PKK’lılar dağlarda kekik toplamıyor
Şehirde tanıdığı insanlara rastladığında kendisine dondurma almalarını isteyecek kadar genç ve toy bir kız.
PKK üzerine yazılmış, birebir eski PKK’lılarla yapılan görüşmelere dayanan en kapsamlı ve en objektif kitap olan Kan ve İnanç’ın yazarı Amerikalı gazeteci Aliza Marcus onu böyle tarif ediyor.
1993 yılında 15 yaşındayken tepesi atıyor ve İstanbul’dan Güneydoğu’daki dağlara çıkmak için yola çıkıyor o toy kız. Yolda polise yakalanıyor. Dondurmayla kandırılıyor ya da işkencede korkutuluyor, küçük kız her neyse o bildiği pek az şeyi de anlatıveriyor polise.
Birkaç ay sonra İstanbul’daki ailesinin yanına döndüğünde, 1994’ün ocak ayında, olan biteni bilmek isteyen PKK’lılar tarafından kaçırılıyor bu kez. Üç hafta sonra cesedi İstanbul’un ormanlık alanlarından birinde bulunuyor. Boğazlanmış olarak. Cenaze törenine kimse gitmiyor. Kimse 15 yaşında hasta büyükannesine yiyecek götüren Kırmızı Başlıklı Kız gibi dağa doğru yola çıkan bu küçük kızın neden öldürdüğüyle ilgili soru sormuyor. Büyük bir ihtimalle o kızın ailesi de insan hakları derneklerinde kızlarının faili meçhul katillerinin bulunması için başvuru yapmıyor. Annesi Cumartesi Anneleri arasında oturmuyor. Hakkında ‘vicdan yazıları’ yazılmıyor.
Belki acı sonu o dönem Anadolu’dan Görünüm programında, Hürriyet manşetinde kaba bir karşı propaganda malzemesi olarak iş görmüş, hatta o yıllarda çok yapıldığı gibi genç cesedi ibret için teşhir edilmiştir. O kadar.
1989’da Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden PKK’ya katılan, 10 öğrencinin başına geleni duyduk mu hiç? Aralarında bir polis kızı olduğu için dağa çıktıktan birkaç gün sonra ajan diye infaz edildiler. Onları dağa getiren Ankara Üniversitesi öğrencisi Mehmet de “Getirdiği herkes ajan olduğuna göre o da ajandır” denerek öldürüldü, öldürülmeden önce de konuşması için işkencede bir parça naylon yakılıp midesine bırakıldı.
Aliza Marcus yazmasa duymayacaktık.
Çünkü büyük bir savaş yaşanıyordu. Batman gibi küçük bir şehirde bir gün içinde yedi, sekiz insanın sokak ortasında öldürüldüğü günler oluyordu. Milyonlarca insan köyleri yakıldığı içine evsiz kalmış, yollara düşmüştü.
Böyle savaş koşullarında durup dururken ‘TC’ye malzeme vermeye’, savaş propagandasına alet olmaya, misli kadar Kürt genç öldürülürken bunları mesele etmeye, Kürt kardeşlerimizi üzmeye ne gerek var diye düşündü Kürtler ve vicdan sahibi Türkler.
Bu yüzden 15 yaşındaki kırmızı başlıklı kızın kurtlara yem olması karşısında sustular, 10 üniversiteli gencin infazıyla ilgili soru sormadılar.
Ama bugün eğer bütün toplumu ikna edecek bir barış söylemi kuracaksak dağlarda kekik toplayan yaşlı ihtiyar köylülerini bile öldüren devlete “Sana Heron değil gözlük lazım hem de görmeyen kalbine” diye bağırmak yetmez.
Artık iç infazları Aliza Marcus’un kitabını kana bulamış PKK’nın da dağlarda bunca yıl kekik toplamadığını hatırlaması gerekiyor Kürtlerin, Türk demokratların, solcuların Kürt sorununda duyarlı kesimlerin, vicdanlı kalemlerin.
Artık soğuk bir “PKK sonuçtur” sosyolojik açıklamasıyla, “Tabii ki şiddetin her türlüsüne karşıyız” türü hiç de inandırıcı olmayan genel geçer laflarla vaziyetin kurtarılamayacağı bir eşikteyiz.
Hakkaniyet “Babasını öldürdüler, dağa çıktı ne yapsın” demekte değil. “Başına ne gelirse gelsin eline silah alıp adam öldürmen anlaşılamaz” demekte artık.
Kürtleri kırmamak için savaşın iki taraflı bir şey olduğunu unutarak gelmeyecek barış. Bu körlüğün Kürtlere de bir faydası yok artık.
Seçilmiş belediye başkanlarını örgüt mahkemelerinde yargılayan, Hikmet Fidan gibi muhaliflerin hemen infaz kararını veren, bütün hayatını Türklere Kürtleri anlatmaya vakfetmiş Bejan Matur’u “bizden değil” diyerek Diyarbakır’ı terk etmesi için tehdit eden, Türklerin Kürtçe şarkı dinleme ambargolarını yıkan Rojin’i hain ilan edip konserlerini sabote eden, “elimde silah var benim dediğim olur” diyen bir örgüt, bir gün amacına ulaşsa da Kürtlere mutluluk ve refah getirmeyecek çünkü...
Bu ülkede köyler yakılırken, faili meçhuller yaşanırken susmamış demokratların ve solcuların PKK ile ilgili konuşurken ve yazarken de vicdanlarının sesini dinlemeleri gerekiyor artık.
Eğer bu hakkaniyeti biz gösteremezsek, barış dediğimiz her yerde bu sicil karşımıza çıkartılacak bu doğru, hakkaniyetsiz ellerde düşmanlıkları arttırmak için kullanılmaya devam edilecek.
Cesaret, hakkaniyet... Hemen şimdi...
TARAF
YAZIYA YORUM KAT