1. YAZARLAR

  2. BÜNYAMİN SEVİM

  3. Postmodernizm ve Cinsiyet / Cinsellik Merkezli Kimlik Kaosu
BÜNYAMİN SEVİM

BÜNYAMİN SEVİM

Yazarın Tüm Yazıları >

Postmodernizm ve Cinsiyet / Cinsellik Merkezli Kimlik Kaosu

19 Mayıs 2014 Pazartesi 19:17A+A-

Geçtiğimiz günlerde Danimarka’da 59.su düzenlenen Eurovision şarkı yarışmasında birinci(1) olarak ‘başarısından’ ziyade ilginç görüntüsüyle tüm dünyanın dikkatini üzerine çekmeyi başaran şarkıcının ‘görüntüsü’(2) ile ilgili tartışmalar kısa sürdü. Özellikle Türkiye’nin yarışmaya katılmaması ve ülke gündeminin de hararetli olması nedeniyle magazinsel boyut dışında bu konuyu insanın tabii cinsel kimliğiyle ilgili yaşanan kriz bağlamında ele alacak derinlikli bir tartışmanın gerçekleşmediği gözlendi. Bu olayı dikkat çekici kılan ise tekil bir olgu olmaması kadar, insan doğasında açılan gediğin normalleştirilmesine katkısıdır aynı zamanda.

Modernizmin insan nesli üzerinde şekil ve içerik boyutuyla oluşturduğu toplumsal ve ahlaki tahribatın boyutu ve sonuçlarının anlaşılmaya çalışıldığı hatta henüz karşı cevap üretilemediği bir dönemde postmodern dalganın taarruzu ve etkilerine maruz kalındı. Bu durum, modern problemlerin neden olduğu değer krizinin üstesinden gelinmeden daha büyük problemlerle karşılaşan toplumun, bu kaotik kimlik ve yaşam tarzı dönüşümünü normal görmeye başlamasını kolaylaştırmaktadır. Cinsellikte ve cinsiyetteki garip kimliksel yönelimler tam da belirsizliği ve göreceliliği merkeze alan postmodern çağın tabiatıyla uyum arz edecek şekilde “görece doğrular” olarak sunulup, normal görülmesi gerektiğine toplum inandırılmaktadır.

Çağdaş batı toplumlarının tüketim merkezli yaşam tarzı, insan neslini tabiatıyla kavgalı, “olağandışı” cinsiyet ve cinsel kimliklere yönelen kaotik bir ruh haline sürüklemektedir. Yaratıcı irade ile insanoğlunun irtibatını koparan ve bunun neticesinde de “tüketim köleliğini”, Allah’a kulluğun yerine koyan cari sistem insanı amaçsızlığın kucağına mahkûm etmiştir. İnsan nesli fiziki-manevi birçok konuda ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalmakta. Gelişen tıp endüstrisi, “survey=sağkalım” süresini uzatırken geliştirdiği birçok teknikle de neslin ifsadına kapı aralamakta. Cinsel-cinsiyet kimliğinde yaşanan kaotik değişim taleplerine de kendini zemin kılan “tıp endüstrisi” geleneğindeki “hikmeti” yitireli çok oldu. Tıp bilimi insan neslini daha uzun ömürlü kılmaya ve “özgür tercihlerini/hayallerini” gerçekleştirmiş bireyleri mutlu kılmaya adayan bir endüstriye dönüştü. Cinsiyet dönüşüm ameliyatları, klonlama, nereye varacağı düşünülmeden girişilen icatlar ile tıp bilimleri çağdaş kaos haline tam olarak su taşıma görevi görmektedir. Bu endüstri küresel kapitalizme de eklemlenerek kapitalizme yeni ve doyumsuz bir alan açmaktadır. Bireylerin mutluluğu için geliştirdiği tekniklerin sonuçlarıyla ahlak sınırlarını ortadan kaldıran tıp endüstrisi 2000 yılında insan genotip haritasını tam olarak keşfettikten sonra ahlaki alanı iyice tahrip edecek gelişmelere kapı araladı.

Artık ahlaktan söz etmenin “muhafazakar olmakla” itham edildiği, postmodern zamanda bireyin tercihini mutlaklaştıran ve bu konuyu “demokrasi miti” ile özgürlükler kapsamında değerlendirerek her türlü olağandışılığı, sapmayı, bozgunu normalleştiren bir süreçten geçmekteyiz. Söz konusu ettiğimiz “kadın görünümlü sakallı” şarkıcının hali insanlığın içine düştüğü kimliksel krizi iyi resmetmektedir. Diğer yarışmacılardan bir kısmının şarkıcının bu haline dair eleştirel ifadeler kullanmaları o kadar tepki topladı ki sözlerinin yanlış anlaşıldığını ifade edip, özür dilemek durumunda kaldılar. Postmodern kimliklerin ve yönelimlerin tabu kılındığı, en ufak eleştirilerin dahi homofobik olmakla ilişkilendirildiği böylesi bir atmosferde bu tür nesli bozguna uğratan yönelimlerin anormal sapmalar olduğunu ithamlara bakmadan ve bıkmadan ifade etmek gerekmektedir.

Siyonizmi küresel anlamda muhafaza eden taşeron medya ve iktidarlarda gördüğümüz korumacı ve itham edici refleksler ile bireyin hedonist yönelim ve davranışlarını koruyan bu mantık akraba bir mantıktır. Bu hedonist yönelimlerin bir “kültür” olmasını kolaylaştırarak normalleştiren ve küresel boyutta pazarlayan kitle iletişim araçlarının etkisi göz ardı edilemez. Siyonizmin hukuk dışı politikalarına yöneltilen en küçük ve makul eleştirinin dahi Antisemitik olmakla (Yahudi-karşıtlığıyla) itham edilerek eleştirilerin önünün kesilmesini sağlayan zihniyet neyse bu tür “özgür yönelimleri” koruyan refleks de aynı mantıkla işleyerek en makul eleştiriyi dahi homofobik olmakla itham ederek eleştirilerin önünü kesmektedir. Bu mantığın en görünür ve baskın olduğu alan ise medya/kitle iletişim araçları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yönüyle medya, azınlık bir grubun elinde olmasına rağmen çoğunluğun bakışını yansıtıyormuş gibi bir rahatlıkla yaptığı yayınlarla, bu tür tabii olmayan tercihleri olağanlaştırmakta önemli rol oynamaktadır.

 

Dipnotlar:

1- Conchita Wurst: Asıl adı Thomas Neuwirth olan travesti görünümlü, Avusturya adına katıldığı Eurovision (2014) şarkı yarışmasında birinci olan şarkıcı.

2-Travesti, genellikle cinsel haz aldığı iddiası ve amacıyla karşı cinsin kıyafetlerini giymek şeklinde tanımlanır. Transseksüellik ise belirli bir cinsin fiziksel karakteristikleri ile doğduğu halde duygusal ve psikolojik anlamda kendisini diğer cinse ait hissettiği iddia edilen kimse için kullanılır. Travestiler genellikle sadece kıyafet (crossdressing) ile değişimi bazen de ilave olarak hormonal tedaviyi yeterli bulurken transseksüellik ise cinsiyet değişiminin son halini ifade eder. Yani kıyafet, hormonal tedavi ve cinsiyet dönüştürücü ameliyatlarla cinsiyetin tam dönüştürülmeye çalışıldığı hali ifade eder. Transseksüelliğe bilinen en iyi örnek şarkıcı Bülent Ersoy’dur.

İnsan tabiatına yabancılaşarak gelişen bu cinsel yönelimleri, anlaşılması açısından “cinsel dönüşüm” spektrumunda tanımlayacak olursak travestilik öz-cinsiyetten ilk uzaklaşmayı, transeksüellik ise spektrumda öz-cinsiyetten en uzak uçta olmayı ifade etmektedir. (Özcinsiyet -> Travestilik -> Transseksüellik)    

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum