’nin çevresinde yerleştirilmelerinin hedefini vurgulamış oluyor. Kurallarına uygun olarak, eksiksiz bir şekilde Allah için namaz kılmak. Aynı şekilde gönüllerin Allah’ın evinin çevresinde yaşayanlara doğru kaymaları ve onları yeryüzünde biten çeşitli meyvelerle rızıklandırmaları amacı ile edilen duanın hedefi de açıklanmış oluyor; kullarına çeşitli rızıklar bağışlayan, onlara sayısız nimetler veren Allah’a şükretmek…
FİZİLALİL KUR’AN
HABERE YORUM KAT