Postmodern zamanlarda siyasetin amorf halleri…
Parti kapatma davaları, parti değiştirmeler, ırkçı and dayatması… Siyasetin gündemi bu aralar oldukça hareketli.
Abdurahman Güner / HAKSÖZ HABER
Postmodern olanda değer ve ilke inşa edici vasıflar ortadan kaldırılırken onun yerine olabildiğince esnek ve değişken 'şeylerin' getirilmesi isteniyor. Kimliğin belirli ve sabit olmaması durumunu sosyolog Zygmunt Bauman ‘turist’ kavramsallaştırması ile izah etmekte. Hareket halinde, bir yere gitmesine rağmen ‘oralı’ olmayan, aslında bir evi olan ama bulunduğu hal sebebiyle mekanını belirsizleştiren turist, postmodernlik içindeki insanın konumu anlatmak için oldukça verimli.
Bizim bu bağlamdan yola çıkarak odaklanmak istediğimiz durum ise siyasetin postmodernlik içerisinde giderek biçimini yitirmesi ve esnek bir şey haline gelmesi. Tarih boyunca siyasilerin her zaman bu tarz ‘esneklikler’ gösterdiği öne sürülebilir ancak içinde bulunduğumuz zaman diliminde siyasetin ana akışını bu esneklik belirliyor. O sebeple arada bir fark olduğunu vurgulamak isteriz.
Dindar hatta İslamcı bir çevreden gelen Cihangir İslam, Saadet Partisi Milletvekili olarak meclise girdi. Muhalif tutumuyla bilinen İslam geçtiğimiz günlerde CHP’den ayrılan milletvekillerine karşı -öyle tahmin ediyoruz ki- desteğini göstermek için CHP’ye geçti. Mehmet Bekaroğlu ve Abdüllatif Şener’den sonra yakın zamanda İslam düşmanlığıyla bilinen CHP’ye geçen üçüncü eski İslamcı olarak Cihangir İslam bahsettiğimiz bu esnekliği çok güzel bir şekilde özetliyor. Ancak mesele bu kadar basit değil. Yakın zamanda başlayan ırkçı and tartışmalarında muhalefet partileri el birlik andın geri gelmesi için çaba gösteriyorlar. Tabi ki bu durum İslamcılık içinden gelen CHP'liler(!) için problem teşkil ediyor.
CHP Genel Başkanı, “andın neresinden rahatsız oldunuz” diyerek hükümeti eleştirirken Cihangir İslam bu konuda şöyle bir açıklama yapıyor: "İnsan ve diğer canlıların önemli bir farkı vardır. Şartlandırma ve bu tip tekrarlarla talim ettirme insan eğitimine yönelik bir uygulama değildir. Hayvanlara yönelik bir uygulamadır."
İşin özünde muhalefet partilerinin Türkiye’yi ırkçı and günlerine döndürmeye çalışmalarının da bir ‘biçimsizlik’ örneği olduğunu belirttikten sonra diğer örneğimize geçelim.
AK Parti, parti kapatma geleneklerinden çok çekmiş bir siyasi çizgiden geliyor. Milli Görüş’ün 4 partisi darbeciler tarafından kapatıldı. Aynı şekilde vesayet odakları AK Parti’ye de kapatma davası açtılar. Kıl payı kurtulan AK Parti bu süreçten güçlenerek çıktı.
Şimdiyse parti kapatma davaları mağduru olan siyasi iktidarın döneminde bir başka partiye kapatma davası açılıyor. İktidarı destekleyenlerden bir kısmı ise bu işin ‘doğruluğunu’ savunabiliyor. Çok enteresan bir şekilde HDP gibi bize göre ideolojik olarak oldukça problemli bir konumda bulunan, problemli ilişkiler içerisindeki bir partiye bu kapatma davası ile sağlanacak olan ‘meşru’ zeminin dahi farkında olmayan iktidar ve destekçileri siyasetin amorf/biçimsiz halini özetleyen bir tablo çıkartıyorlar ortaya…
Devlet ve vesayetle çarpışa çarpışa bugünlere gelenler, devlet oligarşisinin kültürel yükümlülüklerini yerine getirdiklerinin farkında bile değiller. Siyasi iktidar içerisinde bu işten rahatsız olanlardan bahsedilebilir. Onlar da açıktan tavır almayarak kendilerini takip eden ancak yeteri fehmetmeyen takipçilerinin vebali altına giriyorlar. Ahlak, tutarlılık bahislerini çoktan geçtik zaten…
Zira postmodern zamanlarda kimlik, değer, ilke vs. bir önem arz etmiyor. Siyasiler ve siyasi partiler ‘turist’ misali kendilerini akışın içine bırakmış durumdalar. Bu evsizliğin/ilkesizliğin insanlığa bir faydası olur mu, öyle sanıyoruz ki onu ilerleyen zamanlar acı tecrübelerle gösterecek!
HABERE YORUM KAT