Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nda Bir Genç Kıza Böyle Rezilce Müdahale Edilebileceği de Yazıyor mu?
Ankara’da katıldığı bir eylem esnasında gözaltına alınırken üniversite öğrencisi Merve Demirel’in maruz kaldığı muamele “Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nda bir genç kıza böyle rezilce müdahale edilebileceği de yazıyor mu?” sorusunu akla getirdi.
HAKSÖZ-HABER
Ankara’da üniversite öğrencisi Merve Demirel, katıldığı bir eylemde polis tarafından yaka paça gözaltına alındı. İlkin sosyal medyaya yansıyan ve daha sonra önce TBMM’de soru önergesine konu olan ardından da yargıya intikal eden gözaltı olayı esnasındaki görüntü “taciz” gündemine de farklı bir boyut kattı.
Sosyal medya, Meclis ve yargıya taşınarak geniş yankı uyandıran mesele karşısında rezil olayın merkezindeki Ankara Emniyet Müdürlüğü bir açıklama yapmak durumunda kaldı. Ne var ki olaya ve buna adı karışan polise en basitinden bir soruşturma açılacağı beklenirken durum tam tersi yönde oldu. Emniyet öyle bir açıklama yaptı ki, sorumlulara hesap sormak yerine rezil görüntüyü ifşa edenleri hedef göstermeyi tercih etti. Gözaltı olayının polis kamerasına yansıyan video görüntülerini yayımlayan Emniyet, bununla da kalmayarak fotoğraftaki bu çirkin muameleye maruz bırakılan genç kızın aile şeceresini ortaya koydu.
“Babası FETÖ’den İhraç Edilmiş”miş..!
Emniyet açıklaması baştan aşağı facia aslında. Mesela açıklamada öne çıkan iki vurgu var ki kelimenin tam anlamıyla skandal niteliği taşımakta. Birincisi genç kızın yargıya intikal eden ve “taciz” fiili ile nitelendirilen görüntüsü Ankara Emniyetine göre birileri tarafından öne çıkarılan olayın sadece basit bir karesi. Nitekim bu karenin resmin bütününü yansıtmadığını düşünen Emniyet, polis kamerasına yansıyan gözaltı anındaki arbedeyi kamuoyunun gözüne sokmak ve bu rezil kareyi de böylece gözden kaçırmak istemiş. İkinci olarak ise Emniyet açıklamasında Merve Demirel’in aile şeceresi ortaya konulmuş ve bu bağlamda Demirel’in babasının FETÖ ile irtibatlı bir sendikaya üye olduğu için meslekten ihraç edildiği bilgisi verilmiş. Böylece çok alakasız bir şekilde adeta “Bunun babası da zaten FETÖ’cü” denilerek rezaleti meşrulaştırma yoluna gitmiş.
Oysa velev ki iddia edildiği gibi babası FETÖ’cü olsun, Merve Demirel DHKP/C sempatizanı olsun, gözaltı olayı esnasında direnmiş olsun bunlardan hiçbiri “taciz” suçlamasıyla Meclis ve yargıya intikal eden bu rezilce muameleyi meşru kılmaz! İnsan sormadan edemiyor; acaba üstelik de başörtülü gencecik bir kızı yumruk yemekten, copla dövülmekten beter hale getirecek şekilde iffetiyle-izzetiyle böyle oynanmasını hangi ehl-i vicdan nasıl sindirebilir? “Suç”u her ne olursa olsun Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nda bir genç kıza böyle rezilce müdahale edilebileceği yazıyor mu?
"Saniyelik Bir Tutuş" imiş..!
Ayrıca “taciz” iddiasını “beş saniyelik bişey canım” havasında tahfif etmeye veya "Demek ki en uygun tutuş o şekilde imiş” diye geçiştirmeye çalışanlara ne demeli? "Saniyelik bir tutuş" imiş..! Rahatsız etmesi için ne kadar sürmesi gerekiyor acep? Yoksa elinizde bir süre kriteri mi var?!
Sonuç olarak Merve Demirel’in maruz bırakıldığı bu rezilce muamelenin ne hukukla ne vicdanla asla bağdaşmayacağı açıktır. Emniyet’in açıklamasının aksine sosyal medyada afişe edilmeseydi belki de örtülüp gidecekti. Ama öyle olmadı. Bu utanç karesi önce sosyal medya üzerinden ifşa edildi. Daha sonra muhalefet kanadındaki bazı vekillerce TBMM’ye taşınarak soru önergesi şeklinde gündemleşti. Nihayetinde ise Ankara Barosu’nun girişimiyle ve olayın mağduru Merve Demirel’in müracaatıyla “taciz” şikayetiyle yargıya taşındı. Üzerinden iki gün geçmesine rağmen iktidar cenahının bu rezil skandal karşısındaki sessizliği devam ediyor. Bakalım “yüce yargı”mızın davaya dair takdiri ne olacak…
HABERE YORUM KAT