Protestanlığın Sağ Kanadı Olarak Evanjelizm ve ABD'de Gelişimi
Özlem Albayrak, Evanjelizm’in ABD’deki oluşum ve yayılma alanını mercek altına aldığı yazısında bu politik teolojinin siyasal zeminde taşıyıcısı olarak Cumhuriyetçilerin Türkiye’ye bakışını değerlendirmiş.
Özlem Albayrak’ın Yeni Şafak’taki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı yazısı (15 Ağustos 2018) şöyle:
Kimdir Bu Evangelistler?
Geçtiğimiz Aralık’ın 7’sinde Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı tüm İslam dünyasını sarsmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan o dönem yaptığı bir konuşmada “Trump’ın Kudüs kararı provokasyon, arkasında evangelistler var”, diye konuşmuştu. Türkiye’nin günlerdir mücadele ettiği ve çoğu kişinin haklı olarak ekonomik saldırı olarak nitelediği doların irrasyonel yükselişi sonrası ise, evangelistler yeniden gündemimize girdi. Hiç de uçuk sayılmayacak iddialara göre, doların Türkiye’de ekonomiyi çıkmaza sürüklemek üzere tüm zamanların rekorunu kırmasını sağlayan operasyonun tek sebebi Türkiye’deki siyasi iradenin Rahip Brunson’u iade etmeye yanaşmaması değildi, evangelistler çeşitli nedenlerle Türkiye’yi hedefe koymuşlardı ve bunun sebepleri vardı.
Günlerdir konuşulduğu üzere, ABD Başkan Yardımcısı Pens başta olmak üzere Beyaz Saray’ın karar verici ekibinin önemli bölümünün evangelist olduğu doğru. Evangelistler Trump’ın Kudüs kararının da gösterdiği üzere, ABD yönetiminde strateji belirleme noktasında etkililer. ABD’de sempati duyanlar da katılırsa yaklaşık 100 milyona yakın evangelist oy potansiyeli olduğu söyleniyor ve Trump’ın Kasım’daki Kongre seçimlerini kaybetmemesi için bu oylara ihtiyacı var. Ayrıca, evangelistler inandıkları Armagedon Savaşı’nın başlayabilmesi için Nil’den Fırat’a Büyük İsrail’in kurulması ve Kudüs’ün de bu devletin başkenti olması gerektiğine inanıyorlar. Bu ihtimalin önündeki en büyük engel ise, Türkiye. Türkiye’nin evangelistler tarafından hedefe oturtulmasının önemli sebebi bu.
Peki kim bu evangelistler? Aslında ne ABD’de ne de başka bir yerde evangelizm adı altında bir kilise yok. Evangelistler temel olarak Protestanlık mezhebinin aşırı sağcıları olarak tanımlanabilir. Evangelistlere, 1700’lü yıllarda İngiltere’den kaçıp ABD’ye gelen ve yerleştikleri New England bölgesinde cadı diye kadınları yakacak denli aşırı dindar olan püritenlerin torunları da diyebiliriz. İşin ilginç yanı bu bölge, yani Connecticut, Maine, Massachusetts, New Hampshire, Rhode Island ve Vermont’un oluşturduğu New England bölgesi, ABD’deki demokratların kalesi. Sözgelimi, ABD’nin Katolik tek Devlet Başkanı olan Kennedy Massachusets senatörüydü. Keza Obama, vakit buldukça Massachusetts’in en büyük kenti Boston’u ziyaret eder, evindeymiş gibi karşılanır ve davranırdı.
Tuhaf sahiden, ABD’nin İngiltere’den bağımsızlığını kazandığı ünlü Çay Partisi (Tea Party) ile (o dönem İngiltere’den gelen çayların Boston limanından Atlas Okyanusu’na dökülmesi yoluyla bağımsızlık hareketinin başlatılması) ünlü olan New England bölgesi, modern ve kapitalist ABD’nin kuruluşunun temellerini attığı gibi, aynı zamanda bölgeye ilk yerleşen püritenlerin muhafazakar ahlak anlayışı, ABD’nin fazla muhafazakar, hatta neredeyse fundamentalist evangelist algısının da çıkış noktasını teşkil etmiştir.
Hatta Weber’e göre, Tanrı’ya ulaşmayı Katolik Ortaçağ keşişleri gibi inzivada değil, çalışmakta ve kazandıklarını harcamadan biriktirmekte bulan bu anlayış, asketizm yani dünyevi hazdan ve lüksten kaçınarak, çilecilik yoluyla servet biriktirmeye neden olmuş, bu da sermaye oluşumuna kapı aralamış ve sonunda kapitalizmin doğuşu gerçekleşmiştir. Garip ama gerçek, bugünkü aşırı dindar Cumhuriyetçi ABD’nin 6’lı çekirdeği olma özelliğini taşıyan New England eyaletleri, günümüzde neredeyse silme biçimde seküler demokratları desteklemektedir.
Ama konumuz bu değil; konumuz evangelizmin ayrı bir kilise olmaması; Protestan ABD’nin aşırı dindarlığının adı olması olması; dine ilişkin bir anlayış, bir bakış açısı ve bir yorum olması. Sözgelimi, ABD’de Kalvinist, Lutheryan, Metodist ve Mormon Kiliselerinin tamamı Protestanlık inancı içindeki fraksiyonel kiliselerdir. Bu kilise bağlıları arasında ise, İsrail ve Yahudilere destek vermeyenler olduğu gibi, verenler de bulunur. İşte bu kiliselerden birine mensup olup, İsrail ve Yahudiliğe destek veren, her anlamda daha şahin olanlar evangelisttir ve çoğu da Cumhuriyetçidir. Hatta içimden evangelizmi Amerikan Cumhuriyetçilerinin dini inancı olarak tanımlamak geçiyor. Zira ABD’de demokratlar arasında yaygın bir inanış değil evangelizm. Göçmen karşıtı, Müslüman ayrımcısı, İsrail taraftarı, hatta Sionist hedefler taşıyan Protestan Cumhuriyetçiler’e evangelist deniyor.
Cumhuriyetçi Trump ABD Başkanı seçildiğinde sevinenlere; “sistem tarafından dışlanan bir adam” diye neredeyse bayram yapanlara karşılık, “tarafımızı seçmekte acele etmeyelim, dereyi görmeden paçaları sıvamayalım” diyenler, tam da bunun için diyordu işte. Bir Amerikan demokratı, tüm dezavantajlı gruplar ya da coğrafyalar için, mesela Müslümanlar için, mesela gelişmemiş üçüncü dünya ülkeleri için, mesela Güney yarıküre için, her zaman bir Amerikan Cumhuriyetçisi’nden daha az zararlıdır çünkü. Trump, sistem tarafından dışlanıyorsa belki de sistemin vardı bir bildiği… Değil mi?
HABERE YORUM KAT