1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. KUR'AN

  4. "Rabbim, beni namazı(nda) sürekli olan kıl, soyumdan olanları da"
"Rabbim, beni namazı(nda) sürekli olan kıl, soyumdan olanları da"

"Rabbim, beni namazı(nda) sürekli olan kıl, soyumdan olanları da"

"Rabbim, beni namazı(nda) sürekli olan kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur." (İbrahim/40)

22 Mart 2025 Cumartesi 06:06A+A-

 

رَبِّ اجْعَلْن۪ي مُق۪يمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّت۪يۗ رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَٓاءِ ﴿٤٠﴾

"Rabbim, beni namazı(nda) sürekli olan kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur." (İbrahim/40)

رَبَّنَا اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ۟ ﴿٤١﴾

"Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla." 

Ya Rabbi beni ve çocuklarımı namazı ikâme edenlerden, namazı hayata hakim kılanlardan, namaza özdeş bir hayat yaşayanlardan eyle. Ya Rabbi dualarımızı kabul buyur. Biz sadece sana dua ederiz, sadece Sana sığınırız. Ya Rabbi hesap görülecek bir günde beni, anamı, babamı ve iman eden mü’minleri mağfiret edip bağışla.

Bu duayı her mü’min yapar. Ebeveyni kâfir olanlar da yaparlar bu duayı. Çünkü bu bir dua kalıbıdır. Buradaki ebeveynden kasıt Hz. Adem (a.s)’a kadar mü’min olan tüm ebeveynlerimizdir. 

Tabi daha sonra böyle kâfir bir kişi baba da olsa onun hakkında dua edip istiğfarda bulunmanın caiz olmadığına dair Rabbimizin uyarısı gelince İbrahim (a.s)böyle bir duadan vazgeçtiğini anlıyoruz. Kimi müfessirler de bunu şöyle yorumlamışlar: İbrahim (a.s) in müşrik olan babası hakkındaki bu istiğfarı babası hayatta iken, henüz dönme, tevbe etme fırsatı varken bağışlanma ile ilgili olduğunu, bağışlanmanın da imanla ilgili olduğunu bildiği için hayatta iken ya Rabbi sen iman nîmetini ona bahşet şeklinde yorumlamışlar. Yâni henüz hayattaysa ona iman yolunu göster, diye dua etmek caizdir. Ama kâfir olarak, müşrik olarak öldüğü belli olduktan sonra artık böyle bir insan için dua etmek de, istiğfar etmek de caiz değildir. 

BASAİRUL KUR’AN

Bu duanın ışığında bir kez daha Kâbe’nin komşuları durumunda olan Kureyşliler’in farklı bir tutum sergiledikleri ortaya çıkıyor. İşte İbrahim namaz kılmak için Allah’ın yardımını istiyor, bunda başarılı olması için Allah’a dua ediyor. Onlar ise, bundan kaçınıyor, yüz çeviriyorlar. Kendilerine Hz. İbrahim’in hem kendisine, hem de kendisinden sonra çocuklarına yardım etmesi için yaptığı duayı hatırlatan peygamberi yalanlıyorlar.

Hz. İbrahim, insanı ürperten yakarışlarla dolu duasını bir istekle bitiriyor. İnsana amelinden başka hiçbir şeyin fayda vermediği hesaplaşma gününde kendisini, anne-babasını ve tüm mü’minleri bağışlamasını istiyor. Kusurlarını affetmesini diliyor:

“Ey Rabbimiz, hesaba durulacağı günde beni, ana-babamı ve tüm mü’minleri affeyle.”

Burada Hz. İbrahim’in huşu ve yakarmalarla dolu duasının her bölümünde “Rabbimiz” ya da “Rabbim” sözcüğünü tekrarlayışına değinmeden geçemeyeceğiz. Çünkü onun sözleri ile yüce Allah’ın hem kendisinin, hem de kendisinden sonra çocuklarının Rabbi olduğunu ifade etmesi özel bir anlam taşımaktadır… Hz. İbrahim, yüce Allah’ı ilahlık sıfatı ile değil de Rabblık sıfatı ile anıyor. Çünkü Allah’ın ilahlığı, cahiliye toplumlarında -özellikle Arap cahiliyesinde- pek fazla tartışma konusu edilmezdi. Sürekli tartışma konusu olan Rabblik meselesidir. Dünya hayatında kime itaat edileceği, kime boyun eğileceği, yani kime kulluk edileceği meselesidir. Bu mesele insan hayatında büyük etkisi olan pratik ve reel bir meseledir. Bu aynı zamanda realite dünyasında İslâm ile cahiliye, tevhid ile şirk arasında bir yol ayrımıdır. Buna göre insanlar ya Allah’a boyun eğecekler, o zaman Rabbleri Allah olacaktır, ya da başkasına boyun eğecekler, o zaman da Rabbleri başkası olacaktır. Tevhid ile şirk, İslâm ile cahiliye arasında pratik hayattaki yolların ayrılış noktası burasıdır. İşte Kur’an Arap müşriklerine ataları İbrahim’in Rabblık meselesi ağırlıklı duasını sunarken, bu duanın anlamı ile açıkça çeliştiklerine, ona muhalefet ettiklerine dikkatlerini çekiyordu.

FİZİLALİL KUR’AN

HABERE YORUM KAT

1 Yorum