PKK Şiddetine Karşı Hem Dikkatli Hem de Hızlı Olmak
Güvenlik güçleri hem dikkatli hem de hızlı davranmanın bir yolunu bulmak gibi zor bir görevle karşı karşıya. Devlet, şehir PKK'sıyla mücadelede bir an önce yeni yöntemler geliştirmek ve hızlı sonuç almak zorunda.
Hem dikkatli hem de hızlı
Gülay Göktürk / Akşam
Açık söyleyeyim, PKK’nın giriştiği “Hendek Savaşları”nın Güneydoğu’nun görece küçük, kenarda köşede kalmış ilçe ve mahallelerinde yoğunlaştığı günlerde bu umutsuz girişimin kısa ömürlü olacağını düşünüyordum.
Ama olay, Sur Mahallesi gibi Diyarbakır’ın kalbinin ele geçirilmesi boyutunu kazanınca, hele hele Tahir Elçi olayında savcıların bu bölgede suç mahalli incelemesi bile yapamadığına tanık olunca durum değişti.
Sanırım, devletin bunca zamandır Diyarbakır’da hâlâ kamu güvenliğini sağlayamamış olması sadece bende değil, hem bölge halkı hem de bölge dışındaki pek çok insan üzerinde ciddi bir karamsarlık yarattı.
Dile kolay, Sur’da “Hendek Savaşları” 29 Temmuz’dan bu yana sürüyor. Güvenlik güçleri Diyarbakır’ın göbeğinde bir bölgeye giremiyor. Devletin savcıları inceleme bile yapamıyor. Halk günlerce sokağa çıkamıyor, en temel ihtiyaçlarını gideremiyor. Çıktığı zaman da iki ateş arasında kalıyor. Tam sokağa çıkma yasağı kaldırıldı diye seviniyoruz, bir bakıyoruz ki birkaç saatte yeniden hendekler kazılıp silahlı çatışma yeniden başlamış.
On binlerce insan kış günü PKK işgali altındaki ilçelerinden tek bavulla çıkıp mallarını mülklerini her şeylerini geride bırakarak göçe koyuluyor. PKK kalanları hizaya getirmek için ölüm tehditlerine, mallarına mülklerine hata çocuklarına el koymaya devam ediyor.
Yaşanan trajedinin suçlusunun PKK olduğu ortada. Halk suçlunun kim olduğunu zaten her gün kendi hayatı içinde görüyor. Dolayısıyla yürütülen yoğun PKK’yı teşhir faaliyeti tereciye tere satmak gibi bir şey. Bölge halkı artık devletten PKK’nın ne kadar kötü, zalim ve Kürt düşmanı bir örgüt olduğunu anlatmak yerine, kendisini bu örgütün elinden kurtarmasını bekliyor.
Güvenlik güçlerinin ikileminin elbette farkındayız. PKK’nın tuzağına düşmemekte kararlılar. Hata yapmaya, kaza yapmaya hakları yok. Operasyonlarda sivil halka en ufak bir zarar vermemek için azami dikkat gösteriyorlar ve bu da sonuç almayı geciktiriyor.
Ama öte yandan kamu güvenliğinin bir türlü sağlanamaması da devletle ilgili ciddi hayal kırıklığı yaratıyor, güveni azaltıyor, karamsarlığa yol açıyor; kim bilir belki de birçok insan PKK hâkimiyetinin artık bölgede kalıcı olduğunu düşünmeye başlıyor ve “ona göre” davranmaya niyetleniyor.
Bu arada, gösterilen bütün ihtimama rağmen vuku bulan kazalar da bölge halkının devletle ilgili duyguları üzerinde olumsuz etki yapıyor.
Aslında kazaların kendisinden de daha kötü etki yapan şey, sorumluların bir türlü ortaya çıkarılıp bütün bilginin toplumla paylaşılmaması...
Şu anda hâlâ polis otosunun arkasına bağlanarak sürüklenen ceset olayının faillerinin kim olduklarını bilmiyoruz. Özel Kuvvetler’den kimlerin duvarlara o korkunç yazıları yazdıklarını da... PKK’lı bir kadın militanı öldürttükten sonra çırılçıplak soyup teşhir edenlerin isimleri hâlâ meçhul. Bütün bu olaylarla ilgili “soruşturma açıldığı” yönünde açıklamalardan başka hiçbir bilgi yok elimizde. Faillerin ismi asla açıklanmıyor ve soruşturmanın ne safhada olduğuna dair bilgi verilmiyor. Tahir Elçi cinayeti soruşturmasında da karanlık noktalar, mide bulandırıcı ayrıntılar var ve soruşturma son derece yavaş gidiyor.
Süreç uzadıkça güvenlik güçlerinin hata yapma ihtimali de artıyor ve bölgede toplum devlet ilişkileri tehlikeye giriyor.
Bütün bunlar gösteriyor ki, bu tablo bu şekilde uzun süre devam edemez. Güvenlik güçleri hem dikkatli hem de hızlı davranmanın bir yolunu bulmak gibi zor bir görevle karşı karşıya. Devlet, şehir teröristleriyle mücadelede bir an önce yeni yöntemler geliştirmek ve hızlı sonuç almak zorunda.
Bunun yolunu yordamını tarif edecek olan da biz değiliz.
HABERE YORUM KAT