1. YAZARLAR

  2. MÜCAHİT GÖKDUMAN

  3. Problemli bir eylem ahlakı ve devletçi refleksler arasında
MÜCAHİT GÖKDUMAN

MÜCAHİT GÖKDUMAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Problemli bir eylem ahlakı ve devletçi refleksler arasında

04 Nisan 2025 Cuma 19:05A+A-

Protesto eylemleri, yürüyüşler, basın açıklamaları; siyasi/toplumsal bir emelin gerçekleşmesine hizmet ettikleri kadar fertlerin ruh sağlığının devamı açısından önemlidir. Kişiler kendilerini ifade ettikleri sürece varlıklarını hissederler ve toplumsal karşılık buldukları ölçüde huzur ve güven duygusunu temin etmiş olurlar. Diğer türlüsü birikmiş öfke, kimlik karmaşası, mikro düzeyde şiddetin yaygınlaşması gibi sorunlar ile toplumun hanesine yazılır. Bu açıdan konuşmak, slogan atmak, yürümek, yazmak ve paylaşmak gibi yollarla kamuoyu oluşturmak; meşru çerçevede kaldığı müddetçe sağlıklı kendini anlatma yollarıdır.

Ülkenin son haftalarda içinden geçtiği süreç ve gelinen konum değerlendirildiğinde bir protesto kültürünün canlandığı görülmektedir. 20’li yaşlarına basmamış gençler sokak eylemlerini sürdürmekte, çeşitli kostümlerde eylemciler göze çarpmakta, sosyal medyada eylemin çeşitli boyutlarına dikkat çekilmektedir. Bazı markalara yönelik bir boykot kampanyası yürütülmektedir.

İBB’nin yöneticileri hakkında yargı süreci devam etmekte olduğu için o konuyu bir kenara bırakıp eylemlerin mantığına ve mahiyetine odaklanmak makul görünmektedir. Bu eylemlerin icrasında problemli birçok yön dikkat çekmektedir. Polise taş fırlatmak, kaldırım taşlarını sökmek, tarihi eser düzeyinde eski olan mezarların taşlarını parçalamak, küfür ve hakaret dilini kullanmak gibi davranışlar eylemlerin yapılabilir doğasına ciddi gölge düşürmüştür.

Çocukluk yıllarından beri sayısız eyleme, yürüyüşe, basın açıklamasına katılmış biri olarak hiçbir eylemde kamu malına zarar verdiğimizi, üslubumuzu bozduğumuzu, polise saldırdığımızı hatırlamıyorum. Diğer ideolojik gruplardan haksızlığa ve zorbalığa maruz kaldığımızda bile taşkınlığa kapılıp ortamı kaosa sürüklediğimizi bilmiyorum. Bizim için eylem ahlakı ve harekette yöntem, ulaşmak istediğimiz hedef kadar önemli oldu. “Kavgada yumruk sayılmaz.” diye bir cümleyi kabul etmedik. Hakkaniyetten ve adaletten yana olmayan eylem biçimleriyle aramıza mesafe koyduk. Amerika’nın Irak’ı işgalini protestodan, Gazze ve Filistin dayanışmasına; Suriye direnişine verdiğimiz destekten başörtüsü eylemlerine; reel düzlemdeki tüm hak ve özgürlük taleplerimizde meşru çerçevenin içinde kalmaya gayret ettik. Önemli olan muhalefette olmak ya da bir güç odağı haline gelmek değil her koşulda Hakk’ın ve adaletin şahitliğini yapmaktı.

“Faşizm konuşma yasağı değil söyleme mecburiyetidir.” diye bir laf vardır. İBB operasyonlarına şiddetle karşı çıkanlar, bu sözün esaslı bir örneğini oluşturuyorlar. Medyada tanınmış isimler, bu kampanyaya destek vermediklerinde karalama ve linç eylemleriyle muhatap oluyorlar. Gezi eylemlerindeki faşist atmosferi hatırlatan bu olaylar, bu eylemcilerin özgürlük ve adalet söyleminin değerini ciddi bir şekilde sorgulatıyor.

“2 Nisan alışveriş boykotu” çağrısı ne kadar karşılık buldu tartışılabilir ancak bu kampanya için sosyal medyadan çağrı yapan bazı isimler gözaltına alındı. Yargı mekanizması hızlı bir şekilde işletildi. Boykot kampanyasının doğal bir neticesi olarak kutuplaşma görünümü netleşti. Ancak yargı aygıtının devreye girmesinden önce toplumun kendi içindeki tartışmasına, istişaresine, anlaşmasına müsaade edilebilir miydi? Sivil toplum örgütleri, medya temsilcileri, siyasi partilerin gençlik kolları vb. oluşumlarla tartışma kültürünün zenginleştirilmesi ve önünün açılması daha kalıcı çözümleri getirmez mi? Konuşarak anlaşacağız. Ötekine tahammül edebildiğimiz ve onun hakkına saygı gösterebildiğimiz ölçüde kısır döngülerimizi ve prangalarımızı parçalayacağız.

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum
  • Şenel Mutlu / 04 Nisan 2025 23:37

    Mücahid kardeşim çok ölçülü be değerlendirme yapmış Muhafazakar veya islami kedimden bazıları Ö Ö nün ingiltereye şikayetini eleştirlerinde dikkatli olmak gerekir Müslümanlar da hak kayıpları konusunda AHİM e baş vurdu veya Anayaya mahkemesine baş vurdu Anayasa mahkemesi o dönem başka güçlerin elindeydi Yani gücün hukuku var idi Hukukun gücü değil Cehapenin çelişkilerini ortaya sererken bizim çelişkili olduğumuz görüntüsü vermemeliyiz Makaleniz bu açıdan oldukça değerli ve adilane tedbirler yapmış Allah razı olsun

    Yanıtla (0) (0)