Popüler olmayan katliamlar, hit almayan işkenceler
Cuma günü Suriye'de Suriye ordusuna ait savaş uçaklarının Dera'da düzenlediği varil bombalı saldırıda 19 sivil öldü. Ölenlerin arasında 8 çocuk vardı, onlarca kişi de yaralandı.
Perşembe günü rejime ait bir savaş uçağının, başkent Şam'ın Arbin bölgesinde bir pazar yerini bombalaması sonucu 25 sivil öldü. Ölenler arasında 3 kadın ve 3 çocuk vardı, 150 kişi de yaralıydı.
Arife günü Suriye ordusuna ait bir savaş uçağı, Şam'ın doğu kesimindeki Duma'da bir yerleşim yerine düzenlediği saldırıda 23 sivili öldürdü. Esad güçleri Şam bölgesinde Kabun, Zemelka, Duma, Arbin, Duğaniye ve Cobar'a tank ve toplarla saldırırken, aynı gün Halep'te Handarat, Mesekin Hananu ve Haydariye'yi varil bombalarıyla vurdu.
Sadece İdlib'de bayramın ilk günü 20 varil bombası atıldı. İki gün öncesinde rejimin Halep'te muhaliflerin denetimindeki Haydariye ve Şeyh Faris bölgelerine düzenlediği varil bombalı saldırıda 24 sivil hayatını kaybetti.
Rejimin artık her gün, bazen de gün aşırı gerçekleştirdiği saldırılardan, yaptığı katliamlardan haberiniz yok. Çünkü katliamın, savaşın, bombalamanın popüler olanı var, bir de olmayanı var.
Suriye İnsan Hakları Örgütü'nün verilerine göre, geçen ay rejim tarafından sadece işkenceyle öldürülenlerin sayısı 115. Eylül ayında işkenceyle öldürülenlerin sayısı Dera'da 22, Şam'da 19, Humus'ta 18, Halep'te 13, Şam kırsalında 11, Lazkiye'de 9, İdlib'te 9, Hama'da 7, Rakka'da 3, Deyrezzor'da 2, Kuneytra'da 2… Aralarında bir doktor, bir sağlık çalışanı, bir de öğretmen var. Yani 2011 Mart ayından beri rejimin işkenceyle öldürdüklerinin sayısı geçen ay 5 bin 396 kişiye ulaştı.
Suriye rejiminin hazır kimse bakmazken devam ettiği işkencelerden ve işkenceyle öldürdüğü insanlardan haberiniz yok. Çünkü medya için işkencenin hit alanı var, almayanı var.
Tüm gözler Kobane'ye (Ayn al Arab) çevrilmişken, Suriye'deki muhalif birlikler Ahrar'uş Şam, Ceyş'ul Şam, Tevhid Tugayı, Sukur'uş Şam,Ensar'uş Şam, el Hak Tugayları ve Kürt İslam Cephesi'nden oluşan İslami Cephe, Nehravanu'ş Şam Operasyonu'nda Halep'in kuzeyinde IŞİD'le savaşıyor. İslami Cephe'ye Feylaku'ş Şam ve Özgür Suriye Ordusu'na bağlı Mücahidin ve Nureddin Zengin Tugayları destek veriyor. ABD liderliğindeki koalisyon, 'IŞİD'le bir tek YPG güçleri savaşıyor' propagandası yapan PYD için Kobane'de IŞİD avlıyor ancak Halep'e yüzünü bile dönmüyor.
Ama bunu bilmiyorsunuz. Çünkü sesi çok çıkanlar, Türkiye'de her yeri yakıp yıkarken ABD'de şirin görünmek adına Amerikan bayraklarıyla yürüyenler bunları bilmenizi istemiyor.
Öte yanda, Suriyeli muhaliflerden başta el Ekrad olmak üzere bazı Kürt grupları ve Özgür Suriye Ordusu'nun Rakka devrimcileri Şams el-Şamal Burkanu'l Fırat operasyonu ile Kobane'de IŞİD'e karşı savaşa destek veriyor.
Ama bunları da bilmiyorsunuz. Çünkü ne dünya medyası ne de Türkiye'de ana akım medya Suriye'de gerçekte ne olduğunu söylemekle mükellef olduğunu düşünmüyor.
Bu arada Irak'ta sözüm ona IŞİD'le mücadele ediyorken Irak otoritelerinin özellikle Sünnilere uyguladığı zulümden de haberiniz yok. Çünkü İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) raporu bile haberlerde yer almıyor. Irak hükümetinin 1 Eylül'de Tikrit yakınlarında bir okula isabet eden hava saldırılarında 24'ü çocuk en az 31 sivili öldürdü. Kurtulan üç kişi, okulda ne IŞİD'in ne de başka bir grubun olmadığını söylüyor ki, ölenlerin çoğunluluğunun çocuk olması bunun en büyük göstergesi.
IŞİD'in kadınlara yaşattıkları zulmü sabah akşam medyaya taşıyanlar Irak güçlerinin kadınlara nasıl davrandığını da anlatmıyor televizyonlarda. 105 sayfalık HRW raporunu okuyup hapishanelerdeki Sünni ve hatta Şii kızların ve kadınların, ailelerinin, avukatlarının, sağlık çalışanlarının anlattıklarını okuyunca Irak'ta IŞİD'den öte nasıl bir trajedi yaşandığını anlamak mümkün ama 'AKP bağlantılı IŞİD' çığlıkları atanların işlerine gelmiyor gerçekleri konuşmak.
Tek bir günde tüm Avrupa'nın dört yılda kabul ettiği mülteciden daha fazlasını kabul edip Kobane'ye kucak açan Türkiye, gözü dönmüş medya tetikçilerinin hedefine konmuşken, Lübnan'da (Ersel) Eylül sonunda mülteci kamplarını yakıp onlarca mülteciyi tutuklayarak işkence eden Hizbullah'ın işlediği insanlık suçlarından da haberiniz yok.
Çünkü bunlar Türkiye üzerinde baskı oluşturmaya değil, aksine Türkiye'nin argümanlarında ne kadar haklı olduğunu göstermeye yarayacak gerçekler. Çünkü bunlar, IŞİD'in bölgede yanan ateşin sadece görünen yüzü olduğunu, oysa buzdağının gerçek boyutlarının çok daha vahim ve korkutucu olduğunun göstergesi olacak deliller.
Hükümet düşmanlığından pusulasını şaşırmış medya, gözünü kan bürümüş ve insanlığını kaybetmiş yorumcular, devekuşu gibi kafasını kuma sokmuş üç günden ötesini öngöremeyen siyasi önderler, gerçeğin bir tarafını karartıp öte tarafını köpürtüyor. Kararttıkları yerde zulüm, ölüm, işkence ve varil bombaları olmasa susup gülümseyerek seyredelim, hatta sırf sussunlar da başımız ağrımasın diye istediklerini almalarını kabul edelim ama kimsenin bakmadığı yerlerde öldürülenleri, zulme uğrayanları da birilerinin savunması gerekiyor. Varsın popüler olmasın, varsın hit almasın.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT