PKK-devlet İsviçre Görüşmeleri
Geçen hafta Milliyet’te Aslı Aydıntaşbaş “Kandil Görüşmelerinin Perde Arkası” (23 Mayıs 2011) başlıklı bir yazı yazdı. Yazı 1993’ten 2010’a devlet-PKK görüşmelerinin az bilinen 2005-2009 arasındaki kayıp halkası üzerineydi.
Ne tesadüf ki Aydıntaşbaş’ın yazısından üç gün önce Öcalan da aynı görüşmelerden bahsetmişti.
Ama ikisinin anlattığı görüşmeler arasında siyah ile beyaz kadar fark vardı.
O fark, Türkiye’de devletin ve PKK’nın nasıl tek parça olmadığını, bir türlü dinmeyen istihbarat savaşlarının barış ihtimalini her seferinde nasıl örselediğini net biçimde ortaya koyuyor.
BDP’nin eski lideri Selahattin Demirtaş’ın geçen hafta neredeyse Devlet Bahçeli’ye, Sözcü gazetesine yüzde yüz gol pas hükmündeki “Hükümet Kandil’le yaptığı görüşmeleri açıklasın. Kandil’e mesaj gitmiyorsa ateşkes nasıl oluyor?” açıklamasında ima ettiği temasların perde arkasını vaat eden yazısında Aydıntaşbaş bugün İmralı’da yürütülen temasların 2005 yılında MİT, asker ve hükümet arasındaki bir uzlaşmayla başlayan temasların bir devamı olduğunu iddia ediyor.
Hâlbuki 2005 yılında Şenkal Atasagun’un MİT Müsteşarlığı sırasında yardımcısı Emre Taner tarafından başlatılan devlet-PKK görüşmeleri, 2009 ekiminde Habur olayıyla birlikte başarısızlıkla sona ermiş bir girişimdi.
2005 yılında başlayan bu görüşme trafiğinde Ahmet Türk, Celal Talabani gibi isimler arabuluculuk yaptı. Bu görüşmeler kapsamında MİT yetkilileri DTP, Kandil ve Avrupa’daki PKK yöneticileriyle biraraya geldi.
“İsviçre Görüşmeleri” diyorum çünkü Türkiye’ye giremeyecek örgüt yöneticileriyle temaslar için İsviçre seçilmişti. İsviçre’de bir sivil toplum örgütünün moderatörlük yaptığı görüşmelerde üst düzey MİT yöneticileri, Kongra-Gel Başkanı Zübeyir Aydar, PKK yöneticisi Adem Uzun ve o sırada PKK’nın Avrupa sorumlusu olan Sabri Ok ile hazırladıkları çözüm planını müzakere ettiler.
Hatta görüşmeler o kadar ilerledi ki 14 Mart 2008 günü Talabani’nin aracılığıyla üst düzey bir devlet yetkilisi, Murat Karayılan ile Erbil’de biraraya gelmeyi bile planladı. Ne tesadüf ki aynı gün AKP’ye kapatma davası açılınca bu görüşme iptal edildi.
Geçen yıl Taraf’ta yayımladığımız hizmete özel bir Emniyet İstihbarat kitapçığında anlatılan 2006 yılında Ankara’da, bir yıl önce cezaevinden çıkan PKK’nın cezaevi sorumlusu Sabri Ok ile MİT görevlileri arasında yürütülen temaslar da bu görüşmeler kapsamında yürütülmüştü.
Tüm bu görüşmeler sırasında masada PKK yöneticilerinin Norveç’e gönderileceği, diğer PKK’lılara af, Öcalan’a ev hapsi vaat edilen bir paket vardı..
Tüm bu trafikte tek bir ismin hiç geçmemesi dikkatinizi çekmiştir: Abdullah Öcalan...
Öcalan, görüşme notlarında “sonradan haberinin olduğunu” söylediği bu görüşmeleri kendisine yönelik bir “tasfiye” olarak nitelendirdi. Hatta bu görüşmeler yüzünden daha sonra örgüt içinde bir tasfiye yaşandığı da iddia edildi.
Aydıntaşbaş’ın anlattığı İsviçre Görüşmeleri’ni şu anda İmralı’yla yürütülen ve Öcalan’ın “Kürt tarihinin ilk anlaşması çıkabilir” gibi ümitvar konuştuğu İmralı Görüşmeleri’nin başlangıcı olarak gösteren yazısından, sadece üç gün önce yayımlanan avukat görüşmesi notlarında da yine bu görüşmelerden bahsediyordu Öcalan:
“2006’da bana çağrıda bulundular. Ahmet Türk onlar üzerinden haber gönderdiler. Bize karşı tasfiye politikalarında başarılı olamayınca, ateşkes için bana haber gönderdiler. Ben tam ikna değildim ama bir çağrıda bulundum. Ahmet Türk onlar bir politika geliştiremediler. DTP de başarısız kaldı. Bana göre o dönemde yapılan, bir hataydı. Bunun bir oyun olduğu da sonradan anlaşıldı. Bu da başarılı olamayınca, kuşatmaya aldılar, hücre cezaları vermeye başladılar. Hücre cezasıyla bize karşı yeni politika oluşturdular. Hem hücre cezalarıyla burada bana karşı hem de askeri operasyonlarla örgütü kuşatmaya almaya başladılar. 2006’da ben 125 sayfalık bir broşür hazırladım ona da el koydular ve vermediler. Halen onlardadır. O 125 sayfada birçok ilişkiyi, gladioyu açıklamıştım. Bu komplolar dönemini de orada geniş açmıştım.”
Sözlerinin devamında Öcalan, “oyun” dediği bu görüşmelerle, şu anda yürütülen görüşmeleri birbirinden net bir şekilde ayırıyor: “Birincisi, şimdi bu gelen ve benimle görüşen heyet iyi niyetli bir heyettir. Bu heyet gladio ile bağlantılı değildir. Ben bunu kendilerine de söyledim, Dedim ki, siz gladio ile bağlantılı değilsiniz, komplonun içinde değilsiniz. Ben bu heyetin gladio’dan bağımsız olduğunu görüyorum. Bu konuda eminim.”
Öcalan’ın “İsviçre Görüşmeleri” için “Gladio” iması yapması ilginç. O görüşmeleri bitiren, Ekim 2009’da Habur’dan PKK’lıların Türkiye’ye girişinin bir fiyaskoya dönüşmesi olmuştu.
Bu fiyaskoyla ülkenin batısında milliyetçi tansiyon yükselmiş, İmralı’da Öcalan’a yönelik baskılar artmış, halk sokağa dökülmüş, Türkiye her hafta bir karakolun basıldığı kanlı bir döneme girmişti. İç savaşa doğru giden süreci 2010 ağutosunda ilan edilen Ramazan Ateşkesi durdurdu. Ateşkesi getiren, Haziran 2010’da devletin bu kez aracıları bırakıp doğrudan İmralı’da Öcalan’la temas kurması oldu.
Bugün Öcalan’ın karşısında 2005 görüşmelerini başlatan Emre Taner’in MİT’i değil, hükümetin de açıkça arkasında durduğu Hakan Fidan’ın Mayıs 2010’da başına geçtiği MİT oturuyor. Eski militarist Ankara’nın başaramadığını, bakalım bu yeni sivil Ankara başarabilecek mi?
TARAF
YAZIYA YORUM KAT