PKK'nin 'Sûsa Katliamı' Hafızalardan Silinmiyor
PKK'nin, 26 Haziran 1992 tarihinde Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde bulunan Susa Camii'nde gerçekleştirdiği katliam, aradan geçen 24 yıla rağmen hafızalardaki tazeliğini koruyor.
Dünden bugüne Müslüman Kürt halkına zulmeden, büyük acılar yaşatan PKK, tarih 26 Haziran 1992'yi gösterdiğinde kanlı bir vahşete daha imza atmıştı. Tarihi zulüm ve zorbalıklarla dolu olan PKK, Diyarbakır'ın Silvan (Farqîn) ilçesine bağlı Yolaç (Sûsa) köyünde karanlık yüzünü bir kez daha göstermişti.
Köydeki yandaşlarından aldıkları destekle hareket eden PKK, askeri üniformaları giyerek, bir Cuma akşamı Susa Camii'ni bastı. Cami kapısını kırarak içeriye giren PKK'liler, yatsı namazı sonrası Hz. Muhammed'in (sav) hayatını konu alan sohbeti dinleyen cemaati zorla dışarıya çıkardılar.
Ellerini arkadan bağladıkları 14 Müslüman'ın kutsal değerlerine küfreden PKK'liler, ardından uzun namlulu silahlarla Müslümanları kurşuna dizdiler. Yaşanan vahşet sonucunda Zeki (12), Medeni (18), M. Meki (19) ve M. Sait Fidancı (28) isimli 4 kardeş, M. Emin (15), Adnan (20) ve Ahmet Kantar (48), M. Ali Uslu (26), Hüseyin Çetinkaya (30) ve köy imamı Abdulhaluk Ugas (37) şehit oldu. 4 kişi ise kaldırıldığı Silvan Devlet Hastanesi ve Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi altına alındı.
Susa Camii katliamının üzerinden 24 yıl geçti ama katliam tanıkları yaşadıkları o günleri unutamıyor. Katliamın tanıklarından Fesih Çetinkaya, olay günü 13 yakınıyla birlikte camide bulunduğunu söyledi. Ayağına aldığı kurşunla yaralanan ve topallayarak yürümek zorunda kalan Çetinkaya, PKK'lilerin, katliamı gerçekleştirmeden önce camiye olan bağlılıkları nedeniyle kendilerini ölümle tehdit ettiğini hatırlattı.
Köy halkının camiye gitmesinin PKK'yi rahatsız ettiğini belirten Çetinkaya, “Arkadaşlarımızla beraber sürekli camiye gidiyorduk. PKK'liler, ‘Camiye gitmeyin. Ne işiniz var orada?' diyerek birkaç defa bizi tehdit ettiler. Camiye gelenlerin sayısının artması onları rahatsız etti. Camiye gitmemizi engellemeye çalışıyorlardı.” dedi.
“Ayaklarında spor ayakkabı vardı, bazıları yüzlerini boyamıştı”
PKK'lilerin askeri üniforma giyerek camiyi bastığını söyleyen Çetinkaya, olay anını şöyle anlattı:
“Olay günü biz camide yatsı namazı kıldık. Şehit Muhammet Sait su içmek için dışarıya çıktı. Biz de çıkmaya hazırlanırken dışarıda askerlerin olduğunu öğrendik. Amcam olan Şehit Hüseyin, ‘Ayakkabılarını çıkarıp camiye gelsinler. Kötü bir şey yapmamışız. Ne hesapları varsa görelim' dedi. Bunlar Said'e Bismil'den geldiklerini ve dışarıya çıkmamız gerektiğini söylediler. Şehit Said, Şehit Hüseyin'e seslendi. Şehit Hüseyin ise ‘Bunlar asker değil, teröristtirler.' dedi. Çünkü ayaklarında spor ayakkabı vardı ve bazıları da tanınmamak için yüzlerini boyamıştı.”
Dışarıya çıkmadıkları için PKK'lilerin kapıyı kırarak camiye girdiklerini ifade eden Çetinkaya, silah dipçikleriyle darp edile edile avluya çıkarıldıklarını belirtti.
“PKK'liler ‘Allah nerede? Gelip sizi kurtarsın' dediler”
Cami imamı Şehit Hüseyin'in PKK'lilere çok direndiğini hatırlatan Çetinkaya, ardından ellerinin arkadan bağlanarak kurşuna dizildiklerini şu sözlerle anlattı: “Şehit Hüseyin, ‘Bir sorun varsa konuşarak halledelim.' dedi. ‘Sen konuşma' diyerek onu aramızdan aldılar, arka tarafa götürdüler. Amaçları onu başka bir yere götürmekti. Cami imamı Şehit Hüseyin çok direndi. PKK'liler ona ‘Hani Allah'ın nerede? Gelip sizi kurtarsın' dediler. Şehit Hüseyin birkaç defa tekbir getirdikten sonra şehit edildi. Sonrada bizi taradılar. Ben ayağıma aldığım kurşunla yaralandım.” şeklinde konuştu.
Köylülerin, katliamdan sonra köyü terk etmek zorunda bırakıldığını belirten Fesih Çetinkaya, korucu olmaları için yapılan teklife olumsuz cevap verdikleri için yeni bir zulümle karşı karşıya geldiklerini söyledi.
“Zorla köyden çıkarıldık, her şeyimizi talan ettiler”
Köye gelen PKK'ye yakın korucuların, devletle işbirliği yaparak kendilerini köyden çıkardığını söyleyen Çetinkaya, “Birkaç köylü gönüllü korucu olarak köye geldi. Onlardan bir tanesini başka bir yerde öldürmüşler. Karakoldan gelen askerler köyü boşaltmamızı istedi. Olayla alakamız olmadığını söylesek de dinlemediler, zorla köyden çıkarıldık. Çıkarıldıktan 3 gün sonra eşyalarımızı almaya geldik ama köye girmemizi engellediler. Evlerimizi, hayvanlarımızı ve buğdaylarımızı talan ettiler. Korucular malımızı kendi aralarında yediler.” ifadelerini kullandı.
“Hepsi Allah'ın dinine hizmet ediyordu”
Katliamın tanıklarından Fesih Çetinkaya, şehitlerle ilgili hatırladığı bazı yaşam kesitlerini ise şu sözlerle aktardı:
“Şehit Hüseyin her zaman camideydi, kitap okuyordu. Nenem, tehdit edildiği için amcamın camiye gitmesini istemiyordu ama o köylülere İslam'ı anlatması gerektiğini söylüyordu. ‘Ben şehit olursam yerime binlerce Hüseyin gelir' diyordu. Şehit Ali çok çalışkan ve cesur biriydi. Bazı yakınları camiye gitmemesi için ona baskı uyguluyordu. O ise ‘Canım da gitse bu davadan vazgeçmem' derdi. Hepsi de fedakârdı, Allah'ın dinine hizmet ediyorlardı.”
“Köylüler PKK'lileri evlerinde saklamış”
Katliamın bir diğer tanığı olan Mehmet Mehdi Fidancı, olay gerçekleşmeden önce cami cemaatini evine misafirliğe davet ettiğini söyleyerek şöyle konuştu: “Camiye girdiğimde şehitler gruplar halinde oturuyordu. Kimi ders yapıyordu, kimi ise sohbet ediyordu. Bana, dersten sonra evime geleceklerini söylediler. Olay benden sonra meydana geldi. Asker kılığına giren PKK'liler, köyden bazı yandaşlarını alarak camiyi basmışlar. Köylüler daha önceden onları evlerine saklamışlardı.” dedi.
“Hastaneye yetişebilseydik belki birçoğu şehit olmayacaktı”
Birçok şehidin kan kaybı nedeniyle yolda ruhunu teslim ettiğini dile getiren Fidancı, şunları ifade etti:
“Köyde araba kullanmayı bilenler, yaralıların taşınmasına yardım etmediler. PKK onları tehdit etmişti. Bizde de şoförlüğü olan olmadığı için arabaları iteleye iteleye yol üstüne gittik. Eğer hastaneye yetişebilseydik belki birçoğu şehit olmayacaktı. Şehitlerin çoğu kan kaybı nedeniyle ruhlarını teslim etti. Eğer köylü işbirliği yapmasaydı PKK'liler dışarıdan gelip bu katliamı yapamayacaklardı. Hayatta olduğumuz sürece o günü unutmayacağız ve İslam için çalışacağız. Allah bizi şehitlerin yolundan ayırmasın.”
Camide şehit düşen 4 kardeşin annesi Remziye Fidancı (73) da bu vahşeti asla unutmayacaklarını ve mahşer gününde zalimlerle hesaplaşacaklarını vurguladı.
“Kimi köylüler PKK'lilerle işbirliği yapıp bizi öldürdü”
Güzel ahlaka sahip olan çocuklarının, kendisine sürekli iyi muamelede bulunduklarını söyleyen Remziye Teyze, “Bana karşı çok iyiydiler. Onları çok seviyordum. Namazlarını kılıyorlardı, ibadetlerini yerine getiriyorlardı. Herkes onlara ‘Kurban olsunlar size. Hem namazınızı kılıyorsunuz hem de işlerinizi yapıyorsunuz.' diyordu. Kimi köylüler PKK'lilerle işbirliği yapıp bizi öldürdü. Artık insanın aklına fazla da bir şey gelmiyor.” dedi.
“Medeni'nin gözleri açıktı ve benimle biraz konuştuktan sonra o da can verdi”
Camide olağanüstü bir durum olduğunu anladıklarında hemen caminin yolunu tuttuklarını belirten Remziye Teyze, şöyle konuştu:
“Mehmet Sait gitmeden önce ‘İnşallah İslam hâkim olacak. Müslümanların bir damla kanının dökülmesi bereket olacaktır.' dedi. Zeki evdeyken ‘Anne, ben şehitlere benzemiyor muyum?' sorusunu sordu. Ona ‘Ağzınıza dolamışsınız, şehit şehit diyorsunuz.' cevabını verdim. Meki ve Medeni önceden çıkmıştı. Hepsi gittiler ama geri dönmediler. PKK'liler beni camiye yaklaştırmıyordu. Tüfekle darp ediliyordum. Kimse bize yardım etmedi. Medeni'nin gözleri açıktı. Benimle biraz konuştuktan sonra o da can verdi. Sürekli ‘Allah'ım! Ne kadar çocuğumuz varsa onları da şehit et.” diye dua ediyorum ve sabır gösteriyorum.”
Dört evladını bu katliamda kaybeden baba Mustafa Fidancı ise katliam günü çocuklarıyla birlikte tarladan eve döndüklerini, yolda bazı köylülerin ‘Onlarla camide görüşeceğiz' sözlerini duyduğunda tedirginlik yaşadığını hatırlattı.
“Bize yaptıkları zulmü Allah'a anlatacağım”
Herkese ellerinden gelen yardımı yapmaya çalışan çocuklarını kaybetmenin üzüntüsünü yaşayan acılı baba, “Çocuklarım çok iyiydiler. Kimseyi üzmezlerdi, herkese yardım ederlerdi. Olay günü tarladan eve geliyorduk. Bana, ‘Baba sen evde kal. Biz gitsek de Allah yolunda gideceğiz ama insanlar seni ziyaret etmek için Avrupa'dan bile gelecekler' dediler. Hamdolsun, Allah yolunda can verdiler. Bize yaptıkları zulmü Allah'a anlatacağım.” diye belirtti.
“Kimi köylü telefon kablolarını kesti”
Kim ne yaparsa yapsın İslam için hizmet etmeye devam edeceklerini anlatan Mustafa Amca, sözlerine şöyle devam etti:
“Medeni yaralanmıştı. ‘Baba ben iyiyim, ellerimi aç' dedi. Ellerini açtıktan sonra bir köylünün evine gittim. ‘Medeni hâlâ yaşıyor, yardım edin' dedim ama yardım etmediler. Köylüler araba kullanmadılar o gün. Sudan bahaneler üretiyorlardı. Onları zorlukla hastaneye götürdük ama ecelleri gelmişti. Kimi köylüler de telefon kablolarını kesmişti. Bu yolda yürüdüğümüz için Allah'a şükrediyorum. Çocuklarıma helal olsun. Bir gün ne bizim ne de kardeşlerinin kalbini kırdılar.”
Şehitlerin en küçük kardeşi Abdulkadir Fidancı, katliam gerçekleştiğinde 10 yaşında olduğunu söyleyerek duygularını şöyle dile getirdi:
Ağabeylerinin halim selim bir ahlaka sahipti. Camide katliam yaptılar. Duygularımızı ifade edemiyoruz. Evin en küçüğü bendim. Ağabeylerim birbirlerini çok seviyorlardı, çok fedakârlardı. Olay günü insanların cami etrafında toplandığını gördüm. Onların asker değil de PKK'li oldukları bilinseydi belki bu kadar fazla şehidimiz olmayacaktı.”
Aralarında ağabeylerinin de bulunduğu cami cemaatinin kurşuna dizilmesinden sonra yaşananları anlatan Fidancı, “Birkaç köylüden rica ettik ama yaralılarımızı hastaneye götürmemize yardım etmediler. Amcamın oğlunun bir arabası vardı. Sırf araç kullanılmasın diye arabaya silah sıktılar. Amcam oğlu, şoförlüğü tam olmamasına rağmen yaralıları hastaneye götürdü. Katliamda kimi köylülerinde parmağı vardı. Hatta içinde parmağı olmayan köylülerin sayısı azdı. Olayda dağ kadrosundan 12 kişi, onlara yardım eden de yaklaşık 200 kişi varmış.” dedi.
Susa Mazlumları ve Mağdurları Anma, Anlama, Yaşatma, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Susa-Der) Başkan Yardımcısı Muhammed Afif Çetinkaya ise şehitlerin, İslam davasının en güzel örnekleri olduğunun altını çizdi.
“Şehit kardeşlerimiz İslami davanın en güzel örneklerindendirler”
Susa Camii şehitlerinin, bütün zorluklara rağmen İslam için gece gündüz çalıştıklarını vurgulayan Çetinkaya, “Bütün şehitler hemen hemen akrabamızdır. Şehit Hüseyin Çetinkaya amcamın oğludur. Şehit kardeşlerimiz, İslami davanın en güzel örneklerindendirler. Yaz ayının sıcaklığında akşama kadar çalıştıkları halde 5 vakit namazlarını camide kılmaya özen gösteriyorlardı. Sadece bu durum bile kardeşlerimizin İslam için ne denli çalıştıklarını göz önüne seriyordu.” dedi.
“Kardeşlerimizin şehadeti birçok Müslüman'ın uyanışına vesile oldu”
Bölgede İslami davanın durumunu öğrenmek isteyenlerin Susa Camii şehitlerine bakmaları gerektiğini dile getiren Çetinkaya, “Şehit olan kardeşlerimizin durumuna bakın. Bir tarafta 4 kardeş, bir tarafta köy imamı, bir tarafta da korkusuz bir Hüseyin ve Ali var. Bu kardeşlerimizin şehadeti birçok Müslüman'ın uyanışına vesile oldu. Ne ticaret ne gündüz yorgunluğu ne eli kanlı katillerin tehditleri ne de aile baskısı kardeşlerimizi Allah'ı anmaktan alıkoymadı. Şimdiki kardeşlerimiz şehitlerin yolunu sürdüreceklerini söylüyorsa öncelikle camileri doldursunlar. Camide 5 vakit namazlarını kılsınlar ve Kur'an-ı Kerim dersi alıp vermeye çalışsınlar.” diye belirtti.
Kürdistan'ın her tarafında farklı katliamlarla izler bırakan PKK'nin, Sûsa köyünde gerçekleştirdiği hunharca saldırı aradan geçen 24 yıla rağmen hâlâ tazeliğini koruyor. Ne katliamda şehid olanların yakınları ne sevenleri ve ne de daha sonradan bu katliamdan haberdar olanlar yaşanan acıyı unutabiliyor.
Tıpkı Siyonist teröristlerin Filistin'in El-Halil kentinde bulunan Hz. İbrahim Camii'ne yine bir Cuma günü sabah namazı esnasında gerçekleştirdikleri katliamın unutulmaması gibi… Hatırlanacağı üzere bu saldırıda aralarında çocukların da bulunduğu 50'nin üzerinde Müslüman şehid olmuş, yaklaşık 300 Müslüman da yaralanmıştı. (Hamza Adiyaman/İdris Kılıçarslan-İLKHA)
HABERE YORUM KAT