Polisin suçlandığı iki olay ve gerçekler!
Polisi tutuyor, askeri eleştiriyor diye kimse haksız nitelemeye soyunmasın. Somut iki olay vereceğim.
Somut iki tavır üzerinden değerlendirme yapacağım.
Aksini iddia eden de, yine somut olaylardan, somut bilgilerle beni yalanlasın.
Olaylardın birisi, AK Parti Elazığ Milletvekili Fevzi İşbaşaran’ın başına gelenler.Daha doğrusu, İşbaşaran ekseninde yaşananlar.
Diğeri de Başbakan Yardımcısı BülentArınç’a suikast iddiası ekseninde yaşananlar.
Önce birinci olayın somut verilerini aktaralım.
Fevzi İşbaşaran ilk atağında; eşi, baldızı ve kızı ile birlikte, geceyarısı aracının polislerce çevrildiğini, hakarete uğradığını, aracının lastiğinin bıçaklandığını iddia etti.
Polisleri çok ağır şekilde suçladı.
İki gün sonra bir telefon kamerası ile çekilen görüntüler ortaya çıktı.
Suçlanan polisin yanlış bir hareketinin olmadığı, tam aksine milletvekilinin yanlış tavırlar içinde olduğu ispatlandı.
Bu olaydan alınacak ders ne?
Her yanlış suçlamayı çözecek, karşı delille iddiaları çürütebilecek gerçeklerin isbatı imkânı vardır. Yeter ki, imkânlar zorlansın.
Polis de, imkânlarını zorlamış; olay tartışmaya dönüştüğünde, ileride olacakları tahmin ederek, cep telefonu ile de olsa, olayları kayda almış. Ve polisin suçlandığı, “milletvekiline küfrettiler, tehdit ettiler” iddialarını, şimdi somut delillerle çürüttüler.
İkinci olay; bir albay ile bir binbaşının başına gelenler.
Albay ve binbaşı da, yine polisin kendilerine tuzak kurduğunu, veya en azından birilerinin bu tuzağı kurduğunu, polisin de buna alet olduğunu iddia ediyorlar.
Kendi ceplerinde çıkan adres yazılı kağıdın, aslında kendilerine ait olmadığını ileri sürüyorlar.
Aslında biz, milletvekili-polis tartışmasındaki gibi, yine polisin varsa, yaptığı görüntü kayıtları ile gerçek durumu ortaya çıkartmasını isteriz ama.. Muhtemelen bu konuda savcılığın bir yasağı vardır. Onun için, polis elindeki tüm bilgileri, ortalığa çıkartamıyor. Ayrıca bu olaydaki soruşturma, polis açısından zaten gizli.. Verecekleri ayrıntılar, soruşturmanın hedefine zarar verebilir.
Fakat, albay ve binbaşımız, bu olayda kendilerine yöneltilen iddiaların yanlışlığı konusunda ısrarcı iseler, çok rahat, kamuoyunu aydınlatacak delilleri sunabilirler.
“Ne istiyorsunuz kardeşim? Adres yazılı kağıdın açıklamasını mı?” deyip, devam edebilmeliler: “Yollayın o kağıtları Adli Tıp’a.. Bizim parmak izimiz çıkmayacak..Çünkü bizde yakalanmadı” diyebilmeliler.
“Yollayın o adres yazılı kağıdı incelemeye, yazının bize ait olmadığı ortaya çıkacak” diyebilmeliler.
Bunu diyemiyorlar.. Gidip; tartışmalı bir televizyon kanalından, kendileri lehine kısa açıklamalarla kamuoyunu yanıltmaya çalışıyorlar.
Halk o kanala inanmıyor ki; siz o kanaldan konuyu izaha çalışıyorsunuz!
Gelin TRT’ye.. Oradan yapın, yapacağınız açıklamayı..
Üstelik, adres yazılı kağıt ile de bitmiyor olay..
Kiralanan araçların hangi tarihten beri kullanıldığı, o gün gözaltı olayına kadar neler yapıldığı, evlerinde yapılan aramada başka Bakanlara yönelik de adreslerin çıkıp çıkmadığı konularında da açıklamalar yapılması gerekiyor..
Ama albayımız yapmıyor, binbaşımız yapmıyor.
Genelkurmay Başkanımızın olaya el koyup, her iki subayın bilgisayarları ve diğer özel eşyalarında arama ve tetkikleri yapıp, kamuoyunu aydınlatması gerekiyor.
O da bunu yapmıyor. İşi zamana yayıyor.
O sırada sivil yargıdan gelen arama kararı ile şaşıp kalıyorlar..
“Şu odayı ararsınız, bu odaları arayamazsınız” deniliyor.
TSK’nın, çok önemli gizli bilgileri içeren bilgisayarlarının, sıradan bir hakim kararı ile incelenmesinde sakınca olabilir. Ama lütfen söyler misiniz, bu sakıncayı ortadan kaldıracak girişimi, sizler zamanında niye yapmadınız?
Niye zamanında gerekli aramaları yapıp, kamuoyuna da bilgi verip, olayın üzerine gittiğinizi açıklamadınız da, her zamanki gibi, “soruşturma açılmış ve devam etmektedir” klasik açıklaması ile yetindiniz?
Ve daha önemlisi, trafik polisi bile kendi lehine görüntüleri çekiyor ve ortaya koyuyor da, sizler niye, albay ve binbaşının komutanlık giriş çıkışlarının kamera kayıtlarını verip, aslında olaylarla pek ilgisi olmadıklarını ispat edemiyorsunuz?
Olayların çözümü, şeffaflıktan geçer. Şeffaflık sağlanamadığı takdirde de, klasik senaryolarla, halk bu yalanları yutmaz.. Bizden söylemesi...
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT